İçinden geçtiğimiz haftalarda olduğu gibi o dönemde de yapılan Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri dönemin ordu kademesini rahatsız etmişti.
Bildiride, Anadolu'nun değişik bölgelerinden jandarma istihbarat birimlerinin geçtiği
etkinlikler sıralanmış,
sonra tuhaf bir şekilde bütün bu irticai(!) eylemler başka bir şeye bağlanmıştı.
Bildirinin sondan ikinci paragrafı şöyle diyordu:
Mesele sonradan belli oldu.
İrtica ile alakası olmayan bu cümlenin, bildirinin asıl hedefi olan Ak Parti'nin Cumhurbaşkanı Adayı Abdullah Gül ile ilgili olduğu, onun 20 yıl kadar önce bir yerde bu konuyla ilgili yaptığı bir konuşmanın (Gül bunu yalanlamıştı) ortaya çıkarılmasına! binaen bildiriye konduğu anlaşıldı.
Eskiden böyle olurdu.
Bir Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın insanları Anadolu Denizi'ne dökmekten söz ettiği bildirileri bile gördü bu ülke.
Ak Parti hükümeti 27 Nisan'dan sonra bu bildirilere karşı net bir pozisyon alınca, son çareye başvuruldu.
14 Mart 2008'de partiyle ilgili kapatma davası açıldı.
Yıldız'a giden yokuşta küçücük bir binada ülkenin kaderini derinden etkileyen kararlar almasıyla maruf Anayasa Mahkemesi'nde 2'ye karşı 9 oy dengesinde değişiklik olacağına dair bir işaret de bulunmuyordu orta yerde.
Ancak aylar önce başlayan bir soruşturma, oradaki dengeyi de etkileyecekti.
1 Temmuz 2008'de Ergenekon soruşturması kapsamında en sert dalga geldi. Eski kuvvet komutanlarının da aralarında bulunduğu, zamanında TSK'nın tepelerinde görev yapmış isimlere dokunuldu.
29 gün sonra 30 Temmuz 2008'de Anayasa Mahkemesi'nde 5'e karşı 6 oyla Ak Parti'nin kapatılması talebi reddedildi.
Devam eden dönemde, yine Ak Parti'ye darbe yapma iddiasıyla Balyoz soruşturması başladı.
Türkiye'nin darbelerle ve darbecilerle hesaplaşma umudu, Gülen grubunun asıl maksadının başka olduğu ortaya çıkınca mecrasını kaybetti.
Özellikle 2010 referandumu sonrası yargı içinde kümelenen paralel yapı, bu davaları Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sağlamak için değil, eski darbecilerin yerini alacak
payesine ulaşmak için kullandığı ortaya çıktı.
Gülen grubunun adamları, 2011 seçimleri sonrası,
diye
orta yere dökülmeye başladılar.
Seçim kazanmış iktidar sahiplerine
mesajını ileterek,
" demiş oluyorlardı.
Yani onların deyişine göre, darbe davaları için siyasi iradeyi ortaya koyan siyasi iktidarın hissesine bir şey düşmüyordu.
Sonradan gelişecek kavganın temel sebebi de buydu zaten.
Eskiler, irtica deyip müesses nizamı koruyorlardı.
O müesses nizamı ele geçirdiklerini düşünen
' de,
diyerek aynı hedefe yürümek istemişlerdi.
Darbe davalarının geldiği nokta ortada.
Geçen hafta Yargıtay, Ergenekon davasını hem usulden hem esastan bozdu. Her ne kadar alt mahkemede dava yeniden görülecek olsa da, Ergenekon davasının seyrinin eskisi gibi ilerlemeyeceği kesin.
Balyoz davasında sanıkların büyük bölümü için beraat kararı çıkmasına rağmen aralarında Çetin Doğan'ın da bulunduğu 7 kişi için temyiz başvurusu yapılmıştı.
Yani o dosya tamamen kapanmış değil.
Bir süre önce görüştüğümüz bir Yargıtay yetkilisi, önlerine gelecek bu dosya ile ilgili,
demişti.
Ümit edelim öyle olsun.
Ümit edelim 28 Şubat ve Ergenekon dosyası için de aynısı olsun.
Gerçek darbecilerle, masum olanlar tefrik edilsin, saptırılmamış gerçekler gün yüzüne çıksın.