|
Yarın AB’nin ‘afra tafrasına ayar’ verebilirsiniz...

'Dünyanın en güzel çikolatalı pastasının' tadını alamazsanız, Suriye'de Rusya ile Amerika Birleşik Devletleri arasında kurulan oyunu da anlayamazsınız...



Başkan Trump, Suriye'nin Humus kenti yakınlarındaki “Şuayrat” Hava Üssü'nün Tomahawk füzeleriyle vurulduğu haberinin pasta yerken geldiğini söyledi.



Tabii bu gereksiz bilginin bir manası olmak lazım...



Çünkü o sırada Trump, Florida'daki malikânesinde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'i ağırlıyordu ve “

beraberce

dünyanın en güzel çikolatalı pastasını” yedikleri sırada, Suriye saldırısının başladığı yönünde Çin liderini bilgilendirdiğini açıkladı...



Peki Jinping ne yaptı?



Hiç.. Çikolatalı pastasını yemeye devam etti. Sürprizi ya biliyordu ya işine geldi.



Böylece Moskova, pastanın “bitter” tadını hissetti!



ÇİN-ABD-RUSYA: SARKAÇ DÜŞMANLIK ÜÇGENİ


Başkan Trump'ın taze iktidarını iç-dış dengelerin tamamı ve etkileşimi açısından izlemeye çalışıyoruz ama 'sosyal kişiliği' yeni tür bir diplomasi ortaya çıkarabilir.



Pasta örneği böyle değil. Klasik yöntemlerden. Ama sosyal medya üzerinden, “Kuzey Kore belasını arıyor. Çin bu konuda yardımcı olursa harika ama olmazsa da kendimiz hallederiz” mealindeki tweeti, uçak gemilerini de bölgeye yönlendirmesi, Pekin'in Pyongyang'ın tasmasını çekmesiyle sonuçlanmış gibi.



Washington ve Moskova'nın Suriye gerilimiyle, ABD ile Çin'in K. Kore çekişmesi arasında nasıl bir bağ var?


Beyaz Saray'da dahi rahat oturamadığı dillendirilen bir Başkan iki süper güce aynı anda mı meydan okudu?



Hem Çin hem Rusya, Trump'a destek mi atıyorlar?



Hem

pastanın paylaşımında

hem Kuzey Kore'de Çin, ABD'nin yanında yer alıyor. ABD'nin Suriye'ye dönüşü ile birlikte bölgede Rusya'nın hayatının zorlaşacağını yazmıştık. Temelde Kremlin de Amerika ile uğraşmak istemiyor ama bu başka bir bahis ve şu an gelinen nokta Esad'ın koltuğunun son altı ay içinde en çok sallandığı dönemi işaretliyor.



Eğer öngörüldüğü gibi olursa

ABD-Türkiye ve Rusya

, Suriye ve geleceğine ilişkin “gerçek” bir yönetim ilişkisi kurulabilir.



Bu masa; PYD, İran, güvenli bölgeler ve yeni Şam'ı kapsayacaktır. Tahran meselesi önemli. Astana süreci, Suriye'deki varlığı, İsrail'in duruma bakışı, Afganistan-Pakistan'daki pozisyonu, (1. '

, 11/04, Yeni Şafak, 2. “Trump Afganistan'a 'Tüm Bombaların Anası'nı attı”, 14/04, NTV.) Trump'ın Obama'nın tersine İran'ı buradan çıkarmak istemesi, nihayet İran'ın bir seçim arifesinde olması, vs...



Ankara için PYD ve Şam'ın geleceği ile mülteciler meselesi de bu masanın ana konularıdır.



Peki Rusya Suriye'de bozulan dengelere ses çıkarmayacak mı, karşılık istemeyecek mi? Bu soruların yanıtını ilk Ukrayna'da görebiliriz.



Yine belli ki Trump, ideolojik bagajında miras yoluyla edinilmiş “Güven ama kontrol et” kabulünü Rusya ile ilişkilerinde kullanacak ve o araç NATO olacak.



Üç süper gücün adeta dış politika raksı gibi görünen şey, aslında kontrollü ve kısa zamanlı anlaşmalar. Gerçek durum bu değil. Tehlikeli.



Bu satırlar kaleme alınırken, Moskova'da İran ve Şam bir araya geldi ve ardından Lavrov, “ABD ve müttefiklerinin Suriye'nin egemenliğine saygı duyması ve 7 Nisan'da meydana gelen olayın tekrarlanmaması konusunda

ısrarcıyız

. Böyle bir eylemin tekrarlanması

hem bölgesel hem küresel güvenlik bakımından ciddi sonuçlar

doğurur” açıklamasını yaptı. Yelkenler fora!



Sonra da Kremlin, “Rus ve ABD uçaklarının Suriye'de karşı karşı karşıya gelmemesi için imzalanan, kriz nedeniyle askıya alınan anlaşmanın canlandırılabileceğini açıkladı”. Yelkenler suda!



İnsan bu açıklamadan sadece saatler evvel Rusya Devlet Başkanı Putin ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde neler söylendiğini daha çok merak ediyor. (Milli Savunma Bakanı Işık'tan gelen, 'Türkiye'nin acilen bir hava savunma sistemine ihtiyacı var. S-400'lerle ilgili süreçte karar aşamasına gelindi' açıklamasını ilave etsek mi?)



16 NİSAN, 'AB'YE EVET Mİ HAYIR MI' REFERANDUMU OLSAYDI?


Yarın referandumda kimlerle hangi şartlarda masaya oturacağımız ve karşımızdakilerin ayarını da bizim vereceğimiz konusunda-Çarşamba günü-dertleşmiştik... ('

', 12/03.)



Fakat haylidir tartışılan bir dış boyutu/olası kararı daha eklemek gerekiyor...



Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geçtiğimiz Perşembe akşamı TvNet'te yaptığımız söyleşide, “Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin akıbeti” noktasında kurduğu cümleler şunlardır; “çok çok yüksek bir tonda 'evet' çıktığı anda Avrupa Birliği ile masaya oturacağız. 'Hadi bakalım, var mısınız yok musunuz?' Bize hâlâ afra-tafra yapmayın. 54 sene bekledik. Bundan sonra bekleyecek zamanımız yok. Oturun kararınızı verin, vermediğiniz takdirde biz kendi kararımızı vereceğiz”.



AB Komisyonu Başkanı Juncker'in, “idam kırmızı çizgimiz” sözlerini de anımsadığımızda, yarın bu konuda da otomatik çözümlere sebep olabilir.



Hasılı kullanılacak oylar, haftalardır yerli-yabancı “hayır” cephesinin çekmeye çalıştığı konvansiyonel alana ait değil, Türkiye için stratejik değer üretecek oylardır...



#AB
#Washington
#Moskova
٪d سنوات قبل
Yarın AB’nin ‘afra tafrasına ayar’ verebilirsiniz...
Dünyayı bekleyen tehlike: Avrupa sorunu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?