|
Arnavutluk ve Arnavutlar-4

Rusya ve diğer Batılı devletlerin baskısı ile, Mora Yarımadası'nda Müslüman nüfusun kahir ekseriyetini teşkil eden Toska Arnavutlarının Kapudan-ı Deryâ/Sadrazam Cezayirli Gâzî Hasan Paşa'nın sefer ve harekâtı neticesinde Yarımadadan çıkarılması ile Rum ahâli ekseriyet konumuna geçer. Rusya ve diğer Batılı Devletlerin desteği ile isyan faaliyetleri artar. Artık Mora'da isyanların ardı arkası kesilmez. Her defasında Yanya Valisi Tepedelenli Ali Paşa isyanların bastırılmasını sağlar. 1774'teki Küçük Kaynarca Anlaşmasının ağır şartları (Küçük Kaynarca Muahedenâmesinin Maddeleri için bakınız: Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, Cilt .1, Shf. 357-370) bu ayaklanmaları kolaylaştıran en önemli âmil olur. ( Bkz. Ahmed Câvid, Zeyl-i Hadîkatu'l-Vüzerâ, Cerîde-i Havâdis Matbaası, İstanbul, 1271; Shf. 41-43; Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, İzmir, 1944: 123-128; Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, Cilt.2, Shf. 87-113; Mora İhtilâli Tarihçesi Veya Penâh Efendi Mecmuası, Fatih-Millet Ali Emiri Kütüphanesi, Tarih. 677-1737; Haz: Aziz Berker, Tarih Vesikaları Dergisi, No: 7-12, 1942-43; William Miller, The Turkish Restoration In Greece, 1718-1797, New York, 1921)



19. yüzyılın daha başlarında, felaketler zinciri birbirini takib eder. Necd ve Hicâz bölgesindeki Vahhâbî ayaklanmaları yaklaşık 30 yıl sonra, Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya (Mehmed Ali Paşa aslen Arnavutluğun Korça/Görice Kazasının Viskop köyünde doğmuş olup, sekiz yaşında iken ailesi bir kan davası yüzünden Kavala'ya göçtüğünden Kavalalı olarak şöhret bulmuştur.) ferman çıkarılır. Mehmed Ali Paşa, oğulları İbrahim ve Tosun Paşaları, zamanında Selanik İskelesinden Mısır'a sevk edilen seçme Arnavut askerleri ile Hicaz'a gönderir. Çetin savaşlardan sonra Hicaz/Haremeyn kontrol altına alınır. Sonra, üç yıl süren savaşlar neticesinde Suudilerin o dönemde Necd'deki merkezleri olan Dir'iyye kasabası da zabtedilerek, yakalanan asiler İstanbul'a gönderilir (1228/1813). (Bakınız: BOA. HAT156/6517- J. 17/Ra/1215; BOA.HAT163/6797- A-B. 26/Z/1215; C. AS. 776/32863; Eyub Sabri Paşa, Târih-i Vehhâbiyan, Kırk Anbar Matbaası, İstannbul, 1296. Latin Harfli Çeviri: Süleyman Çelik, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1992.) Hatta, bu hadiselerin anısına, Sultan II. Mahmud, Eyüp Sırtlarında bir çeşme bile yaptırır. Çeşme halen mamur bir halde olup 1228/1813 tarihli kitâbesi şu şekildedir:



Efdalu'l-a'mâli sakyu'l-mâ' (Amellerin faziletlisi su dağıtıcılığıdır.) buyurmuşdur Resûl


Su (Fi) Sebîlillâh liruhi'l-Haseneyn ola kabul


Sene 1228


Gâzî şod (oldu) Abdülhamîd Hânzâde Mahmud Hân Hakka


Hem Medîne, Ferth-i Mekke müjdesi buldu vusûl


Sene 1228



1820'lere gelince Balkanlarda büyük sorunlar sökün eder, Mora isyanlarının artışının yanı sıra, Sırp meselesi de Kara Yorgi, Miloş ve çevrelerindeki silahlı grupların faaliyetleri ile birlikte yükselişe geçer. Ancak bunun yanı sıra Rumeli'deki bozgunlar ve kayıplar Osmanlı merkezi idaresi ile Arnavul mahalli idarecilerinin arasında büyük sorunların baş göstermesine yol açar. Daha 18. yüzyıl sonlarında İşkodra'da Kara Mahmud Paşa hadisesi, Kara Mahmud Paşa'nın ve oğlu Mustafa Paşa'nın sonradan haksız yere katledilmesi (1211/1796) bölgede huzur ve sükunun bozulmasına yol açar. (Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Shf. 129-134)



Tepedelen a'yânından Velî Efendi'nin oğlu olan ve hırslı bir kişiliğe ve aynı zamanda çok zeki ve dirayetli bir kişiliğe sahip olan Ali Paşa (Doğumu: 1156/1743) kısa zamanda çevresinde güçlenir. 1201/1787'deki Rusya-Nemçe muharebesinde Arnavut gönüllülerin başında gösterdiği yararlılıklardan dolayı taltif edilir. Teselya Valiliği ve Derbent Muhafızlığına getirilir. Bu valiliği esnasında Mora isyanlarının bastırılmasında gösterdiği kararlılık ve dirayet onu İstanbul'un nezdinde yükseltir. (Bakınız: Ahmed Câvid, Hadîka-i Vekâyî, Haz: Adnan Baycar, TTK Yayınları, 1998. Shf. 89-90, 118). Tepedelenli Ali Paşa nihayetinde 1203/1789'da Yanya Valiliğine yükseltilir. Bundan sonra Ali Paşa adeta başına buyruk bir vaziyette, teferrud halinde bölgesini yönetir. 1225/1810'dan itibaren tüm Toska bölgesi idaresine girer.



Özellikle 18. yüzyıl sonlarıyla 19. yüzyıl başlarında, Yanya'da Tepedelenli Ali Paşa, Girit ve Mısır'da Mehmed Ali Paşa, Balkanlar ve Doğu Akdeniz'de Osmanlı içerisinde yükselen Arnavut gücünün sembolü olmuşlardır. Her iki paşa/vali Osmanlı sarayına bağlı faaliyet gösterdikleri dönemlerde büyük bir güç oluşturdukları gibi Hicaz'dan Sırbistan'a kadar Osmanlının hakim/vurucu gücü haline gelmişlerdir.



Zamanla Batı Avrupa ülkeleri ve Rusya'nın güçlenmesiyle kuzey Balkan topraklarını kaybetmeye başlayan Osmanlılar güney Balkanları Arnavut nüfus ve gücü sayesinde elinde tutabilmiştir. Ne varki, T

epedelenli Ali Paşa ve Mehmed Ali Paşa'nın

Osmanlı saray yönetimi ile yollarının ayrılması Osmanlının Güney Balkanlardaki talihini değiştirmiştir.(Dr. Şinasi Altundağ, Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı, Mısır Meselesi, TTK Yayınları, 2. Baskı, 1988)



Tepedelenli Ali Paşa'nın Sultan II. Mahmud'un ünlü gözde Başmüşaviri Mehmed Said Halet Efendi ve Sadrazam Hurşid Paşa'nın plan ve kışkırtmaları ile bertaraf edilmesi hadiselerin seyrini değiştirmiştir. Tepedelenli Ali Paşa isyanı bastırıldıktan sonra, Tepedelenli Ali Paşa ve oğulları kaydı hayat şartıyla, aman dileyerek, İşkodralı Mustafa Paşa aracılığıyla, Hurşid Paşa'ya teslim olmalarına, dehâlet etmelerine karşın, Hurşid Paşa, İstanbul'a, saraya danışmadan, Tepedelenli ile, oğullarını sahte bir ferman ve yafta uydurarak tamamen haksız yere idam ettirmiş ve ser-i maktû'larını/kesik başlarını İstanbul'a göndermiştir. Tepedelenli Ali Paşa'nın idamında asılan Hurşid Paşa'nın uydurduğu sahte yafta şu şekildeydi:



“Tepedelenli Ali Paşa: Otuz seneden beri devlet-i aliye sayesinde türlü türlü lütuf ve inâyetler görmüş ve bunca kazâ ve memleketler uhdesine ihâle olunarak gerek kendisi ve gerek evlâd ve müteallikâtı nice nice ihsân-ı hazret-i Pâdişâhiye nâil olmuş iken bu ni'metlerin kadrini bilmeyip şimdiye kadar veli-yi ni'meti olan devlet-i aliyyenin hilâf-ı rızâsı İbâdullah hakkında etmediği hıyânet ve habâis kalmamış ve bunun eylediği fesâd ve mel'anetler bir târihde ne görülmüş ve ne işitilmiştir. Şöyle ki, merkûm hiçbir vakitde tek durmayıp her nerede bir fesâd zuhur etse, ya kuvvet-i mâliye yahud sâir cihetler ile ol fesâdta gizli veya âşikâre eli ve medhali olduğundan gayri kendi idaresinde olan memleketlerden başka, sâir eyâlet ve sancaklara dahi el atıp ve gunagun ihtilâller, Emânâtullah olan fukarâ-yı raiyyet ve sükkân-ı memâlikden kiminin mal ve canına ve kiminin ırzına ve kiminin hânümânına tasallut ile Arnavudluk'da ve Yenişehir ve Manastır ve Sarıgöl.. civârında olup el erdiği kazâlarda nice nice hânedânlar söndürmüş ve eylediği mezâlim ve taaddî cihetiyle bilcümle Arnavutluk ve etraf kazâlar hânedân ve ahâlilerini vatanlarından dûr ve mehcûr ve canlarından bîzâr etmiş olduğundan taraf-ı devlet-i aliyyeden kendüye evvel ve âhir bu kadar nasihatlar olunarak vehâmet-i âkibetden ikâz olundukça birine kulak tutmayıp yine bildiğine giderek ve gitdikçe fesâd ve mel'anetini dahi artırarak ve nihâyet-i kâr dâru'l-emân ve makarr-ı hilâfet olan İstanbul'a sığınan bâzı hilâfında bulunanlara icrâ-yı garaz içün kurşun attırmak fezâyihine cesâret eyleyerek şer'an ve mülken haddini bildirmek lâzım geldiğinden, vezâreti ref' ile uhdesinde olan sancaklar âherlerine tevcîh olundukda açıkdan açığa izhâr-ı isyân edip çok vakitden beri kurduğu dâm-ı fesâd ve ihânetini icrâ içün Kal'a-yı pâdişâhî olan Yanya kal'asını tahassun ile veli-yi ni'meti olan devlet-i aliyyeye karşı durabilmek zu'm-ı bâtılına düşmüş ve vukû bulan Rum milleti fesâdatında gizlice derkâr olan ittifakını meydana çıkarıp Mora ve Soli gavurlarına külliyetli akçe göndererek gavurları Ümmet-i Muhammed üzerine taslît edip bî-dîn ü mezheb olduğunu bir kat dahi isbat etmiş olduğundan merkûmun şer'an ve mülken katli vâcib olmuş olduğundan i'dâm ve izâlesine me'mûr kılınan hâlen Rumeli vâlisi serasker-i zafer-rehber atufetlu Ahmed Hurşîd Paşa tarafından ahz ve girift olunarak hakkında verilen fetva-yı şerîfe ve celâdet-efzâ-yı sahîfe-i sudûr olan fermân-ı hazret-i pâdişâhî mucebince cezâ-yı sezâsı tertib olunarak Ümmet-i Muhammed fesâd ve zulmünden kurtulmuş olan Tepedelenli Ali Paşa dedikleri hâin-i dînin ser-i maktû'udur. “ (Yafta'nın fotoğrafı için, arkadaşımız M. Akif Köseoğlu'na teşekkürü borç biliriz.)



(Hurşid Paşa'nın uydurduğu sahte idam fermanı metni ile ilgili olarak da bakınız: Ahmed Cevdet Paşa, Târih-i Cevdet, Cilt 12. Shf. 220-221)



Gövdesi Yanya'daki Fethiye Camiine defnedilen, kendisi ve çocuklarının ser-i maktû'u/kesik başı İstanbul Silivrikapısı dışına defnedilen Tepedelenli Merhum Ali Paşa'nın halen mevcut Mezar Şahidesindeki Kitâbe şu şekildedir.



Huve'l-Hallâku'l-Bâkî


Otuz seneden mütecâviz


Arnavudluk'da teferrüd eden


Yanya Sancağı mutasarrıfı


Meşhur Tepedelenli Ali


Paşa'nın ser-i maktû'udur



Tepedelenli ve oğullarının aman dileyip, teslim olmalarına karşın sahte ferman uydurularak katledilmeleri, Hurşid Paşa'ya karşı İstanbul'un, sarayın nefretine yol açmıştır. Halbuki, daha sonra Bağdad valisi Çerkes Davud Paşa ile, İşkodralı Mustafa Paşa ayaklanmaları anlaşmayla sonuçlanmış, bu paşalar affedilerek başka vilayetlerde valilik vazifelerine, devlet hizmetine sadakatle devam etmişlerdir. Tepedelenli'nin oğulları ile birlikte katledilmesi sonrasında Mora İsyanları daha da alevlenir. 1830'a gelindiğinde Mora Yarımadası bağımsızlığı tanınan bir Yunan Devleti haline gelir. Daha önceki hatalı tutumlarına rağmen, Yanya Valisi Tepedelenli Merhum Ali Paşa ve oğullarının, anlaşmalı bir şekilde İşkodralı Mustafa Paşa aracılığıyla teslim olup Devlet-i Aliyye'ye dehâlet etmelerine karşın, Hâlet Efendi'nin iğvaları, Hurşid Paşa tarafından İstanbul'a sorulmadan uydurulan sahte bir fermanla haksız yere idamları Arnavutlar ile olan tarihimizde derin bir yara oluşturmuştur.



Devam Edecek



#Arnavutluk
#Arnavutlar
#Rusya
#tarih
8 yıl önce
Arnavutluk ve Arnavutlar-4
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı