|
Rüzgar gülleri
“Sahip olduklarınızın değerini, onları kaybettikten sonra anlarsınız” denir, öyledir. Bir zamanlar “ihanet süreci” diye adlandırılan barış sürecinin; 2 yıl süren çatışmasızlığın ne derece kıymetli olduğu; yeniden karşılıklı kan akıtılmaya başlandıktan sonra anlaşıldı.

PKK dün, bu satırların yazıldığı saatlerde üç askerimizi daha şehit etmişti; Türk jetleri PKK hedeflerini vurmaya devam ediyordu. Son bir haftada hem Türk askeri 10'un üstünde şehit; hem de PKK'lılar 250'nin üstünde kayıp verdi.

Ekranlarda ise “90'lara mı dönüyoruz” tartışmaları başladı. Bakıyorsunuz, barışa destek vermek şöyle dursun, sürecin her aşamasına bıkmadan usanmadan yıkıcı eleştiriler getirenler, alttan alta süreç akim kalsın diye çaba gösterenler; Erdoğan'ı süreci başlattığı için neredeyse vatan haini ilan edenler, aynı Erdoğan'ı süreci bitirmekle suçluyorlar.

Erdoğan'ın “uğruna baldıran zehiri içerim” diyerek ve bütün siyasi kariyerini riske ederek başlattığı süreci, “AK Parti'nin erken seçimde tek başına hükümet olabilmesi için” sona erdirdiğini söylüyorlar. Oysa aynı Erdoğan hem Kürtlerden hem Türklerden oy kaybetme, ihanet suçlamalarına uğrama, Gülenistlerle karşı karşıya gelme pahasına Barış Süreci'ni başlatmıştı. Oslo Görüşmeleri'nin deşifre edilmesi de, sadece Erdoğan'a değil, aslında Barış ihtimaline ve Türkiye'ye kurulmuş bir komploydu…

Bakmayın bugünlerde Gülenistlerin HDPseverliğine. Erdoğan'ın 17-25 Aralık'ta bedelini hem siyasi kariyerine, hem itibarına, hem de belki hayatına kastedilerek ödediği adımların başında da Barış Süreci geliyordu. O, CHP'sinden MHP'sine; kendine “liberal aydın” diyenlere dek, çeşitli suçlamalara karşı dura dura süreci devam ettirdi.

Bugün, Sözcü'sünden Cumhuriyet'ine, Doğan Grubu'na dek tüm muhalif medya, CHP ve Gülenistler çatışmasızlığın geri getirilmesinden, barış sürecinin devam etmesi gereğinden bahsediyor. Erdoğan'a bu kez de, süreci iyi koruyamadığı gerekçesiyle yükleniyorlar.

Peki, barış süreci binbir badire atlatıla atlatıla gerçekleştirilirken ne yapmışlardı?

Yerel yönetimlerin güçlendirileceği, barışa biraz daha yaklaşmaya katkı verebilecek Anayasa yapımını engelleyen, Andımız'ın kaldırılmasına ölümüne karşı çıkan CHP değil miydi? Kılıçdaroğlu, 2009 yılının Aralık ayında DTP'nin kapatılması kararı karşısında gazetecilere “Bu yargı kararına herkesin saygı duyması gerekiyor… Açılım'ın ne anlama geldiğini ise biz bilmiyoruz, onu Başbakan'a soracaksınız” demedi mi? Öcalan'ın silah bırakma çağrısının okunduğu ve ardından iki yıl sürecek bir çatışmasızlığın başladığı 2013 Newroz'unda CHP binasına Türk bayrağı astırarak “mesaj” veren, Twitter'da “Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal” dizelerini paylaşan kendisi değil miydi? Yurtseverlik adı altında kof bir milliyetçiliği, içi boş hamaseti Kılıçdaroğlu yaptı, ama o Newruz'dan itibaren 2 yıl süreyle anaların ağlamamasını AK Parti garantiledi.

Peki ya Doğan Medyası? Bir zamanlar devletin faili meçhullerini aklayıp; Hayata Dönüş Operasyonu'na “Devlet girdi” manşeti atıp; Ahmet Kaya ve benzerlerini manşetlerle linç ederken, Barış Süreci'ni sırf Erdoğan hükümeti başlattığı için, en başından bu yana sadece eleştirdi. 2013 Newroz'una burun kıvırdı. Üstelik bu bir zamanların azılı devletçi medyası bununla da kalmadı, giderek terör destekçisine dönüştü. Savcı Kiraz'ın katledilmesi sonrası gizli DHKP-C seviciler olduklarını öğrendiğimiz bu insanlar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren de Demirtaş'ı allayıp pulladı.

Gülenistleri zaten biliyorsunuz. KCK operasyonlarını yapan da bunlar, HDP belediyelerine arka kapıdan girenler de…

Rüzgar gülleri gibiler yani, ilkesizlikten ilkesizliğe dönüyorlar, dönmelere doyamıyorlar.

Şimdi de, “barış süreci seçim kaygısıyla bitirildi” diyerek, Erdoğan için seçim galibiyetinin şehit kanından önce geldiği imasında bulunuyorlar.

İnanıyorum ki, çatışmasızlık yeniden başlayacak ve bunu da ancak Erdoğan-AK Parti tesis edecek. Bugünlerde “barış” diyenler ise, yine barışa mızmızlanacak, yine sürece binbir kulp takacak, yine “teröristlere fazla taviz veriliyor” söylemlerine geri dönecek. Yeter ki Erdoğan'ın eli zora düşsün; yeter ki Erdoğan'ın yaptıkları yanlışlansın, yeter ki Erdoğan'ın –siyasi yollarla indirmenin imkanı olmadığı anlaşıldığı için- koltuğu sarsılsın…
#erdoğn
#ak parti
#Yurtseverlik
9 years ago
Rüzgar gülleri
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi