|
Garson nereye baksın?

Acemi garson, elinde tepsi, tepside iki bardak çay, müşterilere doğru bahçede ilerlemeye çalışıyor.

Gözü bardaklarda. Tepsiyi iki eliyle sımsıkı tutmuş.

Tepsiyi sarsmamak, bardakları devirmemek, çayları dökmemek için gayret gösteriyor ama onca dikkate rağmen birkaç defa tökezliyor.

Babasıyla ağabeyine yardım için gelmiş. Pek hevesli olsa da tecrübesi yok. Tepsiyi salladıkça bardaklardaki çay taşıp duruyor, yanındaki şekerleri ıslatıyor.

*

Usta garson olan ağabeyinin uyarısı hep aynı. O kulak asmasa da, ağabeyi şöyle söylüyor:

“Elindeki bardaklara bakma, ileriye bak. Gideceğin yöne doğru. Etrafı kontrol et. O zaman dökmezsin.”

Küçük garsona pek mantıklı gelmiyor bu sözler.

Koruması, dikkat etmesi gereken bardaklara bakmadan onları nasıl koruyacak?

Ağabeyinin söylediği sözler onun mantığıyla çelişiyor.

Fakat aynı zamanda biliyor ve görüyor ki usta garsonlar, bardak dolu tepsiyle elinde tepsi yokmuş gibi hızlı yürüyebiliyorlar.

“Ben dökülmesin diye bardaklara bakıyorum” savunmasını yapan ufaklık öğrenecek ama şimdilik böyle. Bu da bir aşama işte. Günü gelince geçilecek.

Gözünü cep telefonundan ayırmayanların yürürken direklere ve başkalarına çarpması hiç şaşırtıcı değil.

*

Gözünü sadece cüzdanına çevirenler de acemi garson gibi, telefona odaklanmışlar gibi başka bir şeyi görmüyor.

Etrafta neler oluyor, bütün mesele bizim cüzdanımız, hesabımız mı?

Güneyde, kuzeyde, doğuda ve batıda neler yaşanıyor?

Bütün mesele bizim kazancımız ve ihtiyaçlarımızdan ibaret olmasa gerek.

Ne kazandık, ne kadar harcadık, ne kaldı, daha ne kadara ihtiyaç var.

Maaşlara zam gelecek mi?

Haberler ne ölçüde doğru?

Artış olacaksa, ne zaman?

Kiralar, sebze meyve fiyatları, et ve süt fiyatları, faizler, döviz, altın, cüzdan…

Bu konulara fazla mı kafayı takar olduk?

Kimseyi suçlamak niyetinde değiliz. Elbette ihtiyaçlar öncelikli. Yalnız biraz abartıyoruz gibi. Düze çıkalım, sonra da koşmaya başlayalım.


DÜĞÜN YAPMAK BÜYÜK MASRAF

“Dört düğün yaptım ben” diye anlatıyordu bir vatandaş. İkişer üçer yıl arayla dört evladını evlendirmiş. “Şimdi bir oğlum var, 26 yaşında. Evlenmek isteyecek diye ödüm kopuyor.”

Böyle söyleyip baştaki adamı suçluyordu.

İkişer üçer yıl arayla yaptığı dört düğünü, suçladığı o adamın döneminde yaptığını unutmuş gibi.


TEKERLEKLİ SANDALYEYE VEDA

Tekerlekli sandalyenin önünde ayağa kalkan delikanlı, birkaç adım atınca annesine sesleniyor: “Anne, yürüyebiliyorum.”

Annesinin cevabı:

“Hazır ayaktayken bana bir çay ver.”


BALON

Bu bir fıkraydı ama şu bir gerçek:

Her sözüyle kalplerin en ince teline dokunan Hayati İnanç’tan dinledik.

Yaşlı bir adam, küçük bir çocuğa balon hediye etmiş. Çocuk sevinç içinde sormuş:

“Amca, sen Allah dostu musun?”

Adamın yüzünde güller dikenleriyle beraber açmış olsa gerek.

“İnşallah öyledir.”

“Çünkü benim balon istediğimi bir tek Allah biliyordu. Başka kimseye söylememiştim.”

#hayat
#aktüel
#Mehmet Şeker
٪d يوم قبل
Garson nereye baksın?
Yeni sınıfın yeni dallaması
Temiz siyaset-kirli siyaset
Çocukların cinsel istismarı
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”