|
Eğitim, müfredat değişikliği, İdris Küçükömer

Biliyor muydunuz?



“Körpe beyinler”

lafını bu ülkede en fazla Kemalistler kullanmıştır.



Niye?



Beyin yıkama tekelini kimselerle paylaşmak istemedikleri için.



Mesela, az önce arama motoruna

'Körpe beyinler'

diye yazınca karşıma çıkan ilk haberlerden biri, CHP'nin Meclis Eğitim Komisyonu Sözcüsü Gaye Usluer'in yakın zamanda yaptığı bir açıklama oldu.



Habere göre, din eğitimiyle ilgili bir konudan dolayı Diyanet,

“Körpe beyinlere format atmak istiyordu”

ve bu durum Gaye Hanım'ı ziyadesiyle rahatsız etmişti.



Bugünkü konumuz, eğitimde müfredat değişikliği.



Malum, Milli Eğitim Bakanlığı, ders müfredatında köklü bir yeniliğe gitme planları yapıyor.



Bakan İsmet Yılmaz, geçen gün kameraların karşısına geçti, yeni müfredatı, kamuoyuna sunup tartışmaya açtı.



MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI'NIN DA BİR KIRMIZI KİTABI VARDI


Yıllar önce dönemin Milli Eğitim Bakanlarından biri, bir sohbet sırasında kulağıma eğilip

“Biliyor musun, Milli Güvenlik Kurulu dışında bizim Milli Eğitim Bakanlığımızda da bir kırmızı kitap vardı”

demişti.



“Şimdi o kitabı kaldırdık”

diye ekleyerek.



Çok değil, üç beş yıl öncesinden söz ediyorum.



Kırmızı kitap ne demek?



İşbaşındaki hükümetlere, ihlal edilmesi halinde kötü şeyler olacağını, başlarına kötü işler gelebileceğini ihsas eden kurallar manzumesi.



Sınırları çizilmiş, gelen ve gelecek olanların tabi olmakla yükümlü oldukları kırmızı çizgiler.



Eski Türkiye'de zinde güçler, Talim Terbiye Kurulu'ndaki adamları üzerinden eğitim müfredatının iplerini ellerinde tutarlardı.



Bu şekilde, körpe beyinlerin kendileri dışında kimseler tarafından yıkanmasına izin vermemiş olurlardı!



Sözünü ettiğim eski bakanın MEB'in Kırmızı Kitabından bahsederken atıf yaptığı noktalar da buralardı zaten.



Zinde güçler demişken…



Askeri vesayetin güçlü olduğu dönemlerde, eğitim müfredatları asker kişiler tarafından sıkı bir şekilde takip altında tutulurdu.



Bugünlerde nedense hatırlanması hiç istenmeyen Kemalist darbelerin, muhtıraların ana temaları arasında eğitim faaliyetleri ve tabi ki, irticai faaliyetler ağırlıklı bir yer tutardı.



27 Nisan 2007 muhtırasına dönün bir bakın isterseniz.



Denizli'nin Tavas ilçesinin bir beldesinde Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri ve bu etkinliklere ortaokul öğrencilerinin alet edilmesi! Nasıl da öfkeli bir şekilde anlatılıyordu.



Bugün için Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni müfredat değişikliğini

'savaş ilanı'

gibi laflarla karşılayanlar ile o muhtırayı kaleme alanların 'emmoğlu' olduklarının farkındayız değil mi?



ORTAÇAĞ KARANLIĞINDA DEDİKLERİ ADAMLAR ONLARDAN ÇOK DAHA İYİSİNİ YAPTI


Sorun tam da burası işte.



Aslında eğitim ve müfredat tartışmalarının gelip gelip dayandığı nokta da burası.



Din eğitimini, körpe beyinlere format atmak olarak gören kafa, kendi kafasında biriktirdiği ezberlerin bozulmasıyla travmatik bir ruh haline bürünmüş durumda.



Orta yerde adamların (ve tabi hanımefendilerin) bir türlü akıllarına oturmayan bir mesele var.



Bir soru, daha doğrusu:



Kara tahtalarda Arapça eğitimi almış, (Din eğitimine böyle bakıyorlar) zihni melekeleri Ortaçağ karanlığında kalmış adamlar, kendilerini bilimin aydınlık dünyasına adamış adamların yaptıklarından kat be kat fazlasını nasıl becerdiler?



Teoriye göre, şu 14 yılda bu memleketin 14 asır geri gitmesi gerekmiyor muydu?



Mesele eğer, eğitim müfredatında değişiklik yapılması meselesi ise, üstüne, konuyu tartışanların meseleyi ilk andan itibaren ilericilik-gericilik bağlamında tartıştığı görülüyorsa, tartışmayı müfredatta ne değiştiği-değişmesi gerektiğinden önce bu sözünü ettiğimiz noktalardan yürütmek daha doğru olacaktır.



Benim aklıma bu tür durumlarda, İdris Küçükömer gelir.



Kendisinin, 1969'da yazdığı Düzenin Yabancılaşması kitabının yayınlanmasından sonra mahallesinden apar topar kovalanması meselesi.



Orada klasik anlamda

'Sağ, sol'

kavramlarını yer değiştirerek analiz eden Küçükömer, Türkiye'de kavramların yer değiştirmesi gerektiğini,

“Solun tutucu-gerici bir role sahip olduğunu, ilerici/kalkınmacı düşünceyi ise geniş halk kitlelerinin temsil ettiğini”

savunmuştu.



Sonra ne mi olmuştu?



Böyle dediği için İdris Küçükömer mahallesinden kovulmuştu.



Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, Bakanlık Müsteşarı Yusuf Tekin, yeni müfredat değişikliği meselesini kamuoyuna açmakla çok iyi bir iş yaptılar.



Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Kasım 2016'da, öğretmenler gününde iz bırakan bir konuşma yapmıştı.



O konuşmada geçen şu cümlenin yeni müfredat çalışmalarına ilham kaynağı olabileceğini düşünüyorum:



“Bu ülkenin yüzlerce yıllık tarihi ve kültürel birikimine yabancı eğitim-öğretim politikaları, maalesef çatışmacı, hastalıklı, çift kişilikli nesillerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.”

#İdris Küçükömer
#Müfredat değişikliği
#İsmet Yılmaz
#Milli Eğitim
7 yıl önce
Eğitim, müfredat değişikliği, İdris Küçükömer
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset