|
Noel Baba, yeni yıl ve asıl mevzu…

Geleneksel Noel/yılbaşı tartışmalarının mevsimi başlamış gözüküyor. Bir İsevi olarak birkaç şey söyleme gereği duydum.

Öncelikle, 31 Aralık günü ve gecesi, bir Müslüman'ı ne kadar ilgilendiriyorsa, bir Hıristiyan'ı da o kadar ilgilendiriyor. Hıristiyanlar için 24/25 Aralık ve biz Ermeni Doğu Ortodokslar için (takvim farkından dolayı) 6 Ocak, İsa Mesih’in doğumunun idrak edildiği, ibadetle, oruçla, tövbeyle ve şükürle geçen önemli bir dini gün. Yılbaşı ağacı gibi pagan gelenekleri de Hıristiyanlaştırmışız. Ama Demreli Aziz Nigoğayos’u (St. Nikola) tüketim kültürü canavarına kaptırmışız.

Asıl konuya geçelim…

Kıymetli Abdurrahman Dilipak’ın konsept danışmanı olduğu, yönetmenliğini Süleyman Civliz’in yaptığı, yapımcılığını Eşref Ziya Terzi’nin, metin yazarlığını Esra Elönü’nün üstlendiği “Derviş Nicholas” belgeseli ta mamlandı ve dün basın gösterimi yapıldı. Ben henüz tamamını göremedim, ama içinde benim de naçizane görüşlerim yer aldı.

Bir Anadolu azizini tüketim toplumu ile buna karşı direnişin yarattığı kutuptan almak için cesurca ve yerel/özgün bir girişim bu. Henüz seyretmeden yazıyorum ve belki her görüş çok hoşuma gitmeyecek, ama yaklaşımın kendisi özel ve de bir ilk. Tebrik ediyorum. Kendin olmak, kendi bütününü kavrayacak özgüvene ulaşmakla mümkün çünkü.

Maalesef Reformasyon ve Aydınlanma ile Batı kültürünün belirleyici öğesi olmaktan çıkan Batı Kilisesi, kolonyalizm sürecinde iyi bir sınav veremedi. Haçlı Seferleri ne kadar bir din savaşından ziyade çapulculuk ve vandalizm idiyse, İslam coğrafyası buna cevap verebili- yordu. Ardından Osmanlı gibi bir cihan İmparatorluğu ortaya çıkmıştı.

Ancak 16. yüzyıldan itibaren Aydınlanma/Reformasyon/ulus devlet ve sanayileşme ile birlikte, Batı, Doğu’nun adeta canına okudu. Osmanlı’nın yıkılışı kesin zafer sayıldı. Doğu bir yüzyıldır kafası kesik horoz gibi debeleniyor. Batı Kilisesi, bir insanlık suçu olan sömürgecilik süreçlerinde bu bölgelere misyon yaptı. Bence bu ahlaksızlığa ortak olmaktı. Hegemon güçlerin ele geçirdiği, doğal zenginliklerini çaldığı, köleleştirdiği, yoksul düşürdüğü, milyonları katlettiği yerlerdeki çaresiz insanlara Hıristiyanlık misyonu yapmak bence ciddi sorunludur. Bu misyona taarruzuna Doğu kiliseleri de maruz kaldı. Çünkü Batı kilisesi onları heretik bularak “Hıristiyanlaştırmak” istiyordu. Bu da ahlaksızcaydı. İncil’i hiç değildi.

Doğal olarak Batı Hıristyanlığı ve Batı kolonyalizmi Doğu gözünde özdeşleşti. Burada iyi/kötü Hıristiyan ayrımı yapmak değil niyetim. Batı Hıristiyanlığı radikal sekülerler tarafından dişleri sökülmüş, kimyası bozulmuş, fethedilmişti. Pek çok hafifletici gerekçe daha bulunabilir. Ama bunların hiçbirisi kilisenin Hıristiyanlık'la çelişen sessizliğini veya katkısını temize çıkarmıyor. Papalığın son elli yılını özür dilemekle geçirmesini de olumlu bir adım olarak görmek lazım.

Papa Françesko’nun Türkiye ziyaretinin daha çok siyasi boyutunu konuştuk. Ama geliş nedenlerinin başında Katoliklerin ve Batı Ortodoksların birleşme çabaları da yatmakta. Diğeri de İslam’la doğru bir ilişki kurmak. Neden biliyor musunuz?

İlki, Katolik Kilisesi dünyada radikal sekülerlik tarafından ağır baskı altında. Laik yaşam biçimlerini zaten kabul etti ve etmeliydi de. Ancak, talepler, Hıristiyanca yaşam kriterlerini Kilise’nin reddetmesi sınırına geldi. Kürtajın doktrine girmesi gibi, birçok talebin baskısı altında eziliyor kilise. Oysa Ortodoks Kilisesi bu tür talepleri değil görüşmek, gündemine dahi almıyor. İşte Katolik Kilisesi, Ortodoks dünya ile birleşerek yenilenmek, güçlenmek istiyor. (Geçmişin hatalarının diyetini ödüyor aslında.) Türkiye’de bulunan Ekümenik Batı Ortodoks Patrikliği de bu açıdan merkezi önemde. (Bakalım Türkiye bu patrikliğin önemini ne zaman kavrayacak özgüvene kavuşacak?)

İslam'la ilişkiye gelince…

İslam, dünyada hegemonik, aşırı laik küresel kültür ve sermaye emperyalizmi karşısında ayakta kalan tek büyük güç ve değerler sistemi. Tam da bu nedenle ötekileştiriliyor, marjinalize edilmeye çalışılıyor. Sayın Erdoğan’a karşı süren operasyon da bu nedenle rastlantı değil. IŞİD’i, El Kaide’yi pazarlamak kolay, ama Türkiye gibi, Müslüman, demokrat, Batılı/özgün ama hegemon devletlerin ikiyüzlülüklerini deşifre eden, bununla da kalmayıp, yeni bir dünya düzeni öneren güç merkezleri, doğal olarak çok daha öncelikli bir tehdit.

Mesele, geceleri, onları utandırmamak için yoksul ailelerin pencerelerinden içeri yardım malzemesi bırakan bir Anadolulu Hıristiyan azizinden, milyarlarca dolarlık bir alışveriş soytarısı üreten bu araçsal aklı alt edebilecek bir yeni akıl ve ahlak ortaya koymak gibi duruyor.

Meydanlarda Noel Baba’yı sünnet etmek değil.
#noel
#yılbaşı
#kutlama
#islam
9 yıl önce
Noel Baba, yeni yıl ve asıl mevzu…
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) caiz olabilir mi?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?