|
Fatiha listesine Akif abiyi de ekledik

Sene 1996…



İstanbul Reşitpaşa'da, Kanal 7'nin dış haberler servisinde, Reuters'tan gelen haberlerin çevirisini yaparak 20 yaşında mesleğe adım atmışız.



Bir sabah, villadan bozma ofisin, bizim çalıştığımız teras katına, yeni atanmış Dış Haberler Koordinatörü sıfatıyla bir adam çıktı geldi.



Ben Akif Emre dedi, tanıştık.



Birkaç hafta içinde, tanıştığımız adamın, çok gezmiş, çok okumuş, çok tefekkür etmiş, fikri kariyerini ise ağırlıklı olarak İslam coğrafyası üzerine yapmış biri olduğunu fark ettik.



Dış haberler servisinde çalışan

'fikri etkiye açık'

gençler olarak ilgimizi çekecek nitelikleri vardı.



Arada yarım saatliğine, 40 dakikalığına bir odaya çekilip Yeni Şafak'taki köşesini yazıyordu.



O, derinlikli, bilgi, izlenim, fikir yüklü yazıların ne kadar sürede hazırlandığını da öğrenmiş oldunuz işte.



20 sene öncesinden bir de şunu hatırlıyorum.



Akif abi, yazı gazetede çıktığı her gün,

“Ayşe hanım”

diye hitap ettiği birisi ile kendi köşe yazısı üzerine uzun konuşmalar yapıyordu.



Ebeveynlerin kendi aralarında yaptığı konuşmaları, önündeki bilgisayar oyunundan gözünü kaldırmadan dinlemeyi becerebilen çocuklar gibi, bu günlük konuşmalarda nelerin mevzu edildiğini merak eder, çaktırmadan dinlerdik biz de.



Ayşe hanım, Ayşe Şasa idi.



Yeşilçam'dan Akif abinin, bizim bulunduğumuz mahalleye göçünü taşımış, birkaç yıl önce vefat edene kadar gözlerini kaldırıp da eski mahallenin ışıklarına bakmaya hiç tenezzül etmemişti.


MERİDYEN DİYE BİR PROGRAMIMIZ VARDI

Akif Emre'nin meslek hayatımda önümün açılmasına da önemli bir katkısı oldu.



1997 sonbaharında Kanal 7'de

'Meridyen'

isimli bir program yapmaya başladık.



O, metinleri yazıyor, ben montajlayıp yayına hazırlıyordum.



Sonra ufak ufak ben de dosya haberler yapmaya başladım.



Birkaç ay sonra, Yeni Şafak'a Genel Yayın Yönetmeni olarak gidince, Zekeriya Karaman bey, programı benim sürdürmemi istedi.



Birlikte başladığımız o program sayesinde yurt dışına çıkmaya başladım.



Kazakistan, Kırgızistan yurtdışındaki ilk göz ağrılarım oldu.



1998'de Arnavutluk iç savaşında orada bulunan bütün gazetecileri atlatarak muhaliflerin lideri Sali Berişa ile yaptığım röportajı Ahmet Hakan Haber Saati'nde öyle bir anonsladı ki, kendimi bir dünya starı zannettim.



Sonra yine o program sayesinde Kosova'da savaş muhabirliği yaptım.



Bütün bunlar, Akif Emre ile Meridyen programını yapmaya başlamamız, o gittikten sonra da, Kanal 7 yöneticilerinin programa devam etmem yönünde teşvik etmesiyle mümkün olmuştu.



Sonra Akif abiyle uzun süre görüşemedik.



Ama Bosna ile ilgili, Aliya ile ilgili, Endülüs'le ilgili, Kudüs/Filistin ile ilgili nefis yazılarını hep takip ettim.



BİR KURBAN BAYRAMI…


Geçen kurban bayramında, telefon rehberini açtım.



Hala kullanıp kullanmadığından emin olmadan Akif Emre adına kayıtlı telefonu aradım.



Numarası değişmemişti.



Bayramını tebrik ettim.



Heyecan ve mutluluk duyduğunu belli edecek şekilde

“sürpriz oldu valla”

dedi.



O şaşırdı, ben mahcup oldum.



Dün öğleye doğru Yeni Şafak'taki son yazısını okudum.



Aradan yarım saat geçti, Tv Net'ten Erkan aradı,

“Üzücü bir haberimiz var”

dedi.



Nefesimi tuttum,

“Akif Emre'yi kaybettik”

dedi.



Hüzünlendim, gözlerim doldu.



21 yıl önceki günler, film şeridi oldu, gözümün önünden geçti.



Pişmanlıklarımı hatırladım.




BİR BARDAK ÇAY BİR ADET POĞAÇ

A…



Sonra, sosyal medyada, Akif abinin son nefesini verdiği masanın bir fotoğrafını gördüm.



Birkaç yudum eksiğiyle bir bardak çay, birkaç lokma eksiğiyle bir poğaça.



Reşitpaşa'da iken de sık sık çay/poğoça birlikte kahvaltı yapardık.



Yine aynı 21 yıl önceki günler ışın hızıyla zihnime üşüştü.



Arkasından bağışlanmak üzere oluşturduğum bir Fatiha listem var.



Öbür tarafa göç eden sevdiklerimi, yakınlarımı isim isim zikredip fatiha bağışladığım.



Liste son birkaç yılda uzadı.



Şimdi oraya Akif abiyi de ekliyorum.



Kendisini gösterişsiz hayat biçimi, popülist olma kaygısı taşımayan yazarlığı, rüzgara göre yön değiştirmeyen ilkeli tutumu, Müslümanlığındaki ihlası, yaygaraya pirim vermeyen tavizsizliği ile tanıdım.



Ümit ederim, gittiği yerde de bu özellikleriyle karşılanmıştır.



Mekanı cennet olsun, nur içinde yatsın.



Acılı eşine, çocuklarına sabır ve metanet diliyorum.


#Kurban Bayramı
#Çay
#Akif Emre
٪d سنوات قبل
Fatiha listesine Akif abiyi de ekledik
Sınanan ittifak
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim