16 Nisan Referandum sürecinin son dönemecine giriyoruz. Türkiye'nin yükselen ivmesi, bölgesel ve küresel düzeyde güçlü bir aktör olması dikkat çekiyor. Elbette bu durumda genel seçimler ve referandum süreciyle uluslararası güçlerin manipülasyon alanıyla çevriliyoruz. İşte bu yüzden çeşitli olayların da yaşanması bilinçli bir amaca hizmet ediyor. Mesela Türkiyeli Bakanların birer birer iptal edilen toplantıları, Hollanda krizi, Avrupa'da, özellikle Almanya'da Türklere ve Müslümanlara yönelik ırkçılık eylemleri ve İslamafobi… Bu durumda bilhassa yurtdışındaki vatandaşların oy kullanım oranının artması bekleniyor.
Elbette dünyanın çeşitli yerlerinde yaşan Türklerin, bilhassa Avrupa'da yaşayanların, hem yaşadıkları ülkelerden hem de Türkiye'den beklentileri var. Bir yandan Türkiye'nin bağımsızlığına ve kişiliğine saygı göstermesini isterken bir taraftan da Türkiye'nin Avrupa'yla ilişkilerini gerginleştirmemesini istiyorlar. Öyle ki her siyasi krizin Türkiye'ye hem de kendilerine olumsuz dönütleri olduğunu düşünmeleri gayet normal. Ekonomik ilişkilerin yüzde 57'sinin AB, yüzde 65'inin de kıta Avrupa'sıyla bağlantılı olduğunu ısrarla vurguluyorlar.
Bugün dünyanın 120 ülkesinde vatandaşlarımızın yurtdışından oy kullanması mümkün. Bu kapsamda, çeşitli kampanyalarla vatandaşların her seçimde oy kullanım oranlarını artırmaları isteniyor. Fakat her halükarda ulaşabildikleri maksimum rakamlar yüzde 40 civarında. Yine, AB parlamentosu seçimlerinde ülkelerde katılım durumu yüzde 20 ila yüzde 50 arasında. Bu yüzden, Türkiye'nin 1 Kasım seçimlerinde oy kullanım oranının yüzde 44 civarında olduğu gerçeği bile yurtdışında yaşayan Türklerin Türkiye'ye olan muhabbetlerini ve aidiyetlerini göstermeye yeter de artar. Bu, aynı zamanda, diasporada vatandaşlarımızın beklentilerinin Avrupa'dan daha çok Türkiye'den yana olduğunu gösteriyor.
60 yıla aşkın bir süredir ülkelerinden uzak yaşayan bu insanların, ülkelerine her gittiklerinde karşılaştıkları olumlu manzara takdire şayan. Türkiye'nin Avrupa'ya nazaran artan gelişim düzeyini görmek de vatandaşların Türkiye seçimlerine olan ilgisini artıyor. Başka bir deyişle, bizim göremediğimiz veya fark edemediğimiz detayları en ince ayrıntısına kadar gören bu insanlar, işte bu gelişmişliğe sebep olanları bir şekilde ödüllendirmek istiyor.
Dolayısıyla isimsiz kahramanların 57 ülkede 120 temsilcilikteki heyecanı müthiş… 27 Mart'ta başlayan yurtdışından oy verme süreci 9 Nisan'da son bulacak. Beklentilere geçmeden, 1 Kasım seçimlerindeki bazı rakamları vermek faydalı görünüyor. Söz konusu seçimde, yurt dışından 2 milyon 899 bin 59 seçmenin 1 milyon 298 bin 325'i oy kullandı. Bu oyların yüzde 56,22'sini AK Parti, yüzde 18,20'sini HDP, yüzde 16,38'ini CHP ve yüzde 7,12'sini MHP almıştı. 1 Kasım Seçimlerinde Ak Parti ve MHP'nin aldığı toplam oy oranı yüzde 63 civarındaydı.
Türkiye vatandaşlarının oy kullanım oranındaki artış trendine göre, yurtdışı oy kullanım oranın bu referandumda yüzde 50'yi aşacağını söyleyebiliriz. Hatta bu oran yüzde 60 bandını da zorlayabilir. Katılım artıkça da referanduma “Evet” diyeceklerin sayısının katlanacağını öngörebiliriz. Zira 1 Kasım seçimlerinde 243 binlik oy artışının 203 binlik kısmı Ak partiye yazılmıştı. An itibariyle 530 bin vatandaşın oy kullandığı referandum sürecindeki temel hedef 1 milyon 500 bin oya ulaşılmak… Yani beklenti yüksek, hedefler büyük… Bu da yurtdışındaki vatandaşlarımızın memleket meselelerini ne kadar çok önemsediğini gösteriyor. Sonuçta hikâyenin şu mottoyla bittiğini söylemek mümkün: Güçlü Diaspora, Güçlü Türkiye…
