|
New York’tan gelen pis kokular -2

17/25

Aralık’a giden süreçte, yargısal darbe girişiminin örümcek ağlarının örüldüğü sıralarda Zaman Gazetesi’nde bir haber çıkıyor.

“Türkiye’nin 55 milyar dolar olması beklenen cari açığı, 49 milyar dolar olarak gözüküyor. Bu açığın geri kalanının ne olduğu merak konusu oldu”
diyen bir haber.

Belki de bir tek kişinin okuması için hazırlanmış hedef odaklı bir haber.

Kim mi o bir kişi?

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan…

Pazar günü Amerikan New York Times gazetesinde çıkan; bizim, New York’taki Zarrab davasını yürütenlerin,
‘söylemek isteyip de söyleyemediklerini bu gazete üzerinden söylettikleri’
biçiminde yorumladığımız haberden, Erdoğan’ın ne ile itham edildiğini öğrenmiştik:
“Türkiye’nin Amerika’nın İran’a uyguladığı yaptırımları delerek İran’la petrol karşılığı altın ticareti yapması.”
ERDOĞAN KARTI AÇIKTAN OYNAYINCA…

Takip edenler atlamış olamaz.

Erdoğan, bu ithamın arkasında ne tür bir entrika döndüğünü fark ettiği andan itibaren kartlarını açıktan oynamaya başladı.

Şöyle ki;

Geçen ay Cumhurbaşkanı’nın, New York’taki BM zirvesi için bu kente yapacağı ziyaretin yaklaştığı bir tarihte, yani o günlere özellikle denk getirilerek, Manhattan’daki mahkemeden eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile ilgili tutuklama kararı çıkarılmıştı.

Erdoğan, mesele kendisine sorulduğunda Manhattan’a ışık hızıyla giden şu açıklamayı yapmıştı:

“Neymiş? Türkiye, İran ile ilgili yaptırımları delmiş. İran’a herhangi bir yaptırım uygulama kararı ülke olarak almadık ki. Biz bunu o zaman kendilerine de söyledik. (kastedilen dönemin Obama yönetimi) Biz, burada bir yaptırım içerisine girmeyiz.”

Gayet net, değil mi?

Peki, bu ne demek oluyor?

Şu demek oluyor:

Erdoğan, suç üretme güdüsüyle hareket ettiği belli olan Manhattan Mahkemesi ve arkasındaki güçlere
“Ben yaptığımdan eminim, buradan bir suç üretemezsiniz”
mesajı vermiş oluyor.

Meseleyi kendi cümlelerimizle biraz daha açalım.

Erdoğan’ın bugün karşısına uluslararası bir terör suçu işlemiş gibi çıkartılmak istenen mesele şu:

2012-2013 şartlarında ülkenin yaşadığı cari açık sorununun ekonomiye sıkıntı vermeye başladığını gören bir başbakanın, kendi ülkesinin egemenlik haklarını kullanarak, Türkiye için bir bağlayıcılığı olmayan bir yöntemle İran’la ticaret yapması.

Yapılan bu işin ABD yaptırımları açısından bir karşılığının olmadığı dönemin Obama yönetimine de iletiliyor.

Erdoğan’ın açıklamalarından, karşı tarafın buna itiraz etmediği de anlaşılıyor.

Bu kadar.

Alınan kararın, cari açığın düşmesine 5-6 milyar dolarlık bir katkı sağladığı, bu şekilde ekonomi üzerinde oluşacak risk payının düşürüldüğü görülüyor.

Toplamda, kazanan Türkiye oluyor.

Manhattan Mahkemesi’nin niyetini ifşa eden New York Times haberi, meselenin bu kısmında suç üretmekte zorlanıldığını kabul eden ama yine de işi şüpheli hale getirmeye çalışan bir tarz ile,
“Burada vatanseverliğin ötesine geçen bir durum olabilir”
ifadesini kullanmıştı.
FETÖ’YLE İŞBİRLİĞİ AÇIĞA
ÇIKAN YARGIÇ BERMAN
‘Suç üretme’
ifadesini birkaç kere kullanmış olmamın bir sebebi var.
Zarrab dosyasını yürüten mahkemenin
‘yargıç niyetini’
aşan bir tutumla hareket ettiğini ortaya koyan başka somut veriler de var önümüzde, o yüzden bu ifadeyi kullanıyorum.

Mesela…

Yargılamayı yapan Richard Berman isimli hakimden söz edelim biraz.

Hakim Berman, bu dosya önüne gelmeden birkaç yıl önce FETÖ’cülerin İstanbul’da organize ettiği bir sempozyuma davetli olarak katılıyor, orada bir konuşma yapıyor, aynı ziyarette Today’s Zaman gazetesine de bir demeç patlatıyor.

Berman, Rıza Zarrab’ın ayakları zincirli halde getirildiği Mayıs ayındaki ilk duruşmada kendisini aklamak için
“Evet bu sempozyuma katıldım ama bu benim adil karar vermemi etkilemez”
biçiminde zorunlu bir açıklama yapıyor.
YARGIÇ BERMAN’IN DURUMUNA
YÜKSEK YARGIDAN BİR YORUM

İşin bu kısmını önceki gün ziyaret ettiğim bir yüksek yargı organının başkanı ile konuştum.

Yorumu ben yaparsam etkisi zayıf kalabilir.

O yüzden sözünü ettiğim yüksek yargı başkanının bu bağlama oturan ifadelerini aktarayım:

“Olur mu öyle şey. Bu, hakim tarafsızlığını doğrudan etkileyecek bir şeydir. FETÖ ile yakın ilişki içinde olan, onlarla diyalog içinde hareket eden bir hakim, böyle bir dosyaya bakamaz.”

Bilmem, yeterince açık oldu mu?

Daha güncel bir sürü mesele varken beni bu yazı dizisine zorlayan New York Times haberi oldu.

Haberi mesaj kaygısını belli eden yönüyle okuduğunuzda, Hakim Berman’ın sorunlu halini destekleyen şöyle bir gerçek daha çıkıyor karşımıza:

FETÖ’cüler, 17/25 Aralık sürecinde ne biriktirdilerse alıp olduğu gibi Manhattan Mahkemesi’ne taşımışlar.

Peki, mahkemenin, savcısı şöyle dursun, başkanından başlayarak FETÖ ajandası ile hareket ettiğini ispat edecek başka bir veriye ihtiyaç var mı?

Var.

Onları da, “Şimdiki ABD yönetimi bu işin neresinde duruyor, dosyayı yürüten klik, ikili ilişkileri daha bir çıkmaza mı sürüklemek istiyor, 27 Kasım duruşması için neler hesaplanıyor?” gibisinden sorularla yarın anlatalım.

#ABD
#Türkiye
#FETÖ
7 yıl önce
New York’tan gelen pis kokular -2
Afrikalılar, müslüman bir oluşumun Türkiye"yi durdurmasını kaygıyla izliyor
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir