|
Ortada şahsi bir mesele yok ama bu egolarla her şey şahsi!

Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti kurultayında yaptığı konuşmada “sözün bittiği, sadece ve sadece icraatın başladığı döneme girdik” dediğinde ah dedim. Ne kadar ivedilikle sarf edilmesi gereken sözlerdi bunlar. Ve fakat durmadan her icraata, her yaklaşıma engel çıkaran, hile ve şantajla, tehditle sabote eden, terörle hepimizi dehşete düşürerek korkutan nefret şebekeleri halihazırda iş başında iken... Sözün bittiği bir icraat dönemi acaba bir gün gelecek mi sahiden?



Yoksa yine fitne ve nefretle, polemiklerle kavgalarla, iftiralarla iç içe mi akıp geçecek toplumun her katmanına fayda sağlayan en önemli icraatlar? Ve yoksa yine bunları bizler hiç takdir edemeden, çatışmalarla sataşmalarla, yalan yanlış haberlerle, bir türlü kabak tadı vermeyen karalama kampanyalarıyla mı geçecek yine?



Şahsi hesaplaşmalar üzerinden yapılan kurultay yorumlarını, parti içi çekişmeleri kulaktan dolma bilgilerle, bitimsiz dedikodular eşliğinde tartışarak mı ömür tüketeceğiz?



***



“AK Parti olarak artık işimiz daha zor. Daha önce olduğu gibi yüzde 34, yüzde 40'la, yüzde 49 buçukla iktidara gelmemizin imkanı kalmadı. Artık çıta yüzde 51'dir. Netice almak istiyorsak hemen kolları sıvamalı ve çalışmaya başlamalıyız” diyen Cumhurbaşkanı'nın sözünü gönülden haklayacak ful kapasite çalışan hünerli taptaze bir kadro kurulacak mı, sözlere polemiklerle uğraşmayan ve sadece icraata odaklanan?



“Terör örgütleri, ihanet şebekeleriyle meselem şahsi değildir” diyen Erdoğan'ın halim selim yol arkadaşı olarak görünen ve her seferinde yalnız bırakanlar silkinip memleketin geleceği uğruna dökülen kanlardan can çıkaracak mı haysiyetleriyle?



Bunca bedel ödenmiş, bunca şehit verilmişken elan şu boşalan kadrolara bizim cemaatimiz doluşsun, şu mevkilere yakınımız gelsin, bu kadrolara kripto örgüt üyeleri gelsin diye birbirimizin altını oyma mesaisiyle nasıl yaşayacağız insanlığımızı?



***



15 Temmuz'da bu vatanın sıradan evlatlarının kendileri için neyin iyi neyin ise berbat olduğunu gayet iyi idrak etmiş olduklarını görmedik mi? Yetti artık işgaller, katliamlar, terörler, işkenceler, darbeler diyerek tankın karşısına cesurca dikilen her kesimden vatandaşın milli / külli iradesiyle bugün demokrasimiz işlemeye devam ediyorsa, adalet ve hukuk duygusu olgunlaşmış bir halk olduğumuzun ayrımına ne zaman varacağız?



Kendimize layık bulduğumuz sadece şahsi çıkar kavgaları, çekememezlikler, iftiralar, riya ve haset mi? Bu halk kendisi için en güzel olanı canı pahasına seçmeyi göze almışken, bürokrasi ve siyasette bitip tükenmez fitne fesat odakları yer kapma telaşında ve menfaat yarışında olmaktan utanmaya ne zaman başlayacaklar?



Terör örgütlerinin ötesinde, içimizdeki teröriste karşı ne kadar müsamahakar davranmaya devam edeceğiz daha? Toplumu karıştırmak için, belli kesimleri veya cemaatleri temize çıkarmak için durmadan gençlere fitne fesat tohumu etmekte beis görmeyen odakları ne kadar sırtımızda taşıyacağız daha?



***



Yıllardır onca teröre, örgütlü kalkışmaya ses çıkarmayan ve AK Parti ve Erdoğan nefretinin yol açtığı kutuplaşmayla çatışmaya bel bağlayan otoriteler ne büyük bir vebalin altına girdiklerini hiç düşünmezler mi?



Nefret tohumu ekmenin yaptığı reytinge bel bağlayan bürokrat, siyasetçi ya da cemaat önderleri hiç mi mahcup olmazlar çocuklarını haysiyetli bir gelecek miras bırakabilmek için gözünü kırpmadan şehit olan 15 Temmuz gönüllülerinin yüce hatırasını istismar ederken?



Geçtim yapıcı eleştiriyi, kurumsal düzeyde bile tavsiye almaya yanaşmayan bürokratların, başkanların, müdürlerin kibirli tavrıyla medeniyetin inşa ve ihyası tamamlanamaz şüphesiz.



***



Tavsiye dinleyemeyen kibirli başkanlar kadar kurumsallaşmış egolar / benlikler yüzünden devlet kurumlarında hakkı verilmeden, menfaat odaklı faaliyetleri, liyakatsız yaklaşımları dahi üst düzey bürokrata ayıp olmasın diye söyleyemeyen, yüz yüze bakıyoruz sonra işimi halletmez diye sinip susan orta kademe bürokratlarla da ne medeniyet inşası, ne vakıf kültürünün ihyası gibi kavramlar ihya edilebilir!



Aksine. Bütün bu süslü laflar mitolojik bir felsefe olmaya devam eder. Buna bir de her kılığa bürünen katil, hilebaz, her şeye kendi hakkı olduğuna inanmış ve gözü dönmüş, nefret dolu kripto örgüt üyelerini ekleyin. Erdoğan'ın şu sözleri yürekleri dağlayıp geçmesin bu kez:



“Bu mesele milletimizin istiklali, istikbali, bekası meselesidir. Ortada şahsi bir mesele olduğu için benim kimseyi affetmem söz konusu olamaz.”



Ah diyesiyim yine! Ah! Ortada şahsi bir mesele yok, devlete, millete, gençlere, ihtiyarlara neler yapıldığını gördükçe hepimizin geleceğini rehin almaya kalanlara karşı elbette sert tedbir alınacak.



Ama bu memlekette her şey, her mesele dönüp dolaşıp yine şahsi meselelere kilitleniyor. En iyi bildiğimiz, en çok sonuç aldığımız meseleye! İki yıl daha kaybedecek vaktimiz yok oysa. Allah yar ve yardımcımız olsun.




#Recep Tayyip Erdoğan
#AK Parti
#15 Temmuz
7 yıl önce
Ortada şahsi bir mesele yok ama bu egolarla her şey şahsi!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset