Geçen Cuma günü Hamas lideri Halid Meşal, Beştepe'de, Cumhurbaşkanı Erdoğan'la, bittikten sonra açıklaması yapılan bir görüşme gerçekleştirdi.
Görüşmenin gündeminde sadece bir konu vardı:
Siz bu yazıyı okurken Roma'dan duyurusu yapılmış ya da yapılmak üzere olan Türkiye-İsrail anlaşması.
Beştepe'deki önemli bir yetkiliye Erdoğan-Meşal buluşmasını kast ederek
diye
sordum.
yanıtını aldım.
Şunu biliyoruz:
Ankara, Mavi Marmara katliamı sonrası, İsrail'le ilişkileri düzeltme niyeti taşıyan bütün temas anlarında Filistinlileri haberdar etti, onların düşüncelerini dikkate alarak hareket etti.
Sadece Hamas ile değil, Mahmut Abbas Yönetimi ile de bu temasın yürütüldüğünün teyidini aldığım için bunu bir bilgi olarak zikredebilirim.
Filistinlilerin bu görüşmelerde Ankara'ya söylediği bir şey daha var.
Eğer ilişkileri normalleştirme babında ilk iki şart ile yetinilip (özür ve tazminat) öyle hareket edilseydi, şimdiye kadar bu iş çoktan bitmiş olacaktı.
Hepimizi biliyoruz ki, sürecin uzamasının asıl nedeni, Türkiye'nin ta en başta Gazze'den ambargonun kaldırılması şartını koşması ve bundan bugüne kadar hiç vazgeçmemiş olması.
Yukarıda atıf yaptığımız Beştepe'deki kaynağın sözlerinden, bütün paydaşlarıyla Filistinlilerin de bunun farkında olduklarını ve bu bağlamda Ankara'ya her görüşmede teşekkürlerini ilettiklerini öğrendik.
Her şey yolunda giderse, bu anlaşma sonunda Gazze'de hayatın normale dönmesi gibi bir hedef var ortada.
Anlaşma gereği Gazze'ye insani amaçlı bütün yardımlar, gıda, ilaç, inşaat malzemeleri dahil hepsi Türkiye üzerinden gidecek.
Yani İsrail'in özellikle son 8 yılda birkaç kere hunharca işlediği katliamlar sonrası büyük bir dramın yaşandığı bu şehir, Türkiye'nin katkılarıyla nefes alacak.
Burası böyle olsa da kolay değil.
Ak Parti'nin 14 yıllık iktidar döneminde, İsrail'in sözünü tutan, güvenilir bir ortak olmadığını gösteren bir sürü örnek yaşadık.
Öncesi de var tabii.
28 Şubat döneminde bir takım askeri işbirliği olanakları karşılığında Türkiye'deki siyasi iktidarın (Refah-Yol Hükümetinin) devrilmesi projesine açık destek vermiş bir ülke İsrail.
Haliyle 'Bu iş nasıl olacak?' sorusu bu aşamada önem kazanıyor.
dedi, bu anlaşma sürecinin stratejisi ile yakından ilgilenen bir başka kurumun yetkilisi.
28 Şubat'ta yaşananları hatırlattığım aynı isim,
diye bir eklemede bulundu.
Sonra da şunları söyledi:
Peki yeni bir son dakika pürüzü çıkmazsa süreç nasıl ilerleyecek?
Edindiğimiz izlenim ilk etapta iki alanda işbirliği kanalları açılacak:
1-Enerji konusunda derinleşme
2-Belli konularda istihbarat paylaşımı
Bunun ötesinde uluslararası alanda psikolojik açıdan Türkiye'nin daha rahat bir döneme gireceği düşünülebilir.
Mesela, ABD basınında son dönemde artışa geçen İsrail lobisi merkezli yayınların süreç içerisinde azalacağını öngörmek mümkün.
İşler yolunda giderse yeni süreç, Türkiye'nin dış politikasında her daim korumaya çalıştığı
rolünü güçlendirecektir.
bakınca Türkiye lehine bu tür kazançların ortaya çıkacağını düşünebiliriz.
Gerek İsrail yönetimi, gerek ABD'deki İsrail lobisi, aslında Erdoğan'ın ve Ak Parti geleneğinin hiçbir zaman antisemitizm duygu ve düşüncesiyle hareket etmediklerini biliyorlar.
İlişkilerin kesildiği günün öncesinde de, o günden bu yana da İsrail'i hedef alan haklı suçlamalar, hiçbir zaman Yahudi düşmanlığından-ırkçılıktan beslenen bir tutum içermedi.
En nihayet, bu işe illa bir ölçüt koyma ihtiyacı varsa, Filistinlilerin, Halid Meşal'in Türkiye-İsrail ilişkilerine yaklaşım biçimi baz alınabilir.
Filistinliler bu işi destekliyorsa, biz de doğru bir şey yapıldığını düşünebiliriz.