|
Çatal dil, Kandil'in ağzına bakıyor
Şu sıralar Amerika'da...

Pasaportunu taşıdığı ülkenin aleyhine atıp tutmakta...

Kurduğu ittifakların ona sunduğu imkanları Türkiye karşıtlığı için kullanmakta.

Çatışmaya, şiddete, PKK terör örgütüne esaslı bir karşı çıkış beklemiyorduk.

Fakat, terör örgütünün canlı bomba eylemlerine bile “hayır” diyemiyor.

Bunu da anlayabiliriz artık. Zira Kandil'den gelen sufleler üzerine söylem geliştirdiğini kaç kez gözlemledik.

Sivil siyaset alanını işgal etse de, dağın dilini konuşuyor.

Hendek kazan militanların “elini öpmek”ten söz eden dili...

Sur'da, Cizre'de, Nusaybin'de, Silopi'de ağır darbe yiyince siper olduğu örgüt...

"Özerklik ilan etmekle bir yere varılamaz” diyen dile dönüşmüştü.

Çünkü Kandil'in “sıkışan militanlarını” kurtarmak için geliştirdiği taktik hamlenin farkındaydı. Ve o taktik hamleye katkı için söylemi değişmişti.

Lakin yine Kandil'in dili değişti son günlerde.

Terör baronları Amerika'dan, AB'den “müzakere ve muhataplık” konusunda yardım istiyor.

Hatta, “Dolaylı değil, doğrudan görüşüyoruz” bile diyor.

Suriye'nin kuzeyindeki PYD-YPJ ile PKK'nın aynı olduğunu söylüyor ve bu haliyle “muhatap” alınmak istiyor.

Bu dilin sivil siyasetteki uzantısı da Amerika'da çıkıp, TAK'ın üstlendiği canlı bomba eylemlerini savunuyor. Tıpkı, terör baronu Cemil Bayık'ın savunduğu gibi.

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş bugünlerde Amerika'da... Orada da her platformda Türkiye'nin terörle mücadeledeki meşru müdahalesini geliştirdiği çatal dil ile kirletme peşinde.

Amerikan'nın ikircikli tutumundan istifade ederek...

Ne diyelim?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyordu, “O halde kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz!”

Aslında öldün ama...

Ak Parti'nin cuma günkü MKYK toplantısı öncesinde “ne olacak” sorusunun cevabı kısmen biliniyordu.

Ve zaten Ömer Çelik de çıkıp "Kriz yok. Olsa söylerim. Olursa söylerim" de dedi.

Lakin, bir “keskin uç” hakkı teslim etmek yerine kendine yüklediği “öç alma” misyonu ile kendince “dizayn” peşinde... Adam, o toplantı öncesinde yazıyor, daha öncesinde de... Bir misyon üstlenmiş, “Biz ölmedik” deme peşinde.

«Rayiç” olduğu dönemdeki “tak/şak'cılığını unutup millete seviye dersi vermeye kalkışıyor!

Yetinmiyor, bir de kendine, yanı başındakine, masanın karşısından sırıtana bakmadan birilerini itham ediyor.

ÖLÜP DE ÖLDÜĞÜNÜ BİLMEYEN

Tıpkı fıkradaki gibi, “ölüp de öldüğünü bilmeyen” gibi.

Yeri geldi o fıkrayı anlatayım.

Adamın biri ömrünün sonuna gelmiş. Ve hak vaki olmuş, ölmüş.

Öldüğünü bilmemiş.

Çenesini bağlamışlar, ayaklarını bağlamışlar, rahat döşeğine almışlar...

Öldüğünü bilmemiş.

Adamı almışlar, gasilhaneye götürmüşler. Öncesinde morgda bir kaç saat bekletmişler.

Öldüğünü bilmemiş.

Bir güzel yıkamışlar. Kefenleyip tabuta koymuşlar.

Adam öldüğünü bilmemiş.

Mezarlığa götürmüşler. Mezara indirmişler. Mertekleri tek tek üzerine döşemişler.

Öldüğünü bilmemiş.

Üzerine toprak atmışlar. Mezarının başında Kur'an okumuşlar. Son “talkını” vermişler.

Öldüğünü bilmemiş.

Nihayet el etek çekilmiş. Mezarlığa ıssızlık çökmüş.

Adam, kafasını son bir kez kaldırmış. Merteğe kafasını çarptığı ile “ben ölmüşüm” dediği an aynıymış.

Nihayetinde öldüğünü anlamış.

Bir zamanlar rayiçte olan, bugünlerde tekaüte çoktan ayrıldığı halde hala etrafa nizam verenin haline ne çok benziyor, öyle değil mi?
#PKK
#Cumhurbaşkanı
#Kandil
8 yıl önce
Çatal dil, Kandil'in ağzına bakıyor
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’