|
105 Nurettin
90'lı yılların hemen başında pırıl pırıl bir yaz akşamı. Muğla'nın denizden biraz uzak küçücük bir kasabasının tozlu yollarında bir kamyonet ilerliyor tıngır mıngır. Şoför, sora sora kasabanın tek ilkokulunun lojmanını buluyor. Bingöl'den beri neredeyse iki gündür yol gelen sekiz kişilik bir aile iniyor kamyonetten. O gece eşyaları usul usul taşıyorlar iki göz eve.

Ailede Türkçe bilen tek insan, evin babası. Yani, devletin 'can güvenliğin yok, seni bir okula hademe yaptık' diyerek buraya yolladığı o dağ gibi korucu. Ailenin geriye kalan tüm üyeleri Zazaca anlaşıyorlar.

Evin en küçük oğlunun adı Nurettin… Gözleri çakmak çakmak, zeki, fişek gibi bir çocuk…

Yaz bitimi, babası Nurettin'in elinden tutup onu okulun bir sınıfına götürüp bırakıyor. Tek kelime Türkçe bilmeyen Nurettin, Zazaca ağlıyor çaresizliğine.

Yarıyıl yaklaştığında Nurettin hem Türkçe, hem okuma hem de yazma öğreniyor. Zaten birinci sınıf da, bütün derslerinin 'pekiyi' olmadığı tek öğrenim yılı oluyor.

Büyüyor Nurettin. Keskin bir yoksulluğun yakıcı bir ötekiliğe eşlik ettiği bir çocuk nasıl büyürse öyle büyüyor.

Nurettin'in beşinci sınıfa başladığı o sene bütün arkadaşlarını bir telaştır alıyor. Anadolu Lisesi sınavları var çünkü. Ve yine çünkü bu küçük kasabada herhangi bir ailenin çocuğunun Anadolu Lisesi sınavını kazanması büyük olay... Bazı yıllar iki, bazı yıllar bir, bazı yıllar hiç çocuk kazanıyor sınavı zira.

Hayır. Nurettin'in aklında herhangi bir sınava girmek olmadığı gibi Anadolu Lisesi sınavlarının ne olduğuna, ne işe yarayabileceğine dair bir fikri de yok. Ta ki bahçede oyun oynadığı o güne kadar.

O gün iki öğretmen çocuğu yaklaşıyor yanına Nurettin'in. Sedat ve Ahmet… İkisi de 5-A sınıfından. Çünkü 5-A'da sadece zengin ve memur çocukları okuyor. Çiftçi çocukları ve diğer kaybedenler 5-B'deler. Ahmet, 'sen sınava girecek misin?' diye soruyor Nurettin'e. Sedat, fırsatı kaçırmıyor: 'Bu mu girecek sınava? Bu önce Türkçe konuşmayı öğrensin. Hem biz dershaneye gidiyoruz oğlum. Bu nerden ödesin dershane parasını?'

O gece sabaha kadar gözüne uyku girmiyor Nurettin'in. Sabah ilk iş, kasabanın tek eczacısı 'sosyal demokrat Musa Bey'e gidiyor. Sınavın ne menem bir şey olduğunu soruyor. Kazanmak için ne yapması gerektiğini soruyor. 'Sosyal demokrat Musa Bey' test kitapları buluyor Nurettin'e.

Sonra bir şey oluyor. Kasaba genelinde yapılan ilk deneme sınavında yedinci oluyor Nurettin. Tabii ki Sedat ve Ahmet de ilk beşte. Nurettin'in bu başarısı, 5-B'nin öğretmeni Naim hocanın dikkatini çekiyor. O da testler getiriyor. Hatta o yıllarda gazetelerin verdiği yaprak testleri temin ediyor…

İkinci deneme sınavında beşinci oluyor Nurettin. Sonrakinde üçüncü. Sonra da zaten birinciliği kimseye kaptırmıyor.

Sınav günü gelip çatıyor. Sınav, ilçede yapılacağından, kasabanın sınava girecek bütün çocukları okulun ayarladığı minibüsle gidecekler… Nurettin de geliyor buluşma noktasına. Üstünde kırmızı bir tişört, altında lacivert bir pantolon… Seda da orada… Seda, yani Nurettin'in 'böyle de güzel olunmaz ki' dediği kız işte. 'Minibüste yan yana oturalım' diyor Seda. Kalbi yerinden çıkacak Nurettin'in. Sınavı mınavı unutuyor. O derece.

Tam minibüse bineceklerken Ahmet geliyor ikisinin yanına. Eliyle Nurettin'in kıyafetlerini işaret ederek ve neredeyse bağırarak 'aaa, benim tişörtümle pantolonum. Annem benim eskilerimi sana mı veriyor lan?' deyiveriyor.

Nurettin sınava, Seda'nın en uzağında, minibüsün motor kapağının üzerinde oturarak gidiyor. Dönerken de aynı yerde dönüyor kasabaya. Giderken de, dönerken de gözlerindeki nemin sebebini kimse sormuyor.

O yıl kasabada Anadolu Lisesi'ni kazanan tek öğrenci Nurettin oluyor.

Nurettin, Cuma akşamları elinde neredeyse kendinden büyük bir valizle Muğla'daki Anadolu Lisesi'nden kasabaya geliyor. Okul formasının sol üst cebinde pırıl pırıl bir arma...

Kasabanın ortaokulunda okuyan Sedat ve Ahmet, Nurettin'i gördükleri her seferinde yollarını değiştiriyorlar.

Nurettin sonunda ikisini de kıstırıyor bir köşede. 'Korkmayın' diyor, 'arma Anadolu Lisesi arması, ama ceket yine de başkasının eskisi.'

Seda'yı mı soracaksınız? Bilmiyorum. Sınav gününden sonra bir daha asla karşılaşmamayı seçiyor onunla Nurettin. Okulunun armasıyla o eski kırmızı tişörtü hala saklıyor fakat.
#Nurettin
#Anadolu Lisesi
#Korucu
8 yıl önce
105 Nurettin
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı