|
Uçak düştü, kel göründü
Özür isteğini duyunca aklıma geldi. Mehmed Arif Bey'in Başımıza Gelenler kitabında okumuştum. Millî Hafıza'da hâlâ tazeliğini koruyan ve yaraları bugün bile kapanmayan, kanayan Osmanlı-Rus Harbi. (1877-78) Sağ salim köyüne dönen askerimizin başına ahali toplanır. Merakla, 'ne oldu, anlat hele' diye sorarlar. Asker sadece şunu söyler: “
Onurumuzdan başka her şeyimizi kaybettik
.
Bugün, işte onu istiyorlar.

Hava sahamıza girmiş, defalarca uyarılmasına rağmen dinlememiş ve sonra gereği yapılmış. Suçlusun, fakat güçlü olduğun için, böyle bir talepte bulunuyorsun. Biz buna 'arsızlık' diyoruz.


İnsan ile hayvan arasındaki temel farklardan biri de utanma duygusudur. Utanması olmayanın insafı da yoktur. İnsafı olmayan da zaten insan değildir. Böylece tekrar başa dönmüş oluyoruz.

Türkiye'yi sıkıştırıp arzu ettiği sonucu almak isteyenlerin başvurduğu yöntemler hep aynı: Ermeni kartı, ekonomik yaptırımlar, terör tehdidi vs.

Evvela şunu söyleyelim:
Türk insanını parayla terbiye etme dönemi sona ermiştir. O devir kapanmıştır
.

1915 Olayları denilen uygulamanın baş sorumlusu, hiç kuşku yok ki, Rusya'dır. Rus ordusuna iliştirilmiş Ermeni çetelerinin yaptığı kıyımlardır. Bu konuya çalışıldığı vakit, etkili sonuçlar alınacağına inanıyorum. Rus birliklerinin kırdığı savunma hatları ve sonrasında sivil halkın çeteler tarafından katledilmesi.

***

Düşman her zaman düşmandır. Bir kere yapan, yine yapar. Dikkat ederseniz, doğu illerimizde düşman kelimesinin karşılığı Moskof'tur. Batıda Yunan, Trakya'da Bulgar. Bu, milletin dilidir, tecrübesidir, acısıdır. Memleketimizde, 'Moskof mezalimini' anlatan nice kitap yayınlanmış, yazılar kaleme alınmıştır.

Bugün, Moskof mezaliminin neye karşılık geldiğini hemen yanımızda görüyoruz
. Rus uçakları tarafından bombalanan insanî yardım konvoyları ve kardeşlerimizin yaşadığı komşu köyler. Mazlumun karşısında, zalimin yanındalar. Her kuş kendi cinsiyle uçarmış.

Devam edelim. Osmanlı Devleti'ni parçalanmaya sürükleyen esas neden, yüzlerce yıllık ağır Rus taarruzu ve tahrikidir. Osmanlı, onların sınırsız insan ve imkân kaynaklarına güç yetirememiştir. Kırım'dan itibaren bütün kaleler düşmüş ve nihayet Erzincan'a kadar gelinmiştir.

Rus baskısı, Soğuk Savaş döneminde de sürmüştür. Türkiye Cumhuriyeti, ancak bu baskı hafifledikten sonra kendine gelebilmiştir. Rusya artık komşumuz değildir. (1991)

Sayın Davutoğlu, uçağın düşürülmesiyle ilgili konuşmasında, 'komşumuz Rusya' ifadesini kullandı. Aklıma Karadeniz değil de Suriye geldi. Maalesef, Suriye üzerinden Rusya'yla yeniden komşu olduk. İran'la da ikinci kez komşu oluyoruz.

***

Evet, uçak düştü, kel göründü. Kim kimdir, iyice belli oldu.

Ortodokslara hâmilik yapan bir ülkenin Türkiye'yi İslâmlaşmakla suçlaması, asıl hedefin ne olduğunu gözler önüne seriyor. Niyetleri başka.

Bu suçlamadaki özne, milletin dindarlaşması değil. Aslını hatırlaması ve yeniden güçlenme gayreti içinde olması. Hatırlayışın İslâm âlemini de içine alması.

Aklıma ilk gelen: Bazen kaçıp kurtulduğunu sanırsın. Oysa bir plan dâhilinde onlar bırakmıştır. Bunu anladığında, oyunun da farkına varırsın.

Şimdi bu ne demek? Bu, Taksim Cumhuriyet Anıtı'ndaki Rus generali demek. Bu, milletin hayatını ve devletin kararlarını ipotek altına almak demek. Özetle; 'Kısa Türkiye Tarihi.'

Artık oyunun farkına varılmıştır. Osmanlı'yı parçalayanlar, Anadolu'da kalanları da büyük bir yalnızlığa mahkûm etmişlerdi. Haritalar ona göre çizilmişti. Türkiye'nin doğu ve batı sınırlarına ortodoks duvarı örülmüş, böylece Balkan, Kafkas ve Orta Asya'daki kardeşleriyle irtibatı zayıflatılmıştı. Ortak hareket etme imkânı neredeyse kalmamıştı. Güneyde ise problemli Baas rejimleri.

Ağaç düşer de yakınına yaslanır. Türkiye Ağacı'nı öyle bir hale getirdiler ki, düşme tehlikesiyle karşılaştığı zaman, hep batıya yaslanmak zorunda kaldı
. Kendisini parçalayan batıya. Terörü açık bir şekilde destekleyen batıya.

Peki, yetmiş yıllık süreçte esasen ne olmuştur?
İslâm âleminin uç beyi olan bir millet, batı dünyasının ileri karakoluna dönüştürülmüştür.
Daha doğrusu, düşürülmüştür. Ülkemizin karşılaştığı musibetler ve tahrikler, bu utanç verici durumu değiştirme isteğinden kaynaklanıyor. Son yıllarda yaşadığımız iç karışıklıkları bu istekten bağımsız düşünemeyiz. Unutmayalım, kartalı vuran ok kendi tüyünden yapılırmış.

***

Çevremizde ciddi bir arsızlık, azgınlık söz konusu.
Öyle ki, insan öldürme yarışı yapanlar, bir yandan da insanlık dersi vermeye çalışıyor.

Buna benzer azgınlıkları defalarca durdurmuştuk. Yine başarabiliriz.


İçeriye bakınca cesaretimiz kırılıyor olabilir. Kendi gemisini kurtarmak için limanı ateşe vermekten çekinmeyenlerin sayısı o kadar çok ki. Sayın Erdoğan'ın gitmesi karşılığında vatanın da elden gitmesine razı olanlar.

Tesellimiz şudur: Milletimiz, tarihi boyunca ne yaptıysa, işte bu zihniyete rağmen yapmıştır. Gemileri yakanlar ile limanı ateşe vermek isteyenler.

Bitirelim: Yazdık, yine yazacağız. Yemen'den Suriye'ye kadar bütün bu yaşananlar, Sünni omurganın çökertilmesine yönelik hamlelerdir. İyi bilirler ki, Türkiye tesirsiz hale getirilmeden böyle bir şey mümkün olamaz.
#rus uçağı
#ortadoğu
#rusya
#islam alemi
8 yıl önce
Uçak düştü, kel göründü
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı