|
Türkiye, İngiltere’yi yardıma mı çağırıyor?
Cevaba, bir başka ikircikli soruyla başlayalım...

Ankara, ABD 'iç savaşında' kimi destekliyor?


Alelacele, “Tabii Trump'ı” cevabını yapıştırmayın.



Öyle değil!



Türkiye ve ateş hattının eşiğinde, savaş alevlerinin yüzünü yaladığı bir çok ülke, “bu haris iç çekişmenin” iki dönem dahi sürmesinden memnun kalabilir!



Washington'da Başkan Donald Trump ve müesses nizam arasındaki çatışma yatışacak gibi değil ve her gün yeni boyutlara sirayet ediyor...



Bu yüzden dünyanın izlediği dış politika konularını irdeleyen her metin,

“eğer Trump iktidarda kalabilirse”

diye başlıyor. O derece!



ABD Kongresi Temsilciler Meclisi kanadının İstihbarat Komisyonu'nda Pazartesi gününde yaşananlar gibi...



FBI direktörü James Comey, Başkan Trump'ın Beyaz Saray zaferi için ABD başkanlık seçimlerine Rusya'nın müdahale ettiği iddiasını soruşturma kapsamına alındığını onayladı. (20/03)



Ortada elle tutulur ne var derseniz, bir şey yok. Ancak her an ortaya bir şey çıkacakmış havası var ki, çıkar. O da

pazarlıkların

sonucuna bağlı!



Bu türden soruşturmalar, pisliğe yaklaştıkça mutasyona uğrar.



ABD'SİZSİNİZ!..


Hasılı, Trump'a yönelik saldırı devam ediyor ve hem yalancı hem Obama yancısı oldukları aşikâr Ulusal İstihbarat başkanı James Clapper ve CIA'in eski patronu John Brennan'ın yıpratıcı ifade/açıklamaları devam ediyor.



Belki de, “daha az Amerika”nın bulunduğu bir dünyanın nasıl olabileceği konusunda düşünmeliyiz. Malûm, Amerikalılara göre “onlarsız bir dünya var olamaz”.



Kim bilir!?



Ama şu gerçek, bu iç çatışma elindeki en büyük gücün,

ordunun kıpırdamasını, kıpırdarsa da iç çatışmaya malzeme üretecek kasıtlı yanlışlar yapmaya müsait

görünüyor! (200 masumun öldürüldüğü son Musul vakası.)



İç kanama ordunun yurtdışına müdahale ihtimalini azaltıyor ve bu bizi ilgilendiriyor.



ABD Dışişleri Bakanı Rax Tillerson yarın Türkiye'ye geliyor. Bizden sonra Brüksel'de NATO Dışişleri Bakanları toplantısına katılacak, ardından 12 Nisan'da Rusya'ya gidecek. Ankara'dan önce de Çin'deydi.



Türkiye'de ana konunun ne olacağını biliyoruz. Suriye, PKK/PYD, DAEŞ.



Görüşmelerin perde arkasını sizinle paylaşacağız ama Amerikan sisteminin kısmî felcini anlamak için Çin gezisi önemli.



Tillerson gitmeden evvel Kuzey Kore çıldırdı. Nükleer denemelerin sayısını artırdı. Aynı anda dört füze ateşlediği vakalar olunca ABD “savaş” tehdidinde bulundu.



Washington, K. Kore'nin arkasında Pekin'in olduğunu elbette biliyor.. Fakat K.Kore'den

bağımsız

kıvılcımlar çakabilir! Bu yüzden sert çıktı.



ABD-Rusya yakınlaşmasının Çin'e yönelik bir cepheye evrilebileceği kestirmemiz “kopyala yapıştır” yöntemiyle yaygınlaştığından, “konjonktürel” Çin-ABD yakınlaşmasını işaret ettiğimiz halde kimseyi inandıramıyoruz.



Trump yönetiminin Çin'e yönelik ilk ifadeleri de tuz-biber oldu. Herkes, “ABD'nin tek ve kesin düşmanı Çin” tarifine yapışmış durumda.



Değil!



ABD Dışişleri Bakanı Türkiye'ye, K. Kore konusunda Çinlilerle anlaşmanın rahatlığıyla geliyor.



Şu an Trump'ın en son istediği şey Çin ile bir anlaşmazlık.



Çin Dışişleri Bakanlığı: “Dışişleri Bakanı Tillerson'ın Çin ziyaretinde iki taraf ortak bir fikir birliğine vararak Çin ve ABD ilişkilerinin anlaşmazlık ve meydan okuma yerine karşılıklı saygı ve kazan-kazan işbirliği ruhuyla yeni bir hareket noktasında olduğu teminatını verdi. Anlaşmazlık ve meydan okuma yerine karşılıklı saygı ve kazan-kazan işbirliği, Çin ve ABD arasındaki ilişkinin son zamanlardaki istikrarlı büyümesinin nedenidir. İkili, bölgesel ve uluslararası işbirliğini genişletmek ve Çin-ABD ilişkilerini daha üst konuma getirmek için ABD ile iletişim, anlayış ve güveni geliştirmek isteriz”.



Gayet açık herhalde. Şimdilik kaydıyla gerginlik bitti!



BİRAZ DÜŞÜNMEK İSTER MİSİNİZ?


Washington'daki uğultu, Trump'ın diplomatik ayak seslerini duymamızı engelliyor ama bunlar bir planın parçası gibi değil!



Suriye ve Irak'ta aynı verimliliği üretebilir mi?


Çin'de rahatlamış bir ABD'nin Rusya ile ilişkilerini nasıl tanzim edeceği ayrı bir mesele.



Güvenli bölgeler ve YPG'ye yönelik yaklaşımları savruk ve kendisini tuzaklayabilecek Amerikan kurumlarına teslim edilmiş gibi.



Bu durumdaki ABD'nin Suriye'de hemen karar alıp, uygulaması zor. Rusya ve Türkiye ile karşı-karşıya gelmeden, DAEŞ'le savaşıp, İran'ı öteleyerek, YPG/PYD'yi de 'kendisine saklayarak' durumu idare etmeye çalışıyor.



Bu stratejik bir plan değil. Amerika eninde sonunda bir karar alacak ve uygulayacak.



Bundan evvel Türkiye,

“asimetrik sürpriz”

yapmalı. İster askeri ister diplomatik!



Veya ikisi birden.



Geçtiğimiz Cuma Star'da Prof. Beril Dedeoğlu şöyle yazıyordu; “Bu çıkmazın aşılması ancak üçüncü bir oyuncunun devreye girmesiyle mümkün olabilir. Kim bilir belki Londra saldırısı sonucunda İngiltere DEAŞ'la mücadeleye çok daha etkili biçimde katılmak durumunda kalır ve üçüncü oyuncu olmaya aday hale gelir.”



Dün ise Sabah'tan Okan Müderrisoğlu katıldığı bir forumdan şu notları aktarıyor; “ABD ve İngiltere'nin, Suriye krizine doğrudan askeri müdahalede bulunmaması Ruslara alan açtı. Esad rejimi kurtuldu. Kürtlerin, Arapların boşalttığı kasabalara yerleşmesi adil değil. Türkiye'nin endişeleri meşru. Kuzey Suriye'de işler bir dengeye oturmalı, Sünni Araplar da denkleme girmeli!”

#İngiltere
#ABD
#YPG
#PYD
#Donald Trump
#FBI
7 yıl önce
Türkiye, İngiltere’yi yardıma mı çağırıyor?
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı