|
YediHilal ya da umut onu umanın nasibidir
Geçtiğimiz Cumartesi günü,
Ahmet Murat
’la birlikte, “Yaşantısı ile topluma örnek teşkil eden, inancımızın yüklediği sorumlulukları üstlenen öncü bir kuşağın yetişmesine katkı sağlamak” amacıyla 2012 yılında kurulan
YediHilal Derneği
’nin
Necip Fazıl Kısakürek
,
Sezai Karakoç
,
İsmet Özel
,
Mustafa Kutlu
,
Cemil Meriç
,
Tolstoy
ve
Nuri Pakdil
okumalarının açılış programına katıldık.

Başkan
Mustafa Enesoğlu
, açılış konuşmasında, çeşitli üniversitelerin öğrencileri arasında, gönüllülük esasına dayalı olarak gerçekleştirilecek olan yazar okumalarına gösterilen yakın ilgiyi, sayılarla anlattı.
Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Projeleri Destekleme Programı
’yla bağlantılı olarak gerçekleştirilecek olan söz konusu okumalar için, üniversitelerde kurulan YediHilal masalarına, yazar tercihli olarak yapılan başvurular, öğrencilerin ilgi alanlarına ve düzeylerine göre değerlendirilmiş; buna göre oluşturulan gruplar, yine gönüllülük esasınca o üniversiteden talip olan hocalara emanet edilmişler.
Ahmet Murat’la birlikte,
okuma eyleminin neliği ve niteliğini
konuşmak üzere katıldığımız program, işte bu projenin açılışıydı.

Konu okumak olunca söylenecek şeyler üç aşağı beş yukarı bellidir zaten. Biz de aklımızın erdiği, şahsi deneyimlerimizin elverdiği, dilimizin döndüğü kadarıyla iletmeye çalıştık bunları.

Benim YediHilal’in okuma projesi kapsamında asıl söylemek istediğim şey, bana orada söylediklerimizden daha öncelikli görünen şu husustur:

Bazen nostalji yapma, bazen yakınma, bazen de kendimizi suçlama kipinde sıkça zikrettiğimiz,
usta-çırak
ilişkisindeki kopuş
herkesin malumudur.
Yazma eylemini, geçmişte usta-çırak ilişkisi içinde tevarüs etmiş bir toplumun mensupları olduğumuz için, yazmanın öncülü değil, doğrudan ona bitişik olan, deyim yerindeyse onsuzluğu söz konusu olmayan
okuma eylemini
de aynı ilişki içerisinde tevarüs ettik.

Cumhuriyet’in ilk kuşağıyla birlikte kırılmaya başlayan bu ilişki, kırılma yüzdesi dönem dönem artarak ’80 kuşağına kadar sürdü ve kesin bir kopuşla sonlandı.

Kendi nesnel şartları içinde değerlendirdiğimizde bu kopuş, arkasından derin üzüntü duyulacak, ağıtlar yakılacak bir sonuç değildir.

Çünkü gündelik hayatın artan hızı, kültürel mekandaki değişiklikler ve ilgili yeni mekanlara ulaşmanın – erişmenin zorlaşması, bilginin talimini ve tahsilini rızık endişelerinin belirlemeye başlaması, sosyal medya ortamındaki başıbozuk, dizginsiz, kayıtsız, (ahlaki manada) kuralsız laf atma fiilinin aynı zamanda yazma tatmini sağlaması ... vb. birçok husus er ya da geç bu sonucu zaten üretecekti.

Gelinen bu noktada, usta-çırak ilişkisindeki öz’ün iyi belirlenmesi ve yeni zamana, mekana ve şartlara göre asıl bu özü yaşatacak yeni yapıların oluşturulması elzemdi.

İşte, YediHilal’in okuma projesi, öncelikle usta-çırak ilişkisindeki okuma ve yazma merkezli insani özün, üniversite kampüslerinin mekan edinilmesiyle korunabilirdi ki, bu aynı zamanda usta-çırak ilişkisinin yerine, belli grupların, bir bilene danışarak, ondan gerekli yardımları da talep ederek, usta yazarları eş-zamanlı ve çoğul bir okumayla okumaları ve dolayısıyla birbirlerini yetiştirmeye çalışmaları demekti.

Bu seçimin, o grupları zaman içinde dergi çıkarma, ortak inceleme ve araştırma yapma ve bunları toplumdaki muhataplarıyla paylaşma... gibi daha aktif alanlara taşması ise işin en doğal yanıydı.

Nitekim
Sami Güçlü
’nün ortaöğretim öğrencileri için organize ettiği,
Anadolu Mektebi Yazar Okumaları Projesi
, grup okumalarında oluşturulan seminer metinlerinin, çeşitli okullarda öğrencilerle, kültür merkezlerinde halka paylaşılarak, iki üç gün boyunca süren bir dizi kültürel etkinliğin güzel bir örneğini ortaya koymuştur ki, YediHilal’in üniversite öğrencilerinden oluşan okuma gruplarını (genel başkanının ve kıymetli ekibinin yoğun gayretlerine baktığımızda) bu ya da benzeri yollarla halk ile buluşturmaları ise işten bile değildir.

Bu bahiste şu sonucu rahatlıklar söyleyebiliriz: Eski usta-çırak ilişkisi aynı formda yeniden ihya edilemeyecek şekilde bitmiştir, ancak bu ilişkinin insana bitişik olan özü, sorumluluklarını müdrik insanların oluşturdukları yeni formlarda, okumanın değerini iyi keşfeden talebelerce sürdürülmektedir.

Unutmayalım ki
umut, onu ummayı bilenin nasibidir
.
#YediHilal
#Necip Fazıl Kısakürek
6 yıl önce
YediHilal ya da umut onu umanın nasibidir
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler