|
İstikrar mı ayar mı?

Ege'ye ahar gelmiş.



Ya da gözlerimiz, ruhumuz Ankara'nın bozkırına kodlandığı için bize öyle geliyor.



İzmir'de uçaktan indikten sonra 210 km yol katedip üniversite öğrencileriyle buluşmak için Muğla yoluna koyuluyoruz.



Aydın'a kadar otoban…



Oradan ilerisi, otobanı aratmayan asfaltıyla, bölünmüş yol.



Zeytin bahçelerini, yemyeşil ormanları sağımıza solumuza alarak ilerliyoruz.



Kaptan pilot Ali'ye bugüne kadar hangi partiye oy verdiğini soruyorum.



“İki kere oy kullandım. İkisinde de CHP'ye verdim”

diyor.



-Peki referandumda ne yapacaksın?


-Abi, tam kararımı vermedim ama yüzde 90 “Evet” diyeceğim.


-Sebep?


-Biz turizmciyiz. Geçen seneyi kaybettik. Bu sene de aynı sıkıntıları yaşamak istemiyoruz.


CHP seçmeni olup, referandumda

“Evet”

oyu kullanmayı planlayan bir seçmen…



Şimdi burada az durup bunu biraz analiz etmek gerekiyor.



Siyasi analizlerine değer verdiğim eski İçişleri Bakanı Efkan Ala'ya bu hikâyeyi anlatınca,

“Demek ki o arkadaş istikrarcı kitleden”

cevabını aldım.



SANDIĞIN ŞAKASI OLMAZ


Türkiye'de seçmen davranışı epeyce karmaşık.



Bazen tuttu mu tam tutuyor, salladığı zaman da tam sallıyor.



Seçimden seçime, referandumdan referanduma, keskin karar değişikliklerine giderek oy kullanabilen ciddi bir kitle var.



“Sandığın şakası olmaz”

lafı da oradan geliyor zaten.



Matematiksel hesaplarla ilerleyip net sonuçlara ulaşmanız her zaman mümkün olmuyor.



Ki, 1 Kasım 2015 seçimlerinde de gördüğümüz gibi bizim seçmenin bir bölümü, bazen araştırma şirketlerinin bilimsel yöntemlerini bile taca gönderebiliyor.



Bizim kaptan pilot Ali gibi, CHP seçmeni olup referandumda

“Evet”

demeyi düşünenler olduğu gibi, AK Parti'ye oy verip bu defa

“Hayır”

demeyi planlayan ya da kararsız durumda olan bir kitle de var.



İSTİKRARCI KİTLE NE YAPACAK?


Peki, Efkan Bey'in tabiriyle

“istikrarcı kitle”

16 Nisan'da ne yapacak?



Sorumuz bu.



Şöyle gidelim.



Yaşam tarzı, dünya düşüncesi itibariyle AK Parti'nin değerlerine uzak, kendisini hepten ya da çoğunlukla o dünyaya ait bulmadığı halde oy tercihini bu partiden yana kullanmış asgari yüzde 10-15'lik bir kitle var.



Benzer davranışlar, diğer partiler için de geçerli.



Sandık başına, içinden

“partim ne diyorsa o”

diye geçirmeden giden bu kitle, referandum sonuçlarında da belirleyici bir rol oynayacak.



Araştırma şirketlerinin yöneticileriyle de konuştuktan sonra şöyle bir noktaya geldim.



Bu kitlenin oy davranışı 16 Nisan'da iki türlü gelişecek.



1-

2015 yazında, yokluğunda susuzluğun ne demek olduğunu anlayan birisi gibi, siyasi istikrarın kıymetini, tehlikeye düştüğünde anlayan seçmen, sandığa hücum etmişti.



Değilse, 173 günde tercihlerin bu kadar hızlı değişmesi mümkün olmazdı.



Bu durumda, referandum sonuçlarının bu belirleyici kitlesinin, zaten temel vaadi

“yönetimde istikrar”

olan 16 Nisan referandumunda

“Evet”

demek için sandığa koşacağını düşünebiliriz.



Beni İzmir'den Muğla'ya götüren CHP'li seçmen gibi,

“İşler kötüye gider, aman karambole gelmeyelim”

diyerek istikrara yönelecek olan kitle, sandıkta

“Evet”

oylarını tahminlerin ötesine taşıyabilir.



2-

Burası böyle ama ikinci bir ihtimal daha var.



Ya, 7 Haziran iklimi, hakim iklim haline gelirse?



Bu, ne yapacağı belli olmayan kitle, AK Parti'nin iktidarda kalmaya devam etmesini istediği halde, referandumu bir

“ayar verme-uyarma”

fırsatı olarak görürse bunun sonucu ne olur?



Soruyu sordum cevabını da kendim vereyim.



Böyle olursa, bu düşünceyle sandık başına gidenlerin en az yarısı, 17 Nisan'a pişman olmuş olarak girer.



Nereden mi biliyorum?



2015'in 8 Haziranında bir anket yapılmış, bir gün önce AK Parti'ye oy vermediğini söyleyenlerin yüzde 4 ünün bu kararından pişman olduğu sonucu ortaya çıkmıştı.



Bu rakam,

“uyarma-ayar verme”

güdüsüyle sandığa gidenlerin aşağı yukarı yarısına tekabül ediyordu.



Şu bir gerçek.



Seçimlerin telafisi, referandumlara göre daha kolay oluyor.



17 Nisan sabahına

“Hayır”

sonucuyla uyanmamız halinde ise, bu pişmanlığın gelecek nesillere kadar ulaşması gibi bir ihtimal karşımızda duruyor.



Öyle bir durumda, böyle bir sistem değişikliğini milletin önüne koyana kadar kim bilir kaç on yıl daha kaybedeceğiz.



Konuştuğumuz araştırma şirketlerinin yöneticileri, referandum tarihi yaklaştıkça

“Evet”

oylarının yükselişe geçtiğini söylüyor.



Bu,

“uyarma-ayar verme”

refleksinin yavaş yavaş yerini

“istikrarcı”

eğilime bıraktığının bir işareti.



Ama şunu da tekrar edelim.


Türkiye'de sandığın hiçbir zaman şakası olmamıştır.


#16 Nisan 2017
#CHP
#İstikrar
#AK Parti
7 yıl önce
İstikrar mı ayar mı?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Zekatta nisab ve temel ihtiyaçlar kavramı
Meleklerin Görevleri
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek