|
‘Piyasa Kapitalizmi’ alarm veriyor
Dünya ekonomisi, 2008 sonbaharında patlak veren küresel finans krizinden bu yana 7 yıl geride kalmış olmasına rağmen, krizi atlatacak bir sürece gireceğine, küresel, bölgesel ve yerel sorunların üst üste bindiği, üst üste katlandığı bir sürece girmiş durumda.
Dünyanın gelişmiş ekonomilerindeki orta sınıf, 1950'lerden bu yanaki en kötü dönemini yaşamakta
ve söz konusu 'demokrasi beşiği' oldukları hep dillendirilen bu ekonomilerde,
gelir dağılımındaki bozulma, orta direkteki erime, en zengin ile en fakir arasında katlanan uçurum,
ülkelerin sosyo-ekonomik hayatını da etkilemeye başladı.


Bu durum, orta üstü zengin ve en zengin kesimde, pek çok gerekçeye bağlı olarak, bir ayrışma, bir gettolaşma güdüsünü de beraberinde getirmekte.

Grubumuzun ekonomi dergisi 'Derin Ekonomi'de, bu konuyu, ABD'deki 'faşistleşmeyi', Amerikalı entelektüellerin endişelerini ve Cumhuriyetçi Parti'den başkan adayı

Donald Trump'ın, söylemi ile, Amerikan toplumunun 'beyaz anglo-sakson protestan' bu elitist kesimine aslında oynadığını

.



Tıkanan kapitalizm radikalleştiriyor


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da pek çok uluslararası toplantıda dile getirdiği gibi, G20 Grubu'ndaki belirli bir ülke grubu ve liderleri,

'Piyasa Kapitalizmi'nin bugün tıkandığı noktanın, sistemdeki çürüme ve içeri doğru çöküşün, büzüşmenin, küresel yoksullukla mücadeledeki başarısızlığın, 'insan'ı odağa koyamayan, koymayan bir ekonomik sistem anlayışının

, artık dünya ekonomisinin bugün ve geleceği için, küresel sistemin sürdürülebilirliği açısından büyük bir tehlike arz ettiğini belirtmekteler. Üretilen katma değer eşit bir şekilde paylaşılmasa da, milli gelir büyümeye devam ettiğinden ve

piyasa kapitalizmin tüm 'algı mekanizmaları', tüm pazarlama imkanları devrede olduğundan, insanlar tüketerek, para harcayarak mutlu olmaya çalışıyorlardı.


Bugün, tıkanan sistem ile, insanlar artık geleceğe dönük korku içindeler ve gelişmiş ekonomilerde ilk kez çok yüksek oranlı bir 'tasarruf' eğilimi söz konusu.

Bu noktada, Çin ve Güney Kore'nin 'devlet kapitalizmi' odaklı kalkınma modeli ve geldikleri nokta da irdeleniyor. Dünya ekonomisi, kamunun ekonomilerdeki rolünün yeniden yükseleceği bir sürece mi sürükleniyor; önemli bir tartışma dönemi başlıyor.

Avrupa, sosyo-ekonomik sistemdeki tıkanmayı ve orta sınıftaki mutsuzluğu, siyasetin sağ cephesinde bir radikalleşmeye dönüştürüyor ve radikal sağ partilerin oylarında ciddi bir artış söz konusu.

Orta sınıf, Avrupa'ya gelen göçmenlerin işlerini ellerinden aldıklarını düşünmekte ve 'yabancı düşmanlığı', 'islamofobi' çok tehlikeli bir boyut kazanmış durumda.

Trump'un Cumhuriyetçi Parti başkan aday adayı olarak, radikal bir söylemle götürdüğü seçim kampanyasına cevap alması da, eğitimli Amerikalıları endişelendiriyor.



'Kötü haber, kötü haberdir'

Küresel piyasalarda, 2009-2014 dönemi, dünya ekonomisinin büyümesi ve uluslararası ticarete yönelik kötü haberler, önde gelen merkez bankalarının parasal desteklerinin devam edeceği anlamına da geldiğinden, piyasalarca olumlu karşılanmış ve hisse senedi piyasalarına 'bol paradan nasipleneceğiz' anlamında, aşırı iyimserlikle gelen alımlarla, hisse senedi fiyatlarına yükselişler olarak yansımıştı.

Bugün ise, Avrupa'nın önde gelen bankaları için batma risklerinden söz edilirken, artık 'kötü haberler' 'kötü haber' olarak algılanıyor

. Çünkü, önde gelen merkez bankalarının küresel ekonomide var olan bu sıkıntılı tabloyu desteklemek adına yapabilecekleri parasal genişleme adımlarında artık limitlere dayanılmış durumda.



Finans piyasaları, yatırımcıların politika yapıcıların küresel ekonomiye destek sağlayabileceklerine yönelik güvenlerini kaybettiğini işaret ediyor.

Bu nedenle, küresel ekonomik sıkıntılar ve bu sıkıntıların ABD ekonomisi üzerindeki olası etkilerine bağlı olarak, faiz artırımında hem aceleci olmayacaklarını , hem de çok kademeli bir artış öngördüklerini açıklaması sonrasında, FED Başkanı Yellen'ın sözleri hem ABD, hem de Avrupa hisse senetlerine satış getirmiş durumda.



Altın puslu havayı sever


Puslu havaları seven ve artan küresel ve siyasi belirsizlikten nemalanan altın ons başına 1,250 ile 1,225 dolar aralığındaki hareketini sürdürürken, ABD petrolü de varil başına 27 doların altına inmiş durumda.

Bugün artık; Avrupa'dan Japonya'ya, merkez bankalarının ilave teşvikler için hazır olduklarını işaret etmeleri, yatırımcıların küresel büyümeye ilişkin endişelerinin yatışmasını sağlayamıyor.

Ham petroldeki satış dalgası ve zayıflayan kredi piyasaları sorunu daha da derinleştiriyor.



Yellen, merkez bankasının, finans piyasalarındaki son kargaşaya bir tepki olarak planlanan faiz artırımlarını erteleyebileceğini, ancak bundan vazgeçmeyeceklerini işaret etmiş olsa da,

piyasadaki moralsizlik önemli bir risk ve Türkiye'nin dikkatli olması gerekiyor. Merkez bankalarının sorunları çözmede giderek daha yetersiz kaldıklarına dair görüş daha güçlenir ise, gelişmekte olan ekonomilerden sermaye çıkışı hızlanabilir.

Bu nedenle, Türk Ekonomi Yönetimi'nin Türkiye'yi, başarabildiği kadar, pozitif ayrıştıracak tedbir almasında yarar var.



#Piyasa
#kapitalizm
#alarm
#Altın
8 yıl önce
‘Piyasa Kapitalizmi’ alarm veriyor
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’