|
Hayır çayını evet demiyle yudumlarken / Yellice’nin üveyikleri

O turduğum kahve dükkanının kapısı açıldı ve büyük bir tantanayla içeri referandum kampanyası yapan birileri girdi, paket içinde hediyeler dağıtıldı ve hızla çıktılar. Nedir bu diyene kadar, çay dediler. Evet çayı mı, hayır çayı mı? Hayır çayı imiş.



Sokakta ekranda, sağda solda kravatlı ceketli adamlar, özgür muhalif kadınlar seçmenleri hayır demeye davet ediyorlardı.



Şık, özgüvenli ve kibarca bir eda ile olumsuz bir fiili yüceltmek, ona davetçi olmak biraz tuhaf geliyordu bana. İçimden “hayır'a da evet olsun” demek istiyordum her seferinde.



Oturduğum yerin karşısında ise kocaman bir sokak ilanı vardı: “Kadın evet derse destanlar yeniden yazılır.” Bunu fark edince hah dedim. Destanları yazdıran kadın, evet der. Kadın olsun, erkek olsun, erenin evet'idir yazılan destan!



Kalu belâ'nın bugünü, şimdisi, tasdiklisi, dem bu dem!



Kahvedeki ekranda Cumhurbaşkanı canlı yayında konuşuyordu. Bu süreçte giydiği yeleğinin sırrı burada işte dedim içimden. Bir manevi zırhtı bu. Celalinden cemaline. Nimet ile belayı bir'leye bir'leye. Hayır'dan evet'e açılan yollarda evet'e de evet, hayır'a da evet denilerek yol alınıyordu.



***


Bu iki kelime artık bütün siyasi çağrışımları bir yana, giderek kendi mecazını dayatmaya başlamıştı bana. Sözgelimi Endülüslü İbn Arabi'nin delikanlı iken görüştüğü, dönemin büyük üstadı ve Kurtuba kadısı İbn Rüşd ile arasında geçen meşhur iki kelimelik görüşme gibi.



İbn Arabi bu buluşmadan şöyle bahseder: “Huzuruna girdiğimde sevgi ve saygıyla kalkıp beni kucakladı ve şöyle dedi: Evet! Ben de cevap verdim: Evet!' Onu anladığımı düşünerek mutluluğu daha da arttı. Sonra, sevincinin sebebinin farkına vardım ve ona 'hayır' dedim.



Bunun üzerine üzüldü, yüzünün rengi değişti. Düşündüğü şeyde şüpheye düştü. Bana şöyle dedi: 'Senin keşf ve feyz-i ilâhî'de bulunduğun şey mantık / nazarın bize verdiği şey midir?' Ona hem 'evet' hem 'hayır' diye cevap verdim.”



İbn Arabi (ks) şöyle devam ediyor: “Bu 'evet ve hayır' arasında ruhlar yerlerinden, boyunlar cesetlerinden fırlar, deyince benzi sarardı, titreme geldi, birden sanki elli yaş yaşlandı. Ne demek istediğimi anlamıştı.”



Elbette bu çok manidar sözlerin benim algıladığımdan çok daha farklı katmanları vardır. Ama evet ile hayır'dan oluşan 'tammodel' bir tevhid egzersizi diye düşündüm bu sefer. Tüm iki'lerin ardındaki bir'i gösteren.



“Yevm-i ezelde hakkı bulursan belî (olumsuz soruya olumsuz anlamda evet) ikrar edersin. Bulamamışsan inkar edersin” diyen Kırımlı Şeyh Selim Divane, evet demeye şu kıssayı hatırlatır: “Allah Resulu ashabına 'Herkesin bir şeytanı vardır' buyurunca, 'Sizin de şeytanınız var mıdır' diye sorarlar ona. 'Evet benim de şeytanım vardır ama ben onu Müslüman ettim.”



Hayır'ı nefsten geçirilmemiş bir tasdik neye yarardı! İbn Arabi'nin evet'den sonraki hayır'ı, yani evet ve hayır'ı, cem'den sonra fark gibiydi adeta. Hepsi yaratılışa dahil değil miydi... Hayır çayını evet demiyle yudumladım.



