|
Ferguson olayları Gezi’ye benziyor mu?

Önce, kısa kronoloji. Her şeyi başlatan, Ağustos ayında, ABD’nin Missouri eyaletinde silahsız, 18 yaşındaki bir gencin polis tarafından öldürülmesi oldu. Bu ölümün hemen ardından başlayan protestolarda polis 32 göstericiyi gözaltına aldı. Protestoların devam etmesi üzerine eyalette olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Olaylardan bir süre sonra Uluslararası Af Örgütü ABD’ye tarihinde ilk defa gözlemci heyeti gönderdi. Aynı günlerde diğer gazetecilere de sert davranan ABD polisi, AA muhabiri Bilgin Şaşmaz’ı ise darp edip ölümle tehdit ederek gözaltına aldı. ABD Adalet Bakanlığı, protestoculara karşı aşırı güç kullanmakla suçlanan Ferguson polisi hakkında soruşturma başlattı ama olayın üzerinden 2 ay geçmeden, 9 Ekim’de St Louis’de beyaz bir polis memuru bir genci daha vurarak öldürdü. Sönümlemiş gözüken protestolar 11 Ekim’de yeniden başladı. 3-4 gün içinde 50 protestocu gözaltına alındı. 23 Ekim’de protestolar 70’in üzerinde şehre yayıldı. 18 yaşındaki silahsız genç Michael Brown’u öldüren polisin yargılanmasına bile gerek görmeyen mahkeme kararından sonra ise, protestolar yeniden alevlendi. Başkent Washington, New York ve Los Angeles başta olmak üzere 170 şehirde ise, beyaz polislerin siyah sivillere yönelik ırk ayrımcılığına karşı başlayan protestolar sürüyor.

Gezi olayları sırasında Türkiye’den 8 saat kesintisiz canlı yayın yapan CNN’in Atlanta’daki merkezinin önünde Ağustos ayında protesto eylemi yapan göstericiler, önceki gün bir kez daha aynı yerde toplanarak CNN’in yayın politikasını protesto ettiler.

Doğrusunu söylemek gerekirse, “Gezi’ye ne kadar benziyor değil mi?”cilere hiç katılamıyorum; zira çok demokratik, süper eşitlikçi, acayip özgürlükçü ABD’nin Ferguson olayları sayesinde bir toplumsal patlamaya neden olan derin ırkçılığı başka; Türkiye’de “ağaç hassasiyeti” kılığında karşımıza çıkmış olan siyasetin el değiştirmesinin sebep olduğu ayrıcalık kaybından duyulan mutsuzluk bambaşka motivasyonlar...

Gezi başarısız oldu, çünkü moral olarak haklı bir zemin üzerinde yükselen bir ortak eylem değildi. Mehmet Ali Alabora’dan ilhamla söylersek, mesele de zaten Gezi Parkı değildi.

Gezi, olsa olsa, Erdoğan’ın dindarlığından rahatsız olan bazı laikçilerin, iktidardan umduğu faydayı bulamamış bazı İslamcıların, AK Parti’den başka bir hükümet görmediği için, öncekileri matah zanneden bazı gençlerin ve -neden lafı dolandıralım- bildiğin darbe isteyen bazı dinozorların hezeyanlarından ivmelendi. Ağaç işin bahanesiydi.

Zira yeni toplumlarda üretilen yeni toplumsal hareketler, demokrasi ve sivil toplum üzerine inşa edilir. Oysa Gezi’yi, neredeyse tüm söylemi kuşatacak ölçüde ağırlıklı olarak belirleyen fikir, Erdoğan’ın öyle ya da böyle indirilmesiydi, sistemin yarattığı eşitsizlikleri değil doğrudan sistemin kendisini ve doğrudan seçilmişi hedef almıştı. Demokrasi ve sivil toplum talebindeki bir hareket olmaktan çok, modern görünümlü ama oldukça eski tip bir ayaklanmaydı.

Hayır, bir Gezi analizi yapmak niyetinde değilim, amacım Ferguson olaylarının Gezi’ye pek de benzemediğini anlatmak. Ferguson, Gezi’ye benzemiyor, çünkü ABD gibi sanayi ötesi olan ve ilişkilerin bilgi temeli üzerinde yükseldiği varsayılan toplumlarda insanlar olsa olsa eğitim, kültür, azınlık hakları gibi talepler için çatışır. Oysa Ferguson’da başlayıp tüm ülkeye yayılan olaylar, ırkçılık ve adalet gibi meşruiyeti hiçbir zamana ve zemine göre değişmeyen talepler üzerinde yükseliyor.

Bu mühim, çünkü toplumsal hareketlerin aniden ortaya çıkmadığı; yıllara hatta onyıllara yayılan bir hayal kırıklığının tezahürü olarak vücut bulduğu sabitse, Ferguson olaylarının anlamı da; ırkçılığın en keskin karşıtı; ırkçılığa karşı dünyanın en güvenli ülkesi gibi gözüken ABD’de ırkçılığın, siyah-beyaz ayrımının onyıllardır alttan alta sürdüğünü göstermesidir. Amerikan toplumu yani, yeni model çelişki ve adaletsizliklere karşı mücadele etmiyor. Çok eskiden bu yana varolan ve yeni bir toplumsal hareket başlatacak kadar artan, yayılan ve genişleyen bir haksızlığa isyan ediyor.

Dünkü yazıda da benzer şekilde ifade etmiştim; en büyük ırkçılıklar, en büyük “insan hakları evrensel bildiri”lerine sahip olanlar arasından çıkabilir. Bunu kabullenmek istemeyenler de Gezi’yle filan avunabilir.

#ABD
#Missouri
#Bilgin Şaşmaz
#CNN
9 yıl önce
Ferguson olayları Gezi’ye benziyor mu?
Kirli târih
28 Şubat: Azınlık psikolojisinden, çoğunluk psikolojisine
Kara dinlilerle milletin savaşı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru