|
Domates bahane S-400 şahane

3 Mayıs 2017…

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve heyetini taşıyan uçak, F-16’ların Türkiye hava sahası bitene kadar süren eskortluğuyla 1 saat 20 dakikalık bir yolculuğun ardından Soçi/Rusya’ya iniş yaptı.


Önemli bir gezi olacaktı.

Nereden mi çıkartıyorum?

Rusya Devlet Başkanı Putin, Cumhurbaşkanı Ankara’dan daha yola çıkmadan önce
“Soçi’de Erdoğan ile çok önemli kararlar alacağız”
diye açıklama yapmıştı.

Günün ilerleyen saatlerinde, Putin/Erdoğan zirvesi devam ederken, Erdoğan’ın gezisine eşlik eden gazeteciler olarak dönüş için Soçi’deki havaalanına getirildik.

Bu sırada iki liderin basın toplantısı başlamıştı.

Gazeteciler olarak, maç öncesi galibiyet yemini eden futbolcuların oluşturduğuna benzer bir çember oluşturduk, bir kişinin cep telefonundan neler söylendiğini dinlemeye başladık.

Putin’in gündeminde neredeyse tek bir konu vardı.

Domates…

Domates aşağı, domates yukarı.

Bu böyle 15 dakika kadar sürdü.

İçimden,
“Erdoğan ile alınan çok önemli kararlar bu olamaz”
diye geçirdim.
Dışımdan,
“Burada bir numara var. Bence çok önemli başka bir karar alındı ama o karar öne çıkmasın diye basın toplantısında uzun uzun domatesten bahsediliyor”
dedim.

Bu fikrime hak verenler de oldu.

Bu arada, Soçi’de domates dışında başka ciddi meselelerin konuşulduğuna dair bir başka veri daha vardı elimizde.

Milli Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı da oradaydı.

BİR AY SONRA GELEN S-400 AÇIKLAMASI

Önceki gün Rusya’nın Aselsan’ı olarak tanımlayabileceğimiz Rostec’in Başkanı Sergey Çemezov,
“Türkiye ve Rusya’nın S-400 füze sistemlerinin sevkiyatına yönelik teknik konularda anlaşmaya vardığını, işin mali kısmının Rus ve Türk maliye bakanlıkları yetkilileri arasında sürdüğünü”
açıkladı.

Açıklamayı okuyunca hafızam beni aldı ışın hızıyla bir ay öncesine, Soçi’ye götürdü.

İşin aslı şuydu:

Erdoğan ve Putin S-400’ler konusunda bir mutabakata varmışlardı ama bu, kamuoyuna açıklanmamıştı.

Bu tercihin hangi taraftan geldiğini, yazıyı biraz daha okumaya devam ederseniz kolayca tahmin edeceksiniz.

Önce şunun bir altını çizelim.

Türkiye’nin acilen bir hava savunma sistemine ihtiyacı var.

“Acilen”
ifadesi Savunma Bakanı Fikri Işık’a ait.
Bizim konuştuğumuz askeri kaynaklar da
“Hava savunmasında çıplak durumdayız”
diyerek bu ihtiyacı teyit ediyorlar.

Zaten uzunca bir süredir bu amaçla, yani Türkiye’nin hava savunmasını güçlendirmek için bir takım çalışmalar yapılıyor.

ÇİN FÜZELERİNDEN AĞZIN YANARSA…

En son, Türkiye için yeni bir hava savunma sistemi üretmek için Çin’le yapılan işbirliğinin nasıl sonuçlandığını biliyorsunuz.

2013 yılında yapılan ihalede Çin, hem Avrupalı EUROSAM, hem de, ortak teklifle katılan Raytheon ve Lockheed Martin firmalarını geride bırakarak ihaleyi kazandı.

Bir yerde Ankara’nın tercihleri de bu işte belirleyici oldu tabii.

Ancak ihalenin bu şekilde sonuçlanmasının ertesi günü Trans Atlantik cephesinden hemen homurdanmalar yükselmeye başladı.

Uzatmayalım, Kasım 2015’te Ankara Çin ile hava savunma füzesi üretme projesini rafa kaldırdı.

İşin bu şekilde sonuçsuz kalmasının bir nedeni de, Çin’le başlatılan işbirliğinin açıktan yürütülmüş olması olabilirdi.

Belki de bu yüzden, NATO cephesinden çıkacak yeni bir gürültüye karşı ön almak için Ruslarla yürütülen pazarlıkların gizli olması tercih edilmiş olabilirdi.

Yine belki bu yüzden, Soçi’de yürütülen domates diplomasisiyle, yakın tarihe damgasını vurma ihtimali olan bir anlaşmanın mahremiyeti korunmak istenmiş olabilirdi.

BU, NATO İLE İLİŞKİLERİ
YENİDEN TANIMLAMAK DEMEK

Çok önemli bir konu üzerinde sörf yaptığımızın farkında olmalısınız.

Farkında olmayanlar için şöyle bir hatırlatmada bulunayım.

Ankara’da sağa sola kulak kabarttığınızda, 2013’ten bu yana memleketin başına ne geldiyse, bu olup bitenleri, uzun menzilli füze anlaşmasının Avrupa ve ABD’ye rağmen Çin’le yapılmış olmasına bağlayan yorumlarla karşılaşabiliyorsunuz.

Ne dersiniz?

En azından takvim uyuşuyor.

Yani,
“İhale Çin’e kaldı”
denildikten sonra böyle bir süreçle karşı karşıya kaldığımız aşikar.

Bu da tabii şimdi, Ruslarla yapılan S-400 anlaşmasının nasıl ilerleyeceğini çok iyi takip etmeyi zorunlu kılıyor.

Bir NATO üyesinin önemli bir askeri karar alınırken Rusya ile işbirliği yapması, NATO aklına yön veren çevrelerde nasıl karşılanacak?

Böyle bir soru sorabiliriz.

Ama üstüne şöyle bir tespit de yapabiliriz.

Rusya ile yapılmakta olan S-400 anlaşmasının, NATO’nun en güçlü üyesinin (ABD), bir başka NATO üyesinin canına kast eden bir terör örgütünü (YPG) ağır silahlarla donattığı bir döneme denk gelmesi rastlantı olamaz.

İleride yazılacak tarih kitapları için bugünden şöyle bir cümle ile kayıt düşülebilir:

“Türkiye, ABD’nin YPG’ye silah yardımına S-400’le cevap verdi."
#Rusya
#ABD
#S-400
#NATO
7 yıl önce
Domates bahane S-400 şahane
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?