***


Oturduğum kahveden kalktığımda sokakta evetçilerle hayırcıların taşıtlarından yükselen nidalar birbirine karışmıştı. Yanımdan bir oğlan geçti bağırarak. “Hayır diyen gider!” Bu cümleyle Türkiye'nin hafızasına girdim bir an.



Tek adam dönemlerine, darbe dönemlerinin zorunlu evetlerine, ekonomik krizlerine, terör ve katliamlarına gittim geldim. Hayır diyenler kalmıştı hep. Hayır diye diye kalanların, evet der gibi yapan gizli hayır'cıların bir türlü gitmek bilmediğini, siyasetten ekonomiye, sosyolojiden sanata her alanın gelişmesine ket vurduklarını nasıl anlatabilirdim.



İkiliklerimiz arasında beni en cezbedenlerden birine takılmıştım. Gelmek mi zordu, gitmek mi... Nasıl bir'leyecektik. Vedaların da kavuşmaya dahil olduğunu bilen bir 'kalu belâ evet'ini nasıl seslendirecekti gönül?



***


Bu hikayenin başı seferberlikten önceye dayanır. Denizlili bir büyüğüm anlatıyor:



Delikanlı evlenme çağına gelmiştir. Tam düğün olacak, kız evi diretmiş. Biz “dam evli” yere kız vermeyiz demişler. Derhal dam evin üstündeki toprak kazınmış. Hemen üstüne bir kat daha çıkılmış. Ev olmuş iki kat.



Kız evinin dediği yerine gelmiş. Düğün hazırlıklarına başlanmış. Derken seferberlik ilan edilmiş. Askere alınmış delikanlı. Filistin cephesine gönderilmiş. Gidiş o gidiş, haber yok. Bir gün bir mektup gelmiş, teneke kutu içinde. O zaman uzaktan mektuplar öyle gelirmiş.



Delikanlı kendi yazmış mektubu, askere gitmeden önce kardeşiyle medresede okurlarmış. Mektupta şunları söylüyormuş; “Cephe bozuldu. Ricat emri geldi. Geri çekiliyoruz. Cephane sandığı düşmana kalmasın diye yüklendim. Cız etti bir şey. Herhalde içimden alet sakatlandı.



Halep'te hastanede yatıyorum. Komutanım geldi bir gün başucumda şunları söyledi. “Erik yersin, koruk yersin, döner de hasta oldum dersin, meraklanma senin bir şeyin yok.” Maksadı beni teselli etmek. Ama ben iyi değilim. Bu ağrı karın ağrısına hiç benzemiyor.



Baba oraları çok özledim. Şimdi Yellice başında gugukların, üveyiklerin öttüğü zaman. Ah bir daha oraları görebilsem. Baba bu size son mektubum olabilir. Cavır toplarının sesi yakından gelmeye başladı. Hakkınızı helal edin.”



Bu son mektubunda bile yavuklusunu sormamış genç şehit diyor Denizlili ağabeyim. Nitekim çok geçmeden künyesi gelmiş. Yaşlı baba evden çıkıp doğruca Yellice Başına gitmiş. Guguklar, üveyikler ötüyormuş. Hiç ağlamamış. Kendisi yedi yılda gelmiş Moskof harbinden. Zaten çok geçmeden ikinci oğlu da şehit düşecektir.



***


Evet, 'dönüşü olmayan gitmekler'in destanıdır her devir yazılmakta olan. Canını feda edenlerin O'na döndürülüş faslıdır.



Bir nazardan bakınca ne gelen vardır ne giden. Evet'lerle hayır'ları kendine döndüren, kendinde toplayan... Kendi.



Nefsini katledenlerin (şeytanını teslim alanların diyelim), gidişi ölmeye değil, dirilmeye dönüş. Hayır diyerek koltuğuna yapışıp yönetilmeye, tahakküme, sömürüye, darbe ve işgale teslim olanları da içinde yoğuracak bir evet olsun. Yoksa onlar da hayır'dan sonra evet diyerek (farktan sonra cem misali) bir'lemeye çalışmak durumunda kalacaklardır.


#İbn Arabi
#Anayasa referandumu
#Darbe dönemleri
7 yıl önce
Hayır çayını evet demiyle yudumlarken / Yellice’nin üveyikleri
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti