|
Bir varmış bir yokmuş

Dizi sektörünün içinde bulunduğu çıkmazda, kısır senaryo döngüsünde, yeni dizilerden umut kesilmiş olmalı ki genelde ne anlattığı değil nasıl anlattığı önemli diyerek başlanıyor söze. Yeni dizilerin ne anlattığı hakkında seyretmeden fragmanına göz atarak dahi fikir sahibi olmak mümkün çünkü. Eninde sonunda öyle ya da böyle zengin fakir çatışmasına çıkıyor senaryoların özü. Zengin oğlanların asistan/ çalışan/stajyer adı altında fakir kızları aşağıladığı, hizaya çektiği hikayeler, Kore uyarlaması romantik komediler vesilesiyle doyum noktasına ulaştı ama zengin fakir çatışmasından kurtulmak mümkün gözükmüyor. Lüks hayatın vazgeçilmez, fakirliğin bir an önce kurtulunması gereken bir hastalık olarak sunulduğu senaryolar arz-ı endam etmeye devam ediyor.



Bilindik bir konu Hollywood dolaylarından esinlenerek macerasına başladı beyaz camda; Bodrum Masalı. Kod adı Bodrum Lisesi olan, yayın tarihinin ertelenmesinden sonra yetişkin seyircilerin görüş alanına girebilmek adına ismini değiştiren Bodrum Masalı, bir gecede tüm servetini kaybeden varlıklı bir ailenin başlangıç noktasına dönüş hikayesini anlatıyor.



Zengin hayata, gemide verdikleri partide, arkadaşlarının şahitliğinde veda etmek zorunda kalan Su ve Ateş hikayenin merkezinde ikamet ediyor. Birbiriyle iyi anlaşan kardeşlerden Su ailenin sevimli, güler yüzlü tarafını temsil ederken; Ateş ismiyle müsemma asabi üyesi. Lüks hayatın nimetlerinden sonuna kadar yararlanırken, en büyük derdi üniversite eğitimi için Amerika'ya mı gitsin yoksa sevdiği kızla Londra'ya mı ikilemini yaşayan Ateş'in, parasızlıkla yüz yüze kaldığında, babasını kendine bir kaç numara büyük gelen sözlerle suçlaması karakter uyumsuzluğu olarak dikkat çekti. Bütün kaybın babanın hırsı sebebiyle yaşandığının dile getirilmesine senaryonun ihtiyacı vardı muhakkak ama bu kişi Ateş olmamalıydı.



Yerli dizilerde yapılageldiği gibi hikaye kuruluş aşamasında tüm çatışmalar yaşandı, Ateş ve Su aydınlanma yaşayarak yoksul hayatlarına adapte de oldu. Su kemanının kırılmasına sebep oldu diye -ki sorumluluk ve suç tamamen kendisine aitti- Kelebek'i ayı olmakla suçladı, ertesi sabah yaptığının ayırdına vardı ve özür diledi. Ateş, babasının tesisatçıya ödemeyi geciktirdiği parayı çalışıp kazanmaya karar verdi, ne iş olsa yaparım modunda bir zamanlar parti verdiği gemiye içecek taşırken zengin dünyanın temsilcileri Alara ve Uzay'a yakalandı ama saniyeler içinde olgunluk mertebesine erişti, gerçeğini kabul etti.



Okulların kapanmasına iki ay kala özel okul taksitini ödeyemedikleri gerekçesi ile Bodrum Lisesi'ne kaydolmalarının mantıken tutarlı bir tarafı yok. O kadar varlıklı aile peşin ödeyememiş mi okul ücretini! Bir gecede kaybedilen servet, alt üst olan hayatın detayları yakın plan incelendiğinde senaryodaki boşluklar ve mantıksızlıklar su yüzüne çıkıyor.



Su, önceki hayatında bıraktığı Cenk ile yeni hayatının ilk gününde tanıştığı Kelebek arasındaki aşk üçgeninde yeni hayatına adapte olmaya çalışırken; Ateş de zengin Alara ile portakal bahçesinde tanıştığı Aslı arasındaki aşk üçgeninde olgunlaşacak. Orta yaş seyirciler