ABD'nin Cerablus operasyonundan haberdar edilmesi, Başkan Yardımcısı Joe Biden'in uçağı Esenboğa'ya doğru uçarken 'Fırat Kalkanı' harekâtının başlatılmasındaki 'meydan okumayı” görmemizi engelleyemez.
Anlıyoruz ki, 'haber verme' bir yana 'bilgi verildi' bile naiftir, “tebliğ edilmiş” yazabiliriz...
Başkan Yardımcısı da Vali Yardımcısı'nı kucakladığına göre, “tebellüğ” gerçekleşmiş. Esasen, Biden'ın basın toplantısında
dediği de o.
Niyetim bir süper gücü “eziklemek” değil. Ama vaka şu; ABD'nin bu kadar
uzun zamandır görülmemişti.. Hele bir NATO üyesi tarafından.
Sebebini merak etmiyor musunuz?
YPG/PYD'nin ABD özel kuvvetleri ve hava kuvvetleri tarafından kollandığına ilişkin herhalde kimsenin şüphesi yoktur. Hoş, Washington'da bunu reddetmiyor.
Bu durumda, operasyon amacının Kuzey Suriye'nin stratejik noktalarından birini kontrol altına almak olduğu denli, gerektiğinde 'o güçlerle' yüzleşmek olduğunu anlamalıyız. TSK'nın PYD'yi vurması başka nedir ki?
Şimdi PYD konusunda “esneyen” Washington'un hesabı basitti; 15 Temmuz'da Türk ordusunun zayıfladığını, bölgede Rus askerî varlığı da mevcutken, maşalarına karşı harekete geçilemeyeceğini düşünüyordu.
Bu 'müthiş planın' direnci 14 saat sürdü; Cerablus düştü, komutanlar da savaşçıları “Türk lokumu” ile taltif ettiler...
Türkiye'nin Suriye politikasının/operasyonunun Tahran ve Şam ile benzer anlayışı takip ettiğine ilişkin bir izlenim var. Bu da üç başkent arasında “anlaşma” varmış izlenimi yaratıyor.
Bu doğru değil. Zımnî akıl ortaklığı olabilir. Türkiye ile İran arasında daha açık bir uzlaşı da olabilir. Mesela,
var.
Eğer öyle ise
Biri çıkıp derse ki, “ABD ve İsrail tarafından desteklenen, Irak ve Suriye'nin kuzeyinden Akdeniz'e kavuşacak bir hattın/'ülkenin' inşasına karşı, Türkiye ve İran arasında bir büyük ve gizli anlaşma var”... Şaşırtıcı olmaz.
Kaldı ki o hayal hattın yaratacağı stratejik risklerin
'ı yakınlaştıracağını görmemek mümkün değil.
Ama Türkiye ile Şam arasında bir anlaşma olduğu söylenemez.
Nitekim, Şam'ın PYD'yi hava saldırısı ile vurmak gibi ilk kez görülen ve ABD'yi de sersemleten atağı bu baptan sayılabilir. Aynı mercekten bakıldığında,
.
Nihayet 'Fırat Kalkanı', Ankara'nın artık Amerika'nın iyi niyetine güvenmediğini gösteren sert bir mesajdır. Amerika bundan sonra Suriye'de ne yapsa tatmin edici olmayacak.
Ayın 23-24-25'inde 'Manidar Zamanlamaları Ayarlama Enstitüsü'nün mesai yaptığı anlaşılıyor…
“Nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanımını içeren Türkiye ve Çin hükümetleri arasında imzalanan işbirliği anlaşmasının uygunluğuna dair kanun yürürlüğe girdi.” ('
', 25/08, AA.)
Ta 9 Nisan 2012 tarihinde Pekin'de imzalanmış bir anlaşmaydı, kısmet bu günlereymiş!
Bir diğeri…
Rusya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valeriy Gerasimov Ankara'ya geliyordu.. Ne zaman? Dün.
Fakat iptal oldu.
Neden?
Rusya'nın, Türkiye'nin Cerablus'a yönelik ve PYD ile yüzleşmeye müsait operasyonuna ilişkin açıklaması oldu. (Aksi zaten garip olurdu.) Mealen; “Suriye-Türkiye sınırlarında yaşananlardan endişeli olduğunu belirtiyor,
”ni salık veriyordu. (İran da
açıklama yaptı.)
İlk kısmı biraz dostlar alış-verişte görsün, PKK/PYD ve bir ayağı Rusya'da da bulunan radikal şebekeler Rusya'nın üzerine sıçramasın için yapılmış, esasen, “Ankara'ya Şam'ı adres gösterme” maksatlı bir açıklamaydı.
Operasyon önceden Rusya ile paylaşıldığından rahatsızlık olduğunu düşündürecek bir sebep yok. Fakat Genelkurmay Başkanı'nın ziyaret-iptali değil-ertelemesi nasıl izah edilebilir?
Belki şöyle; “Rus ordusu, Devlet Başkanı Vladimir Putin'in talimatıyla savaş hazırlıklarının denetlenmesi için ani tatbikatlara başladı. Savunma Bakanı Şoygu; 'Batı, güney ve merkez askeri bölgelerinin birlikleri, kuzey filosu, hava ve indirme birliklerinin savaşa hazırlık durumu denetleniyor.” (25/08, CNN.)
Moskova'nın erteleme kararını iletmek için Biden'ın Türkiye'den ayrılmasını beklendiğini de özel not olarak düşelim!
Başka bir neden?
Sürpriz sonları seviyorsanız, iki konuyu birleştirebilirsiniz! Kim bilir, o da bu satırlar yazılırken gerçekleşen Erdoğan-Putin telefon görüşmesinde tartışılıyordur…