İran her şeye ve herkese rağmen oyun kurarken, masa altından oynayıp iş bitirirken, vekalet savaşını artık resmen Şii yayılmacılığına çevirmişken, Türkiye’de seküler-dindar kisvesinin alltında bir Alevi-Sünni çatışması için uzun zamandır faaliyet gösterirken, dışında kalmamızın zaten ihtimal dahilinde olmadığı mezhepçi zulmün karşısında olmak için illa Batı’nın desteğini almamız gerektiğini düşünmekten, Batı’nın o desteği ancak kurduğu oyuna uygunsa vereceğini ummaktan ne zaman vazgeçeceğiz? Neoconların, ‘neonazi’lerin ve Güney’deki sevdiği ülkenin emrindeki Gülen Örgütü’nün, Şiiliği agresif, hırçın ve doymak bilmez bir politikaya çeviren İran’ın ve onun yörüngesine girdiği aşikar DHKP-C gibi mezhepçi örgütlerin, hatta aralarındaki organik bağı görmekten yorulduğumuz ‘yeni CHP’ gibi siyasal partilerin nasıl bir işbirliği içinde olduğunu, bu ortaklığa Kürtleri de eklemek için için verdikleri müthiş çabayı görmemek mümkün mü?
Suriye’de çok hata ettik dediğinizi duyuyorum. Bence de çok hata ettik. Başından beri savruk davranmakla, biz insani yardım peşindeyken Baas’a destek için koşa koşa Sünni öldürmeye giden ancak İran’ın Suriye’yi işgali için ter döken Şii çizgisindekileri görmemekle çok hata ettik. Misliyle cevap vermediğimiz için çok hata ettik. Oraya kendi Kasım Süleymani’mizi göndermediğimiz için çok hata ettik. Türkiye’nin de gerektiğinde oyun kuramayacağını düşünmekle, kendimizi hor görmekle çok hata ettik. Elimizi bir işe atacağımız zaman ‘Aman ha. Batı bize laf eder’ diye tereddüt etmekle çok hata ettik. Yahu, Batı sırf keyfi öyle istediği için bizi delilsiz desteksiz bir şekilde IŞİD’e bağlamış zaten, daha korkacak ne kalmış? Zaten her şeyin planlayıcısı olan Amerikalıları ikna turlarında çok zaman kaybettik. Esad için bu ülkeyi kana bulamayı bile göze alanları gördükçe, Suriye’yi ağzına bile alamayan Müslümanları görmek ağırıma gidiyor. Son iki yılda iş yapacağımızdan çaldığımız zamanda çok şey kaybettik, bari yarım yamalak başladığımız işi bitirelim, ve onurumuzu kaybetmeyelim.