|
Milletin ‘Ayak Sesi’

Bu hafta tembelliğim üzerimde, yazı yazmaya üşendim onun için intihal yapmaya karar verdim.



Demirel kabinesi bütçeyi 230 oyla kabul ettirebildi. Red oyu kullananlar 198, 4 AP'li, 6 CHP'li oya katılmamış. Kabul oyu verenlerin 9'u bağımsızlar ve başka partilerden kişiler. Demek AP iktidarı yirmi beş, yirmi altı oyluk bir çoğunluğa dayanarak ayakta duruyor. Muhalefet 198'e çıkmış, buna Meclis'e gelmeyen 14 muhalefet vekilini de eklersek 212 eder. Ne diyormuş Başbakan, “Bulsunlar 226'yı çekileyim”. 226'ya 14 oy gerekir. Nasıl bulunacak bu 14 kişi sorun burada!...



“Derler ki, AP'den DP'ye geçecek yirmi otuz milletvekili var!... Bunlar muhalefete katılınca “demokratik” yoldan iktidar el değiştirecek. AP gidecek de kim gelecek peki? CHP, DP, MGP üçlüsü? Buyurun yurdu yönetin bakalım! (Turhan) Feyzioğlu, (Ferruh) Bozbeyli, (Bülent) Ecevit üçlüsü tarafından “troyka yönetim?” Biri bir yana çeker, öteki bu yana, ortadaki de kendi istediği yöne. Oynat oynatabilirsen yerinden!...


Ortak yönetim olmayacak, bu kesin! Öyleyse geriye ne kalıyor? Ünlü deyimiyle hangi “alternatif” var? Seçim! Buyurun seçime... Belirli partilerin belirli aday adayları. Binlerce lirayı kolaylıkla bu işe yatırabilenler, eşraf, ağa, zengin, ya da eşrafın, ağanın, zenginin yardımını sağlamış avukat, doktor aydın kişiler!



Seçim sonunda gene bugünkü Meclis'e benzeyen bir “Meclis” çıkacak ortaya. Gene, AP, DP, CHP, MGP seçime katılabilirse MNP'nin temsilcilerinden kurulacak yeni bir Meclis. Belki hiçbiri çoğunluğu elde edemeyecek. Haydi ortak yönetim! Ecevit'in ortanın solu ekibiyle Sükan'lı, Bilgiç'li, Menderes'li DP, bir de Feyzioğlu'nun MGP'si elele! Versinler
mi vermesinler mi, haftalarca çekişme, anlaşma, barışma, gene ayrılma, bozuşma. Sonunda gene çekişmeler başlayacak. Nedir “alternatif”? Yeni bir seçim... Bir daha, bir daha, bir daha.


Bunlar olmayacak şeyler değil. Sandıksal demokrasi adı verilen, ama gerçekte demokrasiyle tamamen ilgisiz bir oyun başka sonuç veremez ki!

Seçmen, seçemiyor işte! Okumasız, yazmasız, kolay aldatılan, hemencecik uyutulan bir seçmen yığını!

Karşısında aday adayı olarak çıkan bir mutlunun mutlusu azınlık! Şu partideki bay falanca bir de bakıyorsun bu kez başka partinin adayı!

Ya da iktidar partisinden muhalefete, muhalefetten iktidara transfer oluvermiş! Kısacası bir kaç bin aday adayı arasında bir danışıklı dövüş...

Liste başlarına oturanlar önceden seçilmiş sayarlar kendilerini. Bütün iş ön seçimde. Parayı veren nasıl düdüğü çalarsa burada da parayı veren, ama en çok parayı veren liste başına kurulur. Neymiş, sandıksal demokrasiymiş!... Böyle hesapları yapanları gördükçe, yazıları okudukça gülmek geliyor içimden.

Yok on beş kişi AP'den DP'ye geçseymiş tamammış! Seçimlerde Erbakan'ın partisi AP'den bilmem kaç yüz bin oy alsaymış, CHP de bundan yararlanacakmış.

Bu yüzden CHP, Erbakan'a karşı ses çıkarmıyormuş! Gülünç işler bunlar! Hem gülünç, hem yararsız. Sonuçsuz... Kısır döngünün durmaksızın uzaması...”



Evet, intihal ettiğim bu yazı 3 Mart 1971 yılında Cumhuriyet'te Oktay Akbal tarafından kaleme alınmış. Akbal, sistem krizini ne güzel tarif etmiş değil mi? Yine kriz yine seçim bir türlü hükümet kurulamıyor. Kurulan hükümetleri birileri beğenmiyor. Bu arada bu yazı kaleme alındığı tarihte sakın Meclis çok parçalı, koalisyon var diye düşünmeyin. Süleyman Demirel'in AP'si tek başına iktidarda. Ama Demirel, anti Kemalist ve anti Atatürkçü olduğu için işler iyi gitmiyor(!) iktidar değişikliği ondan hasıl oluyor. Tabii, o tarihte Fetullah Gülen var ama teknoloji gelişmediği için AP'den 14 milletvekili kopartacak kaset kumpası kurulamıyor. Ülke krizler içinde kıvranıyor.



Oktay Akbal, sistem krizini çok iyi tarif etmiş de çare önermemiş mi? Tabii ki önerdi. Hem de şiir gibi çare önerdi. Akbal, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın o tarihte henüz duyulmamış “Ayak Sesi” adlı şiirini paylaşıyor.



“Evet, adım adım yürüyor o “beklenen”! Nedir o? Bir bilinçtir. Ulusun ayaklanmış bilincidir, umududur, güvenidir. Atatürk'ün Anıtkabir'den dışarı çıkmasıdır. Gençliğin, bir ulusun bütün uyanık güçlerinin şahlanmasıdır. Bir adım, bir adım daha... Kentte, dağda, köyde... Umudunu tam yitirirken duyulan bir ayak sesi. Şairler gelecekten haber verir. Falcı olarak değil, bir ülkenin yarınını önceden gören, sezen, duyan bir çeşit ermiş gibi...”

Akbal bu satırları kaleme aldıktan 9 gün so
nra beklediği ayak sesi geldi. Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri Komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur'un şiir tadında kaleme

aldığı muhtıra Meclis'te okundu ve Demirel şapkasını aldı gitti

.



Yıl 2017, görüldüğü gibi Akbal'ın şiirsel çözümü de fayda getirmedi. Türkiye hala sistem krizleri tehdidiyle karşı karşıya. Evet, şimdi de bir ayak sesi geliyor.

Ama bu gelen ses postal değil, iskarpin sesi. 16 Nisan'da milletin sesi sistem krizini tarihe gömecek

.


#AP
#Demokrat Parti
#Ecevit
7 yıl önce
Milletin ‘Ayak Sesi’
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî