|
Başçı’dan reel sektöre “basiretli borçlanma” mesajı

Öncelikle aklıma fena halde takılmış bir hususu sizlerle paylaşayım; 2004’den itibaren Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) ortak çalışması ile yayınlanmaya başlanmış olan Tüketici Güven Endeksi, 2006 yılı mayıs ayındaki Danıştay saldırısı ve ardından patlak veren orta şiddette bir küresel finans krizinin yurtiçi piyasalarda döviz kurlarını ve faizleri oynatmasından bu yana 100 puanın altında. Tüketici Güven Endeksi’nde 100 puanın altı ekonomiye duyulan güvenin azaldığını gösteriyor. Endeks 100 puandan ne kadar geriler ise, o kadar sıkıntı var, demektir.

Tüketici güveni en dip noktayı, 2008 küresel krizinin çıktığı kasım ve aralık aylarında 70 puanın dahi altına kadar gerileyerek gösterdi ve 2011 yılı haziran ayında, AK Parti’nin genel seçimlerden başarıyla çıktığı tarihte, 96,42 puan ile, 2007 yılı eylül ayından bu yana ki en yüksek değerine ulaştı. Ama, sonrasında düşüş başladı ve geçtiğimiz ekim ayında Tüketici Güven'i tekrar 70,3 puana geri geldi. İlginçtir, makro ekonomik göstergeler daha iyi durumda olmasına rağmen, Türk halkı Türk ekonomisine 2008 küresel krizinin çıktığı günlerdeki kadar güveniyor; veya güvenmiyor. Ekonomi Yönetimi’nin ve biz akademisyenlerin bunun detaylı analizini yapmamız gerekmekte.

Reel sektör tüketicilerden daha moralli

Küresel krizin etkilerinden en hızlı kurtulan ve söz konusu kriz döneminde ciddi yeni istihdam imkanı oluşturabilmiş bir Türk ekonomisinde, Türk halkı önümüzdeki 12 ay için Türk ekonomisiyle ilgili endişelerinin arttığına, işsizlik ile ilgili endişelerinin arttığına, maddi durum ile ilgili olarak da endişelerinin arttığına işaret ediyorsa, bu durumda, hem iç, hem de dış, bölgesel siyasi gelişmelerin, sıcak çatışma ve gerginliklerin hane halkının ekonomik endişelerini tetiklediği belirtilebilir. Elbette, bu endişeler gerçekleşecek diyen de yok, riskin hissedildiği kadar yüksek olduğunu söyleyen de. Ancak, Türk hane halkının ortaya koyduğu söz konusu endişeler iyi yönetilemez ise, risk algısını azaltacak tedbirler alınamazsa, artan risk algısı, risklerin gerçekleşmesi ihtimalini de güçlendirir.

Bir başka tuhaf konu ise, tüketici güveni bu derece kırılgan iken, Türk reel sektörünün nasıl daha moralli olduğu? Ha, bu arada iyi ki reel sektör daha moralli. Çünkü, Tüketici Güven Endeksi'ndeki moralsizlik reel sektörde de olsa, ilk karşı karşıya kalacağımız sosyo-ekonomik sıkıntı işsizliğin çok artması olurdu. TCMB’nin Reel Kesim Güven Endeksi, bunca zorlu iç ve dış gündeme rağmen, hala 102,7 puan düzeyinde. Yani, reel sektör iç ve dış ekonomi-politik gündeme daha iyi göğüs geriyor.

Gelen sipariş miktarından memnun değil, ama önümüzdeki üç ay için hem üretim, hem istihdam, hem de ihracatını aynı düzeyde korumak ve arttırmak adına umutlu. Makine ve fabrika yatırım iştahı sürüyor ve genel gidişatı, sınırda da olsa, iyi görüyor. Ama, endeksin ekim ayına göre 4,2 puan gerilemesi, onun da ‘dişlerini sıktığını’ gösteriyor. Açıkçası, reel sektörün halen yatırım yapma ve istihdamını arttırma iştahı, Türk ekonomisi için bir umut ve avantaj. Ancak, reel sektör de heyecanını kaybeder ise, beklediğimizden daha zor bir 2015 yılı geçirebiliriz.

Basiretli borçlanmaya dikkat

Bu nedenle, Türk Ekonomi Yönetimi, 2012 yılından bu yana, reel sektöre ‘ayağını yorganına göre uzat’ mesajı veriyor; bankacılık sektörünün reel sektöre açtığı kredi hacmindeki hacmi yüzde 15 ile sınırlamaya çalışıyor. TCMB Başkanı Başçı’nın ifadesi ile, reel sektörün iş planlarıyla uyumlu, riskleri de bir gözeten borçlanma stratejisine gitmesi gerekiyor. Türk hane halkının da geliriyle orantılı borçlanması gerekmekte. Başkan Başçı, ‘basiretli borçlanma’ konusunda bilinçlendirmenin artması için, finans okuryazarlığın yaygınlaştırılmasını da önermekte. Reel sektör eğer basiretli borçlanır ve Türk bankacılık sektörü de mevduat artışı ölçüsünde kredi kullandırır ise, dünyadan aşırı miktarda yabancı kaynak çekmeden ve hayli tehlikeli bir tasarruf açığı sorunu oluşturmadan, Türkiye bu süreci yönetebilir.

Evvelsi günkü Bakanlar Kurulu sunumunda, Başkan Erdem Başçı, bu süreci ‘faydalı döngü’ ifadesi ile, basiretli borçlanmanın düşük faiz ve risk primi anlamına geleceği noktasında da vurguluyor. Faydalı döngü de, beraberinde güçlü ve sürdürülebilir büyüme, dengeli gelir dağılımı ve istihdam getirmekte. Sözün özü, 2014 yılında yüzde 3 civarında büyüyeceği beklenen Türk ekonomisi, 2015 yılı için de yüzde 3,5-4 civarında bir büyüme ile, ‘Faydalı Döngü’yü perçinlemeye çalışacak. Ama, bu arada, Türk halkının tüketici güveni nasıl yükseltilebilir, buna da vakit kaybetmeden zihin yormamız gerekiyor.

#TÜİK
#TCMB
#Danıştay
9 yıl önce
Başçı’dan reel sektöre “basiretli borçlanma” mesajı
Efendimiz’in (sav) Teravihi
Efendimiz’in (sav) Zekâtı-2
“Bir tohum gerek”
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...