|
Ya Kutt’ül Amare ya Sykes-Picot…
Cumhurbaşkanı: “Siz niye toplanıyorsunuz? Bunu ertelemek,
dünyayı oyalamak için
mi? Dünya sizden netice bekliyor. Niçin Cenevre'de bir araya geldiniz? Yemişler, içmişler sonra da dağılıp gitmişler.”


Başbakan: “ABD ile Rusya arasındaki

her görüşme sonrasında Rusya Suriye'deki hedeflere daha çok saldırıyor.

ABD'yi, Rusya'ya karşı daha kararlı tavır almaya davet ediyoruz.”



Rusya Savunma Bakanlığı: “

Türk ordusu Suriye'ye askeri harekât başlatma hazırlığı içinde.

Elimizde Türkiye'nin Suriye'ye saldırmak için ciddi hazırlıklar yaptığını gösteren kanıtlarımız var.”



Suudi Arabistan Savunma Bakanlığı: “

Riyad,

DEAŞ'e karşı hava operasyonları yürüten uluslararası koalisyonun

Suriye'de muhtemel kara operasyonuna katılmaya hazırdır.

(Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın, S.Arabistan ziyaretini ve üniformasını da hatırlayarak.)



Ak Parti sözcüsü Ömer Çelik: “Rusya, ikili anlaşmalar gereği Türk hava sahasında yapacağı gözlem uçuşunun Suriye sınırında yapılmasını talep etti. Rusya'nın istediği rota, Suriye sınırını yatay geçip, Hatay'a kadar gidiyor.

Bu talebe ihtiyaç ne?



ABD Dışişleri Bakanı: “

Türkiye-Suriye sınırında tam kontrolü

sağlamak üzereyiz”.



NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg; “(Türkiye'nin Suriye'ye dönük bir harekâta hazırlandığı yönünde Rus iddiasının hatırlatılması üzerine.) “Bence gerçeklere bakmamız lazım. O da, Rusya'nın son aylarda Suriye'de hava gücü, kara gücü ve Akdeniz'in doğusunda donanma gücünü artırarak ağır bir askeri yığınak yaptığıdır. Büyük ölçüde muhalifleri hedef alan çok sayıda hava saldırısı gerçekleştirmekteler ve

NATO hava sahası olan Türk hava sahasını

ihlal etmekteler. Bu, Suriye'deki soruna siyasi çözüm bulmak için gösterilen çabaları baltalıyor.

Bu büyük bir risk!



NATO Genel Sekreteri-2: “Rusya'nın Suriye ve Doğu Akdeniz'deki güçlü askeri yığınağı, aynı zamanda

dünyanın bu bölümündeki stratejik dengeyi değiştiriyor

.” (Evet, bu önemli bir açıklamadır ve “sınırı” gösteriyor. Ama biz yine de NATO'nun sadece bir “ağız” olduğunu ve sahibini unutmamalıyız.)



Üst düzey Türk hükümet yetkilisi: “Türkiye'nin Suriye'ye askeri operasyon ya da kara operasyonu yapmak gibi bir düşüncesi ya da hazırlığı yok. Türkiye koalisyonun parçası ve

müttefikleriyle birlikte

çalışıyor; Türkiye

tek başına hareket etmeyecek

”. ('

', 05/01, Hürriyet.)



TÜRK SABIR TAŞI NEREDE ÇATLAR?..


Milliyet'te Ali Nihat Özcan şöyle yazıyor; “ABD Dışişleri Bakanı Kerry'nin açıklamasını (yukarıda) ABD'nin IŞİD ile Mücadele Özel Temsilcisi McGurk'un Kobani'de PKK/PYD ziyaretiyle birlikte ele almak ufuk açıcı olabilir.” Ne güzel cümle. ('

', 05/01.)



O ufuk bangır bangır,

“DEA

Ş'i

mi kuşatıyorsunuz, Türkiye'yi mi”

sorusunu bağırıyor…



Zaten.. Hem topal hem kimsenin inanmadığı ruhuyla Cenevre görüşmeleri, Rusya ve rejimin Halep'e saldırılarının ardından-Batı'nın diplomatik diliyle yazalım-ertelendi. Bu görüşmeler Washington ve Moskova arasında danışıklı bir oyalamayı ifade ediyorsa.. Ne zamana kadar ve ne için sorularının yanıtlanması gerekiyor.



Başbakan Davutoğlu Londra'ya hareket ederken kendisine sunulan bir istihbarat bilgisi, on binlerce yeni sığınmacının Halep'ten Türkiye'ye yöneldiğini raporluyordu.



Rusya ve Şam'ın hayata geçirdiği, ABD'nin de kafasını başka tarafa çevirdiği bu gelişme, bir taraftan muhaliflerin 3 yılda kazandıklarını sıfır noktasına indiriyor ama bir sonraki hamle olarak, PKK/PYD'nin Batıya ilerleyeceğini gösteriyor. İster Türk Silahlı Kuvvetleri'nin menzili içinden ister dışından. Risk budur.



BARZANİ'NİN PLASTİK REFERANDUMU ABD'YE KARŞI


İş orada da bitmiyor.. Ömer Çelik'in, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi lideri Mesut Barzani'nin “bağımsızlık referandumu” yapabileceğine ilişkin çıkışına verdiği yanıt da ilginçtir; “Yeni bağımsız devletlerin ortaya çıkışı bölge huzuruna katkı sağlamaz. Mesele, yeni devletçiklerle kriz alanları oluşturmak değil güvenlik ve refah havzaları oluşturmaktır. Onun için doğru bir yaklaşım olarak görmüyoruz.”



İlginçliği? Şurada; birçok uzman ve kanaat önderi Ankara-Erbil ilişkilerinin en iyi günlerini yaşadığını, son gelişmeler noktasında “müttefik” bile denebileceğini, hatta hatta şartlar tam oluşursa Türkiye'nin Erbil'i tanıyabileceğini söylüyor(du).

Paradoksun çözümü, Barzani'nin bu çıkışı “kime” yaptığında gizli!

Barzani'nin, “Bağımsızlık referandumu devlet ilan etmek anlamına gelmez” sözleri Türkiye'ye ama bağımsızlık kartı ABD'ye! Çünkü şu an Erbil'in önünü kesen Washington…



GÖNÜL MUHABBETİ VE BİLEK KURDETİ…


İşte dün Başbakan Davutoğlu bunlar gibi onlarca bölgesel ve küresel tuzağın arasından geçip, mayınların üstünden atlayarak, “Terörle Mücadele ve Rehabilitasyon Eylem Planı”nı açıkladı…



Ben dış politika veçhesinden şu bölümün altını çizmek isterim…



“Kut'ül Amare'yi çok azımız biliriz. Bu savaşta Ortadoğu'nun bütün halkları,

1916 yılında

Bağdat'a ilerleyen sömürgeci güçlere karşı son direnişi yaptılar, son büyük zaferi kazandılar. Bu orduda

Araplar, Türkler, Kürtler, Süryaniler, Keldaniler, Sünniler, Şiiler

hep beraber savaştılar. Denir ki, son direniş olduğu bilinciyle hepsi ayaklarını yerlere, kazıklara bağlayarak şehit olana kadar yan yana savaştılar…”


#Kutt’ül Amare
#Sykes-Picot
#Araplar
#Türkler
#Kürtler
#Süryaniler
#Keldaniler
#Sünniler
#Şiiler
8 yıl önce
Ya Kutt’ül Amare ya Sykes-Picot…
Üniversite idari personelinin özlük haklarına ilişkin sorunlar ve çözüm önerileri
Aşağıya bakma
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti