|
15 Temmuz’a dair bir kaç kelâm ve öneri…

Bir 15 Temmuz daha geçti.

Tarihten bir gün olarak.

Pek bir coşku göremedim.

Sanırım bu gidişle giderek sıradanlaşacak.

O güne özgü birkaç televizyon söyleşisi…

Gazilerimiz-in tanıklıkları elbette çok önemli.

Özellikle derin yaralar almış ve çatışmanın bilfiil içinde yer almış yiğit gazilerimizin anlatımı ve tanıklıkları…

Belgesel tadında derlenip toparlanmalı…

Ve bence sıkça verilmeli…

15 Temmuz gecesinde meydanlarda olmayan, can havliyle kaçacak delik arayanlar da artık televizyonlara çıkartılmamalı.

Unvanları ve makamları ne olursa olsun.

Onlar da konuşmama erdemini göstermeli gayrı.

Konuşurken belki utanmıyor o birileri ama biz izlerken utanıyoruz artık…

İsimlerini herkes biliyor.

Herkes kendi ilinde, ilçesinde ve çevresinde kimlerin sırra kadem bastığını çok iyi biliyor.

Tatil beldelerinde görünmez olup kaç gün sonra meydanlara çıkıp kahramanlık nutukları atanları da biliyor.

Onlara tavsiyem şudur:

Bari susun!

15 Temmuz’un çakma gazilerini de ayırmakta yarar var.

Gerçek 15 Temmuzcularla çakma 15 Temmuzcuları ayıran tek bir kriter bilirim şahsen.

Gerçek 15 Temmuzcular, sadece Allah rızası ve ülkenin bekası için ölüm meydanına çıktıkları için asla bir bedel istemezler.

O yapıp ettikleri için karşılık beklemezler.

O yiğitliklerini bir makama dönüştürmek istemezler.

Bilesiniz ki “15 Temmuz’da şunu yaptık bunu yaptık, ama bir karşılığı olmadı, bize bir makam dahi çok görüldü!” diyenler, 15 Temmuz ruhuna sahip olmadıkları gibi eminim ki 15 Temmuz gecesini de yaşamayanlardır.

Öylesine bulunmakla yaşamak arasındaki farkı bilmem anlatmama gerek var mı?

Kanaatimce bu şekilde böbürlenip konuşanlar o gece muhtemelen meydanlarda bile olmayanlardır.

Veya darbe püskürtüldükten sonra gün ışığına çıkanlardır.

15 Temmuz ruhu bedelsizdir dostlar!

Onu satın alabilecek dünyevî hiçbir makam yoktur.

Gaziliğini boş böbürlenmelerin veya dünyevî çıkarların konusu yapanlar, gazilikten nasipsiz olanlardır.

Tarihe kayıt düşmek, yani 15 Temmuz’un gerçek tarihini yazmak adına herkesin tanıklıklarını veya yaşadıklarını anlatması gerekir elbet.

Bu anlatım böbürlenme değildir.

Kibirden uzak bir vakarla 15 Temmuz’u herkes kendi penceresinden hiçbir ayrıntıyı atlamadan anlatmalıdır ki ortaya bir külliyat çıksın.

Ve dahi unutulmasın ki Medine hurmalıkları için Uhud harbine katılanların değeri ne kadar ise 15 Temmuz için bedel bekleyenlerin değeri de ancak o kadardır.

16 Temmuzcuların yani Kılıçdaroğlu gibi korkup kaçanların, Reis’i ölüm karşısında, ülkenin istiklalini de çapulcular karşısında sahipsiz bırakanların ödüllendirilmelerine elbette 15 Temmuz’un gerçek kahramanları kızarlar.

Bunu 15 Temmuz ruhuna bağlılıkla zinhar bağdaştırmazlar.

Bu durumu eleştirmekten de geri durmazlar.

Lakin bunu kendilerine bir paye biçmek veya yaptıkları için bir makam talep etmek için yapmazlar.

Bu hassas inceliğin ayırdında olmak gerekir.

***

15 Temmuz yıldönümleri başka türlü kutlanamaz mı?

Kutlanabilir.

Kutlanmalıdır.

Devlet kutlamalarına sözümüz yok.

Ancak devlet kutlamaları ne yaparsanız yapın resmiyet içerir.

Seremoniktir.

Lakin milletçe 15 Temmuz ruhuna uygun yapılacak kutlamalar daha samimi ve sarmalayıcı olur.

Bu anmaları millete mal etmeliyiz ki coşku seremonik boyutların dışına çıksın.

Konuşmaların dışına çıkan anma çeşitliliklerini de düşünmek lazım.

Sivil toplum kuruluşlarımız bugünden tezi yok bence bunun altlığını hem oluşturmalı, hem de o gün geldiğinde yurdun her yerinde günlerce sürecek etkinliklere öncülük etmelidir.

Yeni Şafak gazetemizin o çok kıymetli 15 Temmuz eklerindeki yazımda da belirttiğim üzere 15 Temmuz’un esaslı bir sinema filmi çekilmeli.

15 Temmuz ruhunu esas alan kaliteli bir senaryoya yaslanan 15 Temmuz dizileri olmalı.

15 Temmuz öyküleri derlenmeli.

15 Temmuz’un romanı yazılmalı.

Has edebiyatçılardan bir kurul oluşturulmalı.

O kurul bu eserleri belirlemeli.

Sinema filmi, diziler ve belgeseller için de kollar sıvanmalı.

En geniş anlamda yazılı ve görsel bir 15 Temmuz külliyatı oluşturulmalı.

Devletimiz/hükümetimiz bu tür çalışmalara her türlü katkıyı vermeli ama bu çalışmalar sivil toplumun öncülüğünde sürmeli.

Tabii edebi ve sanatsal kalitesini en üst seviyede tutarak…

Bu arada Reis’imize iki önerim var.

Birincisi, İstanbul Üniversitesi bünyesinde “15 Temmuz Enstitüsü” açmak. Tez, doktora vb çalışmaların yapıldığı, ayrıca 15 Temmuz araştırmalarının çok yönlü yapılabileceği bir akademik imkânın sağlanması, büyük bir önem arz ediyor.

İkincisi, kripto damarın siyaset başta olmak üzere diğer alanlara sızarak etkili olmasını önleyecek yeni bir mücadele konseptini belirlemek.

İçimden geçenleri yazdım.

Umarım sadre şifa olur.

15 Temmuz ruhunun siyaseti ete kemiğe bürünmeli ki FETÖ zihniyeti kendine yaşam alanı bulamasın.

Gelecek nesillere iyi taşıyamazsak gün gelir 15 Temmuz ya unutulur ya yanlış hatırlanır ya da tarihten bir güne dönüşür, bilesiniz.

#15 Temmuz
#Darbe girişimi
#Mehmet Metiner
9 ay önce
15 Temmuz’a dair bir kaç kelâm ve öneri…
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet