O makamı kullananların ettikleri laflar, kullandıkları sözcükler, parti yönetimi adına söylenmiş kabul edildiği için kıymetlidir.
Koltukta şimdi Prof. Dr. Yasin Aktay oturuyor.
Hafta sonu Kanal 7/Başkent Kulisi'nde ağırladığımız Yasin Hoca'ya sordum.
diye.
Soruyu direkt soracaksın ki, cevabı da kitabın ortasından alasın.
Yasin Aktay, 15 Temmuz sonrasının bu popüler sorusuna şöyle cevap verdi:
FETÖ soruşturmalarında birbiriyle çarpışan iki türlü görüş var karşımızda.
Bir kısım, bu örgütle yeterince mücadele edilmediğini, gaflet halinin devam ettiğini ve bu işin savsaklandığını söylüyor.
Bu görüş sahiplerine bakacak olursanız, parti grubunda FETÖ'cü 40 tane milletvekili hatta bakanlar bile var.
Öbür tarafta ise, FETO soruşturmasında ciddi sapmalar yaşandığını, kurunun yanında yaşın da yandığını, hiç alakası olmayan insanların bu örgüt içinde imiş gibi gösterilerek mağdur edildiğini söyleyenler.
Şimdi, şuradan başlayalım.
AK Parti grubunun FETÖ'cülerle dolu olduğunu söyleyenler, her ne hikmetse isim vermekten kaçınıyor.
Hiç olmazsa 3-5 isim verilse de, bu isimlerin gerçekten bu örgütle olan ilişkisi nedir? Diye bakılsa ne güzel olur aslında.
Ancak isim zikretmeden
dediğiniz zaman, şöyle bir şey oluyor.
İşin aslını astarını derinlemesine öğrenmek istemeyen insanlar
” tepkisi verirken, öbür taraftan herkesin birbirine şüphe ile baktığı, popüler deyimle fitneye açık bir ortam oluşturuyorsunuz.
Halbuki, Ak Parti grubuna bir FETÖ notu vermek için elimizde sağlam bir veri var.
17-25 Aralık sürecine gidelim.
Ankara'da o günleri yaşayan herkes bilir.
FETÖ'cüler 17 Aralık 2013'te düğmeye bastıktan sonra eş zamanlı olarak,
diyerek yaygarayı basmışlardı.
Hedefleri gerçekten de buydu zaten.
28 Şubat'taki gibi olacaktı her şey.
16 sene kadar önce milletvekillerinin bir kısmı, Refah Partisi ve Doğruyol Partisi'nden istifa ederek/ettirilerek DTP isimli üçüncü bir partide buluşturulmuştu ya hani.
Ak Parti'den istifa edecek vekiller sayesinde aynı şey olacaktı.
Hatırlayın o günlerde FETÖ'nün Güney'deki ülkeye aşık olduğunu söyleyen Süleyman isimli bir adamının ses kaydı piyasaya düşmüş,
demişti.
O günlerden söz ediyoruz.
Peki ne oldu.
Ak Parti Meclis grubunun o zorlu günlerde verdiği fire 7'yi geçmedi.
Fire dediklerimizin 5 tanesi zaten FETÖ'cü kimlikleri ile bilinenlerden oluşuyordu.
Bir ikisi de siyaseten pozisyon kaybetmeyi şişkin egolarına yediremeyenlerden.
Ak Parti, FETÖ'ye karşı en ciddi sınavını 17-25 Aralık sürecinde verdi.
Şimdi daha iyi görülüyor ki, Parti grubu o sınavı başarılı bir şekilde atlattı.
O sürecin devamında Türkiye'de 4 seçim daha yapıldı.
30 Mart 2014 seçimlerine gidilirken, FETÖ ile kavga çoktan büyümüştü.
Parti genel merkezinde Belediye Başkanı ve Belediye Meclis üyelik adayları belirlenirken
diye büyük bir çaba harcandığını hepimiz biliyoruz.
Aynı hassasiyet 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde de gösterildi.
Milletvekili aday listeleri yapılırken en fazla titizlik gösterilen husus yine aynıydı.
Aman bir sızma olmasın!
Durum bu iken, 40 milletvekili, 2 bakan FETÖ'cü diyenlerin iki türlü hesap gözettiklerini anlıyoruz.
Birinci gruptakiler, Parti içinde kendi pozisyonlarından memnun olmayıp bu devrin geçer akçesi üzerinden hesaplarını görmek isteyenler,
İkinci gruptakiler ise, Ak Parti içinde bir fitne ortamı hazırlanıp büyütülürse, bunun büyük bir kavgaya yol açıp partinin dağılması ile sonuçlanmasına yatırım yapanlar.
Küçük bir soru ile bitirelim.
15 Temmuz'dan sonra FETÖ'cüler toplanıp
sorusunu sorduktan sonra
demiş olabilirler mi?
Ne dersiniz?