|
‘Güzellik hakları’ ve düşmanlık
Türkiye, eline silah verilerek dağa çıkarılan on üç on beş yaşındaki çocuklarını otuz yıl sonra medyada yüksek sesle konuşmaya başladı. Elbette bu kan ve gözyaşı dolu şahitlikler PKK'nın özellikle son dönemde başlattığı saldırılarla birlikte bu örgütün infazlarını ve icraatlarını tasvip etmeyen Kürtlerden geldi, geliyor.

90'larda da bu olgu geçerliydi fakat devletin iç birimlerinde oluşan derin yapıların sivil masum Kürtlere karşı olağanüstü zorbalıkları yüzünden örgütün kendi içindeki infazları veya bizzat varoluşundan gelen şiddetin meşruluğu Kürt çoğunluğun bunu yüksek sesle sorgulamasını zorlaştırıyordu.

Bugüne dek barışı tekeline almış gibi davranan HDP ağırlıklı barış bildirilerinde terör örgütünün çocuk savaşçılarına silahla eğitimi masum kılmak için nasıl nefret etmeyi öğrettiğine kimse değinmedi. Fakat 90'lardan beri barış, haklar ve çözüm toplantılarında erken evlendirilen kız çocukları üzerine uzun uzun konuşuldu, raporlar tutuldu vesaire.

Elbet bu evlendirmelerde de şiddet ve zulüm söz konusu ve kıyaslamak çok anlamlı değil. Ancak çocuklardan terörist yetiştirmek için gönül ve zihinlerine zerk edilen devlet ve Türkiye nefretiyle onların nasıl saldırganlaştığına, on sekizine varamadan cesetleri geldiğine değinmezseniz... Barışı vicdanen herkes için istediğinizi değil, siyasete malzeme ettiğinizi kanıtlamış oluyorsunuz bir kez daha.

Samimiyetle çözüm istemiş ve inisiyatif alarak sayısız bedel ödemiş olan, 90'lardaki yaklaşımından son derece farklı bir devlete karşı başlattığınız savaşın: Direnişinizden değil AKP nefreti odaklı saldırganlığınızdan kaynaklandığını inkar edip duruyorsunuz. Şunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var:

Silahlı ama meşru bir direniş; vatanından devletinden bayrağından veya farklı hayat tarzlarından nefret ederek gerçekleştirilemez. Buna direniş veya muhalafet değil saldırganlık denir. Haklı ve mazlum olsanız dahi elinize silah aldığınızda hiç tanımadığınız başka masumları katlederek direniş gerçekleştirmiş olmuyorsunuz. Bir topluluğu toptan düşman belleyip nefret ettiğiniz oranda masumlarını da haksız yere katlediyorsunuz. Ve kendi şiddetinizi meşru hale getirdiğiniz yanılgısıyla zulme hizmet ediyorsunuz.

İmdi, bazılarına naif gelse de zulme karşı en anlamlı direnişlerden birinin güzelliği çoğaltma ameli olduğunu hatırlatmak istiyorum. İşittiğimiz, gördüğümüz ve içinde yaşadığımız her şeyin çirkin yüzüne bakıyoruz. Ne kadar şikayet etsek de göz alıcı olan hep zulümler. Haber değeri taşıyan veya fark ettirecek olan hep kötülükler, hatalar, çirkinlikler, zaaflar, kusurlar.

Kötülüğün teşhiri düşmanlığa müşteri arttırıyor. İyiliğin müşterileri değil gönüllüleri var, o yüzden teşhir nesnesi olarak reytingi fazla değil.

Bunca saldırganlık ve nefret örgütlenmesinin ortasında güzel olmayı beceremediğimiz sürece dağa çıkmaya hazırlanan ergen çocukların her birinin vebalini taşıyoruz. Onlara verilen nefret eğitiminde hepimize pay düşüyor.

Bir direniş biçimi olarak güzelleşmeyi öneriyorum evet. Güzel insan olma gayreti beraberinde durmadan bedel ödemeyi getiriyor. Güzelliğin vergisi hiç de az değil. Eğer talipleri artarsa, en azından toplanan vergilerle pahada ne kadar kıymetli bir toplumsal barışı tesis edebileceğimizi göstermiş oluruz.

“Allah güzeldir, güzeli sever” hadisinde, bize anlatılmak istenen pek çok anlam içinde şu da var kuşkusuz: O, kendi kendini sever. Çünkü O vardır ve O'nunla birlikte hiçbir şey yoktur. Yani güzel dışında bir şey yoktur. Mutlak güzelin idrakıyla birlikte; çirkinliklerin arızî olduğunu, her şeyin güzel yüzüne bakmanın bir marifet gerektirdiğini anlamaya başlıyoruz.

Nefret etmek ve her şeye asi olmak öğretilen çocukların terörist olmaması için onlara güzel bakışla ayna tutmamız gerek. Güzellik hakları evrensel bildirgesinin ilk maddesi kuşkusuz şu olurdu:

Başkalarından nefret edenin güzellik hakkı bizzat kendisi tarafından engellenmektedir. Hiç kimse her neye bakarsa baksın, varoluşun isterse en celalli haline denk gelsin, mutlak Güzel'in yüzünü görmekten, O'nunla göz göze gelmekten mahrum olmamalı.

Bir diğer madde de şu: İnsanlığa ait asli bilgi sevmektir. Her sevemediği şey güzeli idrak etmekten bir adım daha uzaklaştırır insanı. Bu durumda kendinin aslını bilmeyenin, kendine ve dolayısıyla kainata yabancı olması kaçınılmazdır. Bu da zulümdür.

Şunu da hiç değilse şu yazıda eklemekte yarar var. Dağdan birkaç yıl içinde cesetleri gelen çocukların yüzünde; sevmeyi beceremeden imha etmeyi öğretenlerin 'eksik yüzü' yansıyor. Genç olsun yaşlı olsun, silahı eline almak zorunda kalsa bile nefret duygusuyla başa çıkmayı becerebilenler görecek ki herkeste -düşmanları dahil- güzelin binbir yüzü tecelli etmeye devam ediyor, edecek.
#Güzellik hakları
#hdp
#ak parti
8 years ago
‘Güzellik hakları’ ve düşmanlık
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı