|
Beyaz Saray 16 Nisan'ı mı bekledi?

16 Nisan halk oylaması yapıldıktan sonra ertesi gün Ankara'ya döndüğümde, başkentte karar verici mekanizmaların içerisinde sandalye sahibi üst düzey askeri bir yetkiliden şöyle bir mesaj ulaştı:



Göreceksiniz, ABD, bundan sonra Irak ve Suriye'de Türkiye ile daha yakın bir işbirliği içinde olacaktır. Sıkıştırma politikasından vazgeçip, işbirliğine yönelecekler.



ABD Başkanı Trump'ın, “

Birlikte yapacağımız çok iş var

” cümlesini de içeriğinde barındıran tebrik telefonu, bu mesajın bana ulaşmasından sonra gerçekleşti.



Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı araması, konuşurken bu tür iddialı bir cümle kullanması altı çizilecek birşey.



Erdoğan'ın, Trump'ın iş başına gelişini sempatiyle karşıladığını, seçimler bittikten sonra da birkaç kez yüz yüze görüşmek isteğini kamuoyuna açıkladığını biliyoruz.



HAFIZAMIZI DİRİ TUTALIM


Şunun da herkes farkında. Mayıs 2013'ten itibaren sırasıyla, '

halk devrimi

' süsü verilmiş Gezi olayları, yolsuzluk sosu katılmış 17/25 Aralık operasyonları, Kürt isyanı ambalajıyla sunulan 7/8 Ekim Kobani eylemleri ve nihayetinde fiili darbe kalkışmasıyla patlak veren, özünde sadece Erdoğan yönetimini saf dışı bırakma niyeti taşıyan bütün uğursuz gelişmeleri, Obama devri Washington'unun iradesinden bağımsız düşünemeyiz.



Aşağı yukarı 6 aydır, “Trump Türkiye konusunda, Erdoğan konusunda ne yapacak?” diye soruyoruz ve bu sorunun yukarıda sıraladığımız, hafızamızda da çok taze bir yeri olan olaylar zincirinin devam edip etmeyeceği noktasında büyük önemi var.



Trump, iç politikada zorlu bir dönemden geçiyor. Örneğin, partisi içinden gelen itirazlar nedeniyle sağlık reformu konusunda geri adım attığını biliyoruz.



Başka konularda da, seçimden önce verdiği sözlerin arkasında sağlam duramadığını gösteren örnekler var.



TRUMP 16 NİSAN'I BEKLEDİ


Bu gel/gitlerin ürettiği öngörüsüzlük halini saklı tutmakla birlikte, 16 Nisan öncesine göre daha belirgin bir yaklaşım biçiminin karşımızda olduğunu söyleyebiliriz.



Şöyle bir tespit yapmak mümkün.



Demek ki Trump, Türkiye ve Erdoğan yönetimi ile ilgili tutumunu netleştirmek için 16 Nisan'ı beklemiş.



16 Nisan sonuçları ortaya çıkınca, seçim zaferlerine yenisini eklemiş bir isimle işbirliği kanallarını açma fikri baskın gelmiş.



Bunu diyebilir miyiz? Evet diyebiliriz.



Tabii, Trump'ın bu noktaya gemiş olması, işlerin artık kesinkes yolunda gideceği fikrine hemen ulaşmamızı sağlamıyor.



Bunun birkaç sebebi var.



1-

Trump'ın, Erdoğan konusunda hiç de iyi niyetli olmadığını bildiğimiz müesses nizam ile kavgası, henüz kimin dediğinin olacağının netleşmediği bir zeminde devam ediyor.



Uzak denize gitme emri almış bir ordunun savaş gemileri, bin km beride Hint Okyanusu'nda ortaya çıkmışsa eğer, Trump'ın aynı ordunun bu coğrafya ile ilgili kolu CENTCOM'u Irak ve Suriye konusunda Türkiye ile işbirliği yapmaya ikna etmesi kolay olmayacaktır.



2-

Bir bölümü FETÖ beslemesi Kongre üyeleri arasında da, Trump'ın bu yakınlaşma niyetine balta vurma gücüne sahip bir damar, artı, her daim yönetimler üzerinde nüfuzunu kullanabilmiş İsrail lobisi mevcudiyetini koruyor.



3-

İdlib'deki kimyasal saldırı sonrası, Trump'ın Esad rejiminin hava üssünü bombalaması Ankara'da sempatiyle karşılandı.



Ancak bu sempatik yaklaşımın ardından Moskova'nın yüzünü ekşittiğini gösteren alametler belirdi.



Putin'in halk oylaması sonuçları itibariyle acele etmeden bekleyip, Trump'tan daha sonra Erdoğan'ı aramış olduğunu not edelim.



Yaz aylarında Rus turistleri Antalya'ya taşıyacak charter seferleri konusunda da Moskova'dan eğreti açıklamalar yapıldı.



İYİMSER OLMANIN GEREKÇELERİ


Bütün bunları saydık.



Ama elimizde umutlu olmamızı sağlayacak güçlü bir veri var.



En nihayetinde Washington'da nihai karar mercii her daim Başkanlık makamı olmuştur.



Ve yeni Başkan, 16 Nisan'dan sonra en azından Obama gibi tuzaklar dünyasında dolaşarak hareket etmeyeceğine dair esaslı bir işaret vermiştir.



Mayıs ortası için takvimlendirilmiş olan Erdoğan/Trump buluşması, aynı zamanda, yeni tuzaklar peşinde koşmayacak olan, bunun yerine işbirliği kanallarını açık tutmaya yönelen bir irade beyanı olarak karşımızda duruyor.



Mayıs ortası, burada birkaç kere 'Milat' diye sözünü ettiğim, Erdoğan'ı doğrudan hedef alan acımasız kampanyanın 4'üncü yıl dönümüne denk geliyor.



4 yıl önce Erdoğan, Obama ile görüşüp Washington'dan döndükten sonra, sözünü ettiğim acımasız oyun planlarının hedefi olmaya başlamıştı. Obama'nın sinsice önünü açtığı bu süreç, fiilen, “

Erdoğan gitsin, Esad kalsın

” noktasına kadar varmıştı.



Trump'a büyük umutlar bağlama fikrine kendimi hala uzak hissediyor olsam da, hiçbir şeyin Obama'nın ikinci dönemi kadar kötü olmayacağını söyleyebilirim.


#Cumhurbaşkan Erdoğan
#16 Nisan 2017
#Anayasa referandumu
#FETÖ
7 yıl önce
Beyaz Saray 16 Nisan'ı mı bekledi?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak