Kilis'in Elbeyli ilçesinin hemen karşısı.
Savaş başlamadan önce büyük bölümü Türkmenlerden oluşan 10 bin kişinin yaşadığı orta büyüklükte bir kasaba idi.
Arapların El Rai dedikleri, Çobanbey kasabasından söz ediyoruz.
İki günde bütün Türkiye ismini ezberlemiş olmalı.
Neden derseniz, Cumartesi öğle vakitlerinde TSK'ya bağlı zırhlı birlikler, Elbeyli'den sınırı aşarak
Fırat Kalkanı operasyonunun ikinci ayağını başlatınca bütün televizyonlar, gazeteler Çobanbey demeye başladı.
Cerablus, Çobanbey, Fırat'ın batısı, Suriye'nin kuzeyi…
TSK destekli ÖSO ordusu ilerleyedursun, ben bugün sizlere yine buralarla ilişkisi olan ama başka bir konudan söz edeceğim.
Attığımız başlığa göre iz sürmeye devam edelim.
2013 yılı sona ererken, TSK'nın bugün operasyon yaptığı Suriye'nin kuzey bölgesi Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) kontrolü altındaydı.
sınırın öbür tarafını tuttuğu için, Türkiye'ye dönük herhangi bir tehdit algısı söz konusu değildi.
Ancak 2014 Ocak ayı başında bu durumu değiştiren bir şey oldu.
Güneyden hızla Türkiye sınırına doğru ilerleyen DAİŞ unsurları, sınır boyundaki birçok yerleşim birimini ÖSO'nun elinden almaya başladı.
O dönemde yaklaşık 55 bin kişinin yaşadığı Cerablus, bir o tarafa bir bu tarafa geçtikten sonra 17 Ocak'ta tamamen DAİŞ'in kontrolü altına girdi.
Ocak ayının ikinci yarısında DAİŞ ile ÖSO arasında yaşanan çatışmaların bir başka adresi de Çobanbey idi.
Nihayetinde Türkiye'nin desteklediği ÖSO burada da tutunamadı ve Şubat ayı başında DAİŞ'in eline geçti.
Cerablus ve Çobanbey'den söz ederken, bu iki yerleşim biriminin DAİŞ'in eline geçtiği tarihlerin bilinçli bir şekilde altını çiziyorum.
Sebebi şu:
Yakın tarihimizin unutulmazları arasına giren MİT TIR'larının FETÖ savcılarınca durdurulduğu tarih, tam da sınırımızda bu yoğun savaşın yaşandığı, kritik yerlerin kaybedildiği döneme rastlıyor.
19 Ocak 2014.
Hafızamı yoklayınca şunu hatırladım.
O dönemlerde MİT TIR'larından bahis açılınca üst düzey bir hükümet yetkilisi, bu hadise ile bir Türkmen kasabası olan Çobanbey'in düşmesi arasında paralellik kurup, hayıflanan sözler sarf etmişti.
Neyi soruyorduk?
Bilebilecek durumda olan bir ismi arayıp bu soruyu ona sordum.
Sorumu dikkatlice dinleyen ilgili ismin ağzından,
netliğinde bir söz sadır olmadı ama şunu iki üç kere tekrar ederek söyledi:
MİT TIR'ları meselesinde ben hep şu noktada durdum.
FETÖ savcıları, HDP ve Can Dündar'la cisimleşen gezi ruhu, MİT TIR'ları meselesinin üzerinde çok tepindi.
Türkiye'nin Suriye'ye zamanında müdahale edemeyişinin en büyük nedeni, bu üçlü koalisyonun zehirli kampanyaları oldu.
Oysa Cerablus'a, Çobanbey'e daha erken zamanlarda müdahale edilebilseydi, PKK kuşağı tehdidi bu kadar büyümüş bir tehdit olarak karşımızda duruyor olmayacaktı.
2,5 yıl önce ulaştırılmak istenen yardımlar FETÖ savcıları tarafından kesilmemiş olsaydı, bugün
olarak nitelendirilen sorunlar bu ölçekte büyümemiş olacaktı.
MİT TIR'ları Çobanbey'i kurtarmaya mı gidiyordu? Diye sormamızın nedeni bu.
15 Temmuz kalkışması hiç olmamış olsa, yahut bu kalkışma püskürtülmemiş olsa idi, bugün Fırat Kalkanı operasyonundan söz ediyor olamayacaktık.
Şunu demek istiyorum.
Son iki yıldır, Suriye'ye müdahale konusunda Cumhurbaşkanı'ndan başlayarak aşağıya doğru çok güçlü bir irade ortaya konmasına rağmen bu mümkün olmadı.
Konuştuğumuz hükümet ve devlet yetkilileri,
diyorlar.
diyorlar.
Ordu'yu Suriye için kımıldatabilmek, harekete geçirmek FETÖ'nün etkisiz hale getirilmesi ile mümkün olabilmiş demek ki.