|
‘Yalnızlar İttifakı’

61’inci Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan kazandığı ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü “yalnız ve güzel ülkeye” ithaf etmişti. Bu ifade, Türk kamuoyunda güçlü karşılık buldu, çünkü öyle hissediyorlardı...

2013 Ağustos ayında zamanın Başbakan dış politika başdanışmanı, günümüzün Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, “Değerli Yalnızlık”ı ortaya attı. Böylece “milli bir hissiyat” dış politika kavramı olarak kullanıldı.

Bugün o “yalnızlık”, bir dış politika enstrümanı olarak küresel ilgi görüyor!..

EKSEN YARATMAK...

Rusya lideri Vladimir Putin’in Türkiye ziyareti yerli medya tarafından ancak ‘rutin gazeteci algısı’ kadar izlendi ve iki ülke liderleri arasında şimdiye kadar yapılmış en kısa süreli zirve olduğundan herhalde, ‘önemsizce’ okura aktarıldı. ‘Malum medya ittifakı’ buluşmayı ‘iki yalnızın birbirini tesellisi’ olarak gördü ve dışarıya da öyle yansıttı. Yeni enerji hattı dışında herhangi bir fark ‘görmedi’...

Rus liderin dün düzenlediği yıllık basın toplantısında zikrettiği sözler ise sanırım, dış politika haber ve köşe yazarlarında ‘aydınlanmaya’ vesile olacak.

Putin’in açıklamaları içinden Cumhurbaşkanı Erdoğan için zikrettiği ‘delikanlı adam’ ifadesinin başlıklara çekilmesi medya tekniği açısından normaldir ama...

“Avrupalı ülkelerin kızacağından hiç şüphem yoktu. Erdoğan’a söyledim; ‘Aramızda yaptığımız anlaşmayı şimdilik gizli tutalım, açıklamayalım, Avrupalı kazları kızdırmayalım. Yarın soluğu burada alırlar’. Ancak delikanlı adam Erdoğan, ‘biz kimsenin malını çalmıyoruz, gizlemek gereksiz’ dedi. Yani bizim bir şey saklamaya niyetimiz yok” sözleri, ‘muhatabı’ her kim ise yüzüne çarpılan ‘boş bir eldiven’dir!

1 NO’LU DOMİNO TAŞI!

“Türkiye’nin AB’ye katılma çabaları sürekli geri tepti. Bu gururlu bir ulustur ve ona karşı yürütülen bu tavır NATO üyesi bir ülke için hakarettir. Rusya’nın kilit NATO üyesi Türkiye ile bir anlaşmaya varması, İngiliz-Amerikan imparatorluğuna meydan okuyan ve son kertede onu yok eden bir dizi olayın ilki olabilir.” (‘Turkey’s turn to Russia could spell the end of NATO’, 05/12, Global Research.)

“Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ankara ziyareti çok önemli bir jeopolitik kırılmaya işaret ediyor. Rus liderin Güney Akım Projesi’ni yırtıp atması ve Türkiye üzerinden yeni bir hat inşa projesini ilan etmesi son yılların en önemli olaylarından biri. Belki de Türkiye ilgisini yeniden Orta Asya’ya çevirecek.” (Euronews, 02/12.)

“Tüm bahisler Rusya’ya karşı ittifaka katılmayan Türkiye’ye yatırılıyor. Rusya gaz yönetiminin bir kısmını Ankara’ya bırakıyor.” (Ria Novosti, 03/12)

“Rusya liderinin Türkiye ziyareti bir dönüm noktası oldu. Söz konusu ziyaretin sonuçları yakında bütün Orta Doğu’daki güç dağılımına yansıyacak. Sonuçlar, Büyük Ortadoğu’daki güç oranlarını kaçınılmaz şekilde değiştirecek.” (Regnum, 02/12)

Son bir örnek.. İlgisiz görünüyor ama görüntüye aldanmayın; “Türkiye 2007 yılında o dönemde az dikkate alınan bir karar aldı; milyarlarca dolarlık MİLGEM programının ilk gemileri 2011’de hizmete girdi. Türkiye daha şimdiden bu yeni ehliyetinden istifade ederek, sahip olduğu gücün bilinciyle denizlerde boy gösteriyor. Bir çatışma halinde Türkiye’nin ne kadar ileri gideceği net değil.” (Die Welt, 11/11)

‘BÜYÜK ORTADOĞU’NUN AKLINI ALMAK

Bu türden incelikli okumalardan çok örnek var elimizde. Ancak en büyük laf, yerçekimsiz ortamda yazıp-çizenlerin, “Türkiye’nin ekseni yine kayıyor” iftiraları değil. ABD kaymadığını görüyor zaten. (‘ABD-Avrupa ticaret anlaşmalarına dahil edilmemekten ve AB’nin itip kakmalarından Ankara’nın sıkıldığını Washington biliyor.)

Batı’nın bir rahatsızlığı var ise şudur; Ortadoğu dengeleri üzerinde kontrolünü yitirme ihtimali!

Bu konunun her katmanı ayrı ayrı ve heyecanlı yazıların konusudur. Yerimizi ekonomik kullanmak zorundayız, şimdilik ancak üstünden geçebiliyoruz...

Bir, ‘Yalnızlar İttifakı’nın bölgeyi tüm pusula yönlerinde değiştirebilmesi için anahtar ülke İran’dır! ABD ve Batı’nın İran’a yaptığı politik yatırımın anlamı bu.

İki, İngiltere’nin bölgeye dönüşü çok iyi okunmalı. 10 Aralık’ta İngiltere Başbakanı David Cameron Ankara’daydı. Yeniden bakmak gerekiyor! İngiliz birliklerinin beş yıl aradan sonra Mezopotamya’ya dönmesi, Bahreyn’de İngiliz üssü kurulması, White Hall’daki generallerin bundan memnuniyet duymaları not edilmelidir. (‘UK boots on the ground in Iraq’, 14/12, Daily Mail.)

Üç, Almanya’nın da Irak’a asker gönderdiğini görmemiz gerekiyor. (‘Germany to send troops to Iraq’, 12/12.) Ardından İtalya, Hollanda ve kimi İskandinav ülkelerinin de geleceğini, kısaca NATO’nun bölgede bayrak açıp açmayacağını hesaplamamız gerekiyor.

Gelişmelerin İran üzerindeki etkisini merak etmemek mümkün değil! IŞİD’le mücadelede ABD’nin yanında durmayı menfaatine sayan Tahran’ın tüyleri, NATO burnunun dibine geldiğinde diken diken olacaktır.

Dört, daha Perşembe günü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile İranlı mevkidaşı Cevad Zarif’in ‘sarmaş-dolaş’ görüntüleri de bu anlama yüklenmelidir.

Beş, Küba meselesinin Türkiye ile ‘tarihi verevi’ vardır. İlginç yine çakışıyor!

Nihayet...

Bunun ardından bir üçgen gelebilir; Azerbaycan-Türkiye-İran. Bu da Kremlin’in Kafkasya’da daha güvenli hissetmesini sağlayacaktır...

twitter.com/nedretersane
#Nuri Bilge Ceylan
#İbrahim Kalın
#Vladimir Putin
#Erdoğan
#NATO
9 yıl önce
‘Yalnızlar İttifakı’
Artaki Candan"la baharı karşılamak...
Murat Kurum İstanbulluya ne vadediyor
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’