Ne yapacaksak, ne olacaksa içinde yaşadığımız bu dünyanın, üstünde yaşadığımız bu toprakların taşıdığı şartların içinden çıkacak. Yeni şartlar da, içinde yaşadığımız mevcut şartların içinden hâsıl olacak. Mevcut şartları eskiye iade etme çabası ne denli boş ve lüzumsuzsa; mevcut şartların durup dururken değişmesini beklemek de o denli boştur. Kırılan bir kristali onarmaya çalışmak yenisini yapmaktan meşakkatlidir; üstelik de sarf edilen emeklerin karşılığını almak asla mümkün değildir.
İnsanoğlunun tarihini de kırılan yerlerinden tutturmaya çabalamak kristali onarma gibisinden boş bir çabadır. Kırılanı kırıldığı yerde bırakıp yenisini imal etmenin çaresine bakmak daha akıllıca olur. Yeniden Cumhuriyet'in ilk dönemine, yeniden Meşrutiyet dönemlerine, yeniden Tanzimat'a dönme çabasında bulunmayı herkes ahmakça bir proje olarak görür. Tanzimat'ın da, Meşrutiyetlerin de, Cumhuriyetin de onarılmaya çalışılması aynı talihsizliklerin bir kez daha yaşanmasını istemekten başka neye yol verebilir?
Sanıyorum bu ahmaklık tuzağına düşmekten kendini sıyanet etme basiretini gösterebilenler sadece sağduyu sahipleridir. Geriye dönüp bakmamak geçmişle hesaplaşmamayı öngörmüyor elbette. Fakat geçmişin bugüne taşınması gibisinden abes bir hevese de yol açmıyor. Ölüler diriltilemiyor. Tasarruf onların cesetleri üzerinde gerçekleştirilmeyecek, bu, aptalca bir davranış olurdu; tasarruf, onların mirası üzerinde gerçekleştirilecek. Hesaplaşma böylece uç noktalarına kadar uzatılabilecektir.
Sonra gelenlerin önce gelenleri hiçbir zaman bütünüyle anlayamaması onları mazur görmenin gerekçesi sayılmamalıdır, fakat kurulacak yeni dünyanın bir unsurunun da böyle bir özellikten neşet ettiği hesaba katılmalıdır.
Eflak Voyvodası Vlad-Drakul (sonradan vampir Drakula'ya esin kaynağı olmuş ünlü Kazıkçı Voyvoda)'un, Padişah'ın kendisine gönderdiği elçilerinin serpuşlarını başlarına mıhlatması olayını hatırlayın: Elçiler, kendi ülkelerinde bir saygı nişanesi olarak algılanan başı örtülü tutmayı, Drakula'nın huzurunda da uygulamışlardı. Oysa Drakula'nın kültürü, saygının başı açık tutmakla gerçekleştirileceğine kani idi. Böylece Osmanlı elçilerinin kendisine saygısızlıkta bulunduğu zehabına kapılan voyvoda, elçilerin serpuşlarını onların başlarına mıhlatmıştı.
Halen bu ülkede yaşayan insanlar arasındaki algı farklılaşması Drakula ile onun nezdinde zulme uğrayan Osmanlı elçileri arasındakine benziyor. Bu farklılaşma bu ülke tarihinin bir yerde kırılmış olmasından hâsıl olmuştur. Olmasa iyiydi, ama oldu. Yeni dünyamızı, bu kırılma hiç vaki olmamış gibi farz ederek kurmaya çabalamanın anlamı yok. Bu kırılma olmuştur. Ve yeni dünya, bu şartların hasılası olarak ortaya çıkarılacaktır. Bu, Drakula'ya anlayış gösterelim demeye gelmiyor; fakat onun farkında olmaya çağrıda bulunuyor.