Bayram tatilinin bitiminde Ankara'ya dönünce, hiç hesapta yokken
bir Musul gündemi takıldı.
HDP'li belediyelere kayyım atanması, Suriye, Fırat Kalkanı…
Bu konular üzerinde konuşurken, yukarıdaki sözlerin de sahibi olan muhatabımız,
deyince, bugün huzurlarınıza böyle bir yazıyla çıkmış olduk.
Hatırlayacaksınız, geçen sene Ağustos ayının başlarında, bir gece aniden karşımıza
diyen bir haber çıkmıştı.
Ertesi gün, Bağdat'tan, Tahran'dan, Washington'dan içerisinde açık/örtülü tehditlerin de yer aldığı arka arkaya açıklamalar yapıldı,
talep edildi.
Ankara'nın bu etkili hücuma karşı aldığı pozisyon şöyle oldu:
Yani Ankara, Başika'dan çekilir gibi yapılıp aslında oradaki gücü bütünüyle korumayı sürdürdü.
Neden mi Başika'dan söz ediyoruz?
Buradaki TSK varlığının temel hedefinin, günü geldiğinde Musul'u kurtaracak olan grupları eğitmek olduğunu biliyoruz da, o yüzden.
Musul'un DAİŞ'ten kurtarılması meselesi uzunca bir süredir Türkiye'nin gündeminde.
Ama kolay değil.
Irak merkezi yönetimi, İran ve hatta ABD dahil bir dünya güç odağı, Türkiye'nin öncülüğünde yapılacak böyle bir operasyona karşı çıkıyor.
Bununla birlikte, Türkiye'nin elinde hiç kimsenin elinde olmayan başka bir güç var.
2014'te,
diye düşünen Musul'daki Sünni aşiretler şimdi,
diyorlar.
En başta aktardığım diyalogda geçen
cümlesinin oturduğu bağlam tam da burası.
2014'te, 24 saat içerisinde Musul'un DAİŞ tarafından ele geçirilmesini sağlayan aşiretler, şimdi bu örgütten kurtulmak istiyor.
Ancak bu kurtarma operasyonunu sadece Türkiye'nin yapmasını istiyor.
Ortadoğu politikalarında
paslaşmasıyla birbirlerini kollayarak hareket eden ABD ve İran, Musul'u Irak Merkezi Yönetimi'ne bağlı ordunun ele geçirmesini arzu ediyor.
Ancak böyle bir operasyonun, Musul'u ikiye bölen Dicle nehrinin kırmızı renkle akmasına yol açacak kadar kanlı geçmesi gibi bir risk/ihtimal söz konusu.
Musul'daki aşiretlerin gün aşırı Türkiye'yi davet etmelerinin temel gerekçesi de bu.
Son günlerde Musul'dan ve Irak muhalefetinden Türkiye'ye gelen çağrıların artmasının bir nedeni de, Türkiye'nin Musul'da yapabileceklerinin bir benzerini Suriye'de şu günlerde yapıyor olması.
Suriye'de oluyorsa, Irak'ta neden olmasın?
Açık beyanatlara yansımasa da, Ankara'da hükümet ve Ak Parti çevrelerinden dinlediğimiz analizlerin çerçevesi, aşağı yukarı bu cümlelerde karşılığını buluyor.
Şimdi bu oyun bozuldu, yeni bir denklem oluştu.
Darbenin büyük bir kahramanlık destanı yazılarak püskürtülmüş olması, Türkiye'nin önüne 14 Temmuz'da olmayan büyük bir fırsat penceresi açtı.
Musul'un kurtarılması meselesinin heyecan verici bir gündem maddesi haline gelmesinin temel sebebi bu.
Sonuncusu Çin'de yapılan G-20 zirvesinde gerçekleşen Erdoğan-Obama görüşmesinde Musul konusunun da Rakka bağlamında gündeme geldiğini, Erdoğan'ın yaptığı açıklamalardan öğrenmiştik.
Erdoğan'ın açıklaması
:
Bu açıklamadan şunu anlıyoruz.
O görüşmede Obama Erdoğan'a Rakka demiş.
Erdoğan'da Obama'ya Musul diye karşılık vermiş.