|
Dönemece saatler kala

Kritik dönemece sadece 2 gün kaldı. Türkiye'mizin siyasi kaderini değiştirme potansiyelini sırtında taşıyan referandum, hiç şüphesiz ekonomik boyutuyla da önem taşıyor. Sonuç ne çıkarsa çıksın, alınan yol ve gelinen nokta itibariyle etkiler kaçınılmaz olacak. Elbette çıkan sonucun anlam ve dahi niceliği ise, bu etkilerin yönünü ve derecesini belirleyecek. Bu ise son tahlilde, kısa ile orta ve uzun vadeye kademe kademe yayılacak yansımalar anlamına geliyor.



Öyleyse, istikameti belirleyecek seçimimize saatler kala, tarihi referandumun ekonomimiz için ifade ettiği anlama gelin bir bakalım. Bu amaçla, son gün ve haftalarda inceleme imkânı bulduğum çeşitli uluslararası kurumların raporlarında paylaştıkları görüşleri de yazı boyunca eklemleyeceğimi belirtmiş olayım.



SENARYOLAR


Referandumla ilgili anketlerde 16 Nisan'a yaklaştıkça elde edilen sonuçlar, beklentinin ağırlıklı olarak evet tarafına eviriliyor olduğuna dair işaretler veriyor. Tabii burada, ortalama bir görünümden bahsediliyor. Zira malumunuz çeşitli anketler, kefeyi farklı taraflarda ağır basmış olarak tespit ediyor. İşte bu doğrultuda, hem iç dinamikleri hem de dünya çapında namı sarsılmış tahmin doğruluğu meselesini akla getirince, bir ihtimaller senaryosu yapılması gerekiyor. Zira bazılarınca satın alındığı hissedilen evet oyunun içinde dahi, alt senaryolar ya da silsileler var. Dolayısıyla “referandum sonrası Türkiye ekonomisine etkiler” konusu gündeme geldiğinde, mevzuyu senaryolar üzerinden konuşmak faydalı oluyor.



SANDIKTAN EVET ÇIKINCA


Evvela temel senaryodan yola çıkalım. Bahsettiğim raporların çoğunda “evet kararının önde çıkması” olarak kurgulanan bu neticenin, kısa vadede piyasalara en pozitif tepkiyi getirmesi bekleniyor. Nitekim piyasaların, halkın “evet” cevabını ve böylece yeni anayasanın ülke ajandasına girmesini siyasi istikrar olarak değerlendireceği görüşü hâkim. Haliyle bu baz senaryo, Türk varlıklarına olumlu bir yansıma beklentisi anlamına geliyor.



Öte taraftan, olur da çıkabilecek bir “hayır” senaryosunda ise, piyasa tepkisinin ilk zamanlarda olumsuz geleceği ve satışları beraberinde getireceği öngörülüyor. Nitekim böyle bir karar yatırımcılar için ilk etapta, belirsizlik zaviyesinden komplikasyonları epeyce artıracaktır. Burada komplikasyon derken, aslında işin tek kelimelik netice sonrasında uzanacağı kademelerden de bahsediyorum. Bu konu “evet” cevabı için de sorgulanırken, “hayır”da daha kapsamlı bir hal alıyor. Nitekim iktidarın bunu nasıl bir mesaj olarak alacağı meselesi ve siyasi istikrara gölge düşürme algısı durumu var.



GELECEK AŞAMALAR


Neticede ise, çıkan sonuç ne olursa olsun, kısa vadeyi aşıp sonrasında karşılaşılacak etkileri belirleyecek birtakım kritik faktörler var. Örneğin, referandumun önerilen sistemi kabul etmesi halinde hâsıl olabilecek pozitif reaksiyon ne kadar sürecek? Sürmesi ve epeyce ötelere yayılabilmesi için hangi unsurlar önemli olacak? Ayrıca “evet”in oransal gücü, sonraki etapların seyrini değiştirecek mi? İşte bizi alt senaryolara indiren mesele bu… O halde, ilgili raporların da göz önüne aldığı ve önemli olduğuna katıldığım söz konusu faktörleri hemen listeyeyim:



Erken seçim:

Referandum sonrası dönemde bir erken seçimin, mevcut hükümet tarafından büyük ölçüde arzu edilmediğine yönelik izlenimler edindik, malumunuz. Bununla birlikte, bilhassa “evet senaryosunda acaba bir tazelenme gelir mi?” sorusuna gelecek yanıta dair soru işaretleri yaygın. Burada çeşitli saikler olabilir ve erken seçim hem evet hem de hayır durumunda tartışılacak bir konu haline gelebilir ancak ekonomi açısından durduğumuz nokta, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da bir defasında belirttiği üzere, meselenin istikrar anlamında olumsuz etki yaratmasıdır.



Kabine değişikliği:

Erken seçim tartışmasından ayrı olarak, 16 Nisan sonrası izlenecek bir diğer kritik dinamik ise, Bakanlar Kurulu'nda yapılabilecek bir değişim olacak. Bu cephede ise, daha önceki hararetli dönemlerde de bolca konuştuğumuz üzere, ekonomiden sorumlu yapının ne derece ve nasıl değişeceği izlenecek.



AB ile ilişkiler:

Sandıktan çıkacak karar sonrası, Türkiye-AB ilişkilerinin nereye evirileceğinin de bir başka gözlem unsuru olacağını söylemek mümkün. Özellikle de, evet sonucuyla piyasalarda oluşabilecek pozitif havanın sürmesi, ikili ilişkilerin yumuşayan ve dengeli bir zemine oturmasıyla pekişecektir. Daha gergin ilişkiler ise, ekonomik anlamda çekinceleri beraberinde getirecektir.



Ekonominin gidişatı ve reform ajandası:

Gerek hayır cevabında oluşabilecek keyifsiz piyasa atmosferinin kötüleşmemesi, gerekse evet çıkınca hâsıl olabilecek müspet ortamın orta ve uzun vadede de görülmesi için bir diğer kritik kategori de, kuşkusuz ekonomik ajandamız olacak. Zira potansiyel bir evet kararında beklenen pozitif algılamanın arkasında, yatırımcı açısından “istikrar” mesajını satın almanın yattığını hatırlayalım. Bu noktada siyasi istikrarın arzu edilmesinin belirgin nedeni ise, ekonominin öncelikli sıralara getirilmesi ihtimalinin güçlenmesi… Ve bunun, özellikle de şu meşhur reform ajandamıza odaklanmak için bir fırsat olarak görülmesi. Dolayısıyla, burada rüzgârı ılık ve daimi tutacak olan unsurun, Türkiye'nin referandumdan çıkacak bir evet cevabı akabinde yüksek büyüme konumuna geri dönmeye dair başarısı olacağı kanaati yaygın.



Ve son olarak elbette, evet ile ilerleyecek bir senaryoda, yeni sistemin nasıl inşa edileceğine dair detayların ve bunların sağlıklı bir şekilde izah edilmesinin de hayati rol oynayacağını önemle belirtmek gerekiyor.



Yerimi yine aşan yazım nihayete bu şekilde varırken, bu hafta sonu güzel ülkemiz için en yüksek menfaatleri getirecek kararı verebilmemizi ve sonrasında da el ele vererek güçlü, istikrarlı ve kapsamlı bir gelişim inşa edebilmemizi temenni ediyorum. Umuyorum ki varmaya iki adım kalan dönemeç, hepimizi en doğru istikamete taşır.




#Kritik dönemeç
#AB
#Kabine
#Türkiye ekonomisi
7 yıl önce
Dönemece saatler kala
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak