|
Aydınların şımarıklığı-3
Geçtiğimiz hafta başladığım Aydınlar dizisinin ilkinde, hiçbir zaman sömürge olmayan Türkiye'nin; “sömürge aydını” kavramını birebir karşılayan aydın tipini konu etmiştim.

Yazıda, Kemalist aydınların 2000'lerin başına dek sürdürdükleri sıkı devletçilikten nasıl olup da AK Parti, hükümet ve giderek devlet karşıtlığına evrildiğini; elitistlerin nasıl olup da solcu jargona döndüğünü yazmıştım. Evet, Kemalistler artık solcu söylemi tercih ediyor, seçkinciler işçi ve yoksul dostluğuna başlıyor ve son olarak geldiğimiz noktada hepsi birlikte PKK destekçiliğine soyunuyordu.

Solcu jargona sarıldılar, çünkü Kemalist elitizmin toplumda bir karşılığı yoktu. AK Parti ve Erdoğan'ın temsil ettiklerini gözden düşürmenin tek yolu ise; dindar bir görüntü verilemeyeceğine göre, işçi ve yoksul dostu gözükmekti. Bir zamanlar PKK karşısında askerlerden daha şahin pozisyon alan medya elitlerinin, son 2, 3 ay içinde aniden PKK destekçisi oluvermesinin de nedeni AK Parti karşıtlığıydı; PKK'nın öldürmeye devam etmesi demek AK Parti'nin gelmiş geçmiş en büyük projesi olan Barış Süreci'nin çökmesi demekti. Ama açıktan PKK katliamlarını kutsayamayacakları için “savaşı Erdoğan istiyor” gibi mantıkla çelişen tezler ortaya attılar ve tuhaf ama bunu bir kesime de satabildiler…

Aydınların Şımarıklığı'nın ikinci bölümünde ise, Batı Aydını ve Doğu Aydını arasındaki görünür farkları; Fransız aydınlanması ve Türkiye Cumhuriyeti devrimleri üzerinden özetlemeye çalıştım.

Batı aydınlanması, sömürge geleneği nedeniyle Doğu-Batı gerilimi üzerinden doğmuştu; Batı dışı toplumların, mesela Türkiye'nin devrimleri ise, ulusun çeşitli tabakaları arasındaki gerilimden ivme aldı. Aydın-köylü; Kürt-Türk, Sünni-Alevi gibi… Dolayısıyla Batı aydını Doğu'ya karşı oryantalistken, Doğu aydını kendi toplumuna yabancılaştı. Bunları anlatırken, Yakup Kadri'nin Yaban'ı Türkiye'deki durumu harika anlatır, demiştim.

Aydınlar dizisinin bu bölümünde, Türkiye'de kamuoyu oluşturma gücünün neden Kemalizm tarafından desteklenmiş Cumhuriyet aydınlarında bulunduğunu ve gelinen noktada elitler yer değiştirmeye başlamış olmasına rağmen; neden hala aynı kesimin fikir üretme ve bu fikri kitlelere benimsetmede daha önde gözüktüğüne bakmak isterim.

Öncelikle aydın kavramının aydınlanmadan geldiğini, aydınlanma sonrası toplumsal kanaat oluşturma fonksiyonunun ise tamamen seküler çerçeve ve kodlarla yürütülüyor olduğunu bilmek gerekiyor. Daha açık söylemek gerekirse; sözgelimi din geleneğine göre, bilgiyle, akılla insanlara fark atmak, üstünlük taslamak yanlıştır; ama seküler gelenekte kamuoyu oluşturma mekanizmalarında yer alabilmek ancak “şöhret”le, “bilinmek”le, “iddia” ile “üstünlük taslamak”la atbaşı ilerleyebilir. Bir aydının adı ne kadar çok kişi tarafından bilinirse o kadar etkili ve yetkili olduğu varsayılır. Yani dini gelenekte insanlar edebinden yazdığı kitaba imzasını atmazken, seküler gelenekte adını büyük puntolarla yazmamak, çığırtkan olmamak kabahattir.

İkinicisi, yine din geleneğine göre, bilgi bir tahakküm aracı haline dönüştürülemez, ancak toplumun hizmetine sunulur; ama aydınlanmacı seküler gelenekte bilgi empoze edilmek içindir. Aydınların tüm modern zamanlar boyunca ve hemen her ülkede “despotik” yanlarına yapılan vurgu yani, asla boşuna değildir.

Türkiye ise seküler kodlarla adeta yeniden inşa edilmiş bir ülke olduğu için bugüne dek bilgiyi kullanarak kamuoyuna kanaat empoze etme, fikir edindirme rolü nasıl ki Kemalist-devletçi-seküler aydınların görevi olduysa; bugün de fikir dünyasını aynı kesimler domine etmeye devam ediyor.

Çünkü, Türkiye'de muhafazakar kesimlerin daha görünür hale gelmesi, bilgiye ve eğitime erişimde görece eşitlenmenin sağlanmış olması, muhafazakarların hiç değilse özgüvenlerinin siyasal atmosfer sayesinde giderek yükselmesinin; bu ülkede seküler kodlardan vazgeçildiği anlamına gelmiyor. Aksine –belki de, hatta büyük ihtimalle- muhafazakar aydının, seküler kodlara eklemlendiği anlamına geliyor.

Görebildiğim kadarıyla içinde bulunduğumuz durum da bunu doğrular nitelikte.

Muhafazakar aydının giderek, kendi değerlerinden kopmuş Kemalist aydının üstenci tavrını kopyalamaya (kopyanın kopyası); kibirli, baskıcı, saplantılı –daha neler- hale gelmeye başladığı sadece benim dikkatimi çekmiyordur herhalde, değil mi?..
#Doğu Aydını
#Batı Aydını
#Solcu jargon
#Kemalist elitizm
9 yıl önce
Aydınların şımarıklığı-3
Çözülemeyen formül
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…