|
Piyasalar 17 Eylül’e kadar nefesini tutacak
Önce, ABD Merkez Bankası›nın (FED) neden faiz arttırmak istediğine değinelim. 2008 yılı eylül ayında patlak veren ve hala küresel finans sistemini etkisi altında tutan son küresel finans krizi, dünyanın önde gelen merkez bankalarını, FED'in öncülüğünde, karşılıksız para basmaya, parasal genişleme yapmaya zorladı.
6 trilyon dolar civarına ulaşmış olan bu parasal genişleme, finans kurumlarına tanınmış olan 'kaldıraçlı işlem', yani öz kaynağın bir kaç katı işlem yapma imkanı ile
, küresel borsalar ve piyasalar üzerinde 9 trilyon dolarlık bir etkiye sebep oldu ve Başta Çin olmak üzere, önde gelen ülkelerin tümünde gayrimenkul (arsa, arazi, konut) fiyatları ve hisse senetleri fiyatlarını ciddi anlamda şişirdi.
FED, bu gelişmenin, yani 'varlık fiyat balonu riski'nin yeni bir krizin tetikleyicisi olacağını düşünmeye başladı.


Bu nedenle, FED ve İngiltere Merkez Bankası üzerinden, para politikalarının 'genişleme' döneminden 'sıkılaştırma' dönemine geçmesi ve 'normalleşme'nin başlaması gerekmekte. 2013 yılından bu yana FED'den beklenen bu önemli adımda, ertelene ertelene, 16-17 Eylül'deki FED toplantısına geldik ve
bugün itibariyle 17 Eylül'ün 'o tarih' olabileceği hususunda piyasalarda genel bir kanaat var.
Dün açıklanan ABD ağustos ayı işsizlik oranının yüzde 5,1›e gerilemesi ve istihdam verilerindeki kimi detaylar da bu duruma işaret ediyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) gibi kimi uluslararası ekonomi kurumları ve finans aktörleri, FED'in 'normalleşme'ye başlamamasın maliyetinin, başlamasından daha yüksek olduğunu vurgulamaktalar
. Bu nedenle, dün saat 15:30'da veri açıklandıktan sonra hem yurtdışı, hem de yurtiçi piyasalarda ciddi bir çalkantı gözlemledik.

Buna karşılık, Uluslararası Para Fonu (IMF), farklı uluslararası kurumlar ve hatta kimi FED yetkilileri ise, FED'in 17 Eylül'de faizi artırması halinde, böyle bir adımın küresel büyümeyi, ABD dahil, daha da zora sokacağını, büyümenin toparlanmasına sekte vuracağını düşünmekteler
. Bu nedenle, FED'in 'normalleşme' adımını önümüzdeki aralık ayı veya 2016 yılı mart ayına ertelemesi gerektiğini savunmaktalar. FED, bu noktada kendi karizması ve piyasa beklentisini dengelemek adına, politika faizini arttırmayıp, faiz aralığının tanımını değiştirebilir.
FED şu anda politika faizini '0 ile 0,25 arası' diye tanımlıyor ise, '0,25-0,50' diye tanımı değiştirebilir; ama 0,25'den piyasayı fonlamaya devam ettiğini söyleyebilir
. Yani, hem faizi değiştirmiş olur,hem de piyasayı sıkıntıya sokmamış olur. Ama,
kanımca halen FED'in faiz arttırması zor ve Çin başta olmak üzere bir çok ülke bu ihtimal için tepkili.

Pasifik'te kapışma 'finans'tan başladı

Dünya piyasaları, eylül ayında bir faiz artış kararı alma olasılığı olan ABD Merkez Bankası FED'e ve ABD'li yetkililere mesaj vermeyi sürdürüyor. Bir örnek olarak, Çin içinde bulunduğumuz günlerde, milyarlarca dolarlık ABD Hazine tahvili satmaya hazırlanıyor. Çin Merkez Bankası'nın geçen ayki sürpriz devalüasyon kararının ardından, Çinli yetkililer Çin şirketlerinin hisse senetlerinin işlem gördüğü borsalarını desteklemek adına, dolar cinsinden yatırım araçlarından çıkıp yuan alma kararı aldılar.

Fransız finans kurumu Societe Generale'in tahminine göre, Çin MB rezerv varlığını 11 Ağustos'tan beri 100 milyar dolar azalttı
. Çin'in son verilere göre 3,7 trilyon dolarlık rezerv varlığı bulunuyor. ABD finans kurumu Goldman Sachs'ın makro ve piyasa araştırma eş başkanı Francesco Garzarelli'nin yazdığı rapora göre ise, Çin ekonomisi yavaşlarken ve piyasalarda çalkantı yaşanırken, yatırımcıların paralarını sabit getirili varlıklara park etmesinin, Çin'in ABD Hazine tahvillerini azaltmasını dengelemekte.
Garzarelli'ye
göre, toplamda 11,4 trilyon dolar varlık tutan Çin ve diğer merkez bankalarının rezervlerindeki azalış dolar cinsinden tahvilleri uzun vadede olumsuz etkileyecek. Garzarelli, yatırımcıların eninde sonunda tahvillerden çıkıp daha riskli varlıklara yöneleceğine dikkat çekiyor
. Bu noktada, Türk Ekonomi Yönetimi'nin 'İstanbul Bölgesel Finans Merkezi' çalışmaları adına, kimi anlamlı gelişmeleri de atlamayalım.

Bir numaralı 'Sukuk Fonu' şirketi atakta

G-20 dönem başkanlığı çerçevesinde, Waşington ve Ankara'daki B20 toplantılarında, uluslararası ekonomi liderlerince Türkiye için sarf edilen övücü sözlerin farkında olan ve Türk finans endüstrisinin geleceğine güvenen yatırımcıları da bu arada unutmayalım.
Son beş yılda Türk portföy
yönetim sektöründe tek yatırım yapan uluslararası yatırımcı olma özelliğini koruyan ve İtalya'nın en büyük bağımsız portföy yönetim şirketi Azimut Group, bu satırları okuyanların kaçı vakıftır bilemiyorum, dünyanın en büyük ‹
Sukuk Fonu olan “Global Sukuk Fonu”nu da İstanbul'dan yönetmekte
. Türk Ekonomi Yönetimi, Hazine, SPK ve Borsa İstanbul'un girişimleri ile, Avrasya'nın en önemli İslami finans merkezlerinden biri olma gayretinde olduğumuz, İstanbul'u bir 'bölgesel finans ve hizmet merkezi' yapabilme çalışmalarımızı yoğunlaştırdığımız bir dönemde,
Azimut'un yatırım kararı ve İstanbul'u şimdiden 'finans merkezi' olarak görmesi hayli önemli.

Nitekim, Türkiye'nin geleceğine olan inanıcını teyit etmek adına, Azimut, Türkiye'nin seçkin finans profesyonellerinin görev aldığı Bosphorus Capital'daki Türk ortakları ile birlikte, ülkemizdeki iştiraklerinden ikisi olan ve bir nevi finansal ürünlere yönelik üretim merkezi konumundaki Azimut Portföy ve Azimut Bosphorus Capital'in birleştirilmesi konusunda anlaşma imzalamış durumda. 2,5 milyar TL'lik varlık toplamı ile, Türk portföy yönetim sektörünün çok şubeli bankalarının da dahil olduğu en büyük ilk 10 kurumu arasında bulunan Azimut
Group'un hedefi, 2020 yılına kadar ilk 5 kurum arasında anılmak
. Yönetmekte olduğu yaklaşık 40 milyar dolar varlık büyüklüğü ile, İtalya'nın en büyük ve Avrupa'nın önde gelen bağımsız Portföy Yönetim Şirketi konumunda bulunan Azimut Group; 5 kıta ve 13 ülkede geliştirmiş olduğu uluslararası tecrübesini, Türkiye deneyimi konusunda rüştünü ispat etmiş Türk profesyonellerle birleştirerek, İstanbul'un finans merkezi olacağına duyduğu inanç ile, Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesine ilişkin potansiyelleri de İstanbul merkezli olarak değerlendirmeyi planlamakta.
Sözün özü, Türkiye'ye inanan, gereğini yapıyor.
#küresel ekonomi
#Azimut Group'
#Global Sukuk Fonu
9 yıl önce
Piyasalar 17 Eylül’e kadar nefesini tutacak
Maçın adamı Livakovic
G-20 Bali zirvesi ve zirveden beklentiler
Bir yıl önceki suikast…
Kozmik Oda sırları: Türkiye ilk iki büyük savaşı kazandı
Ne olacak bu anne babaların hali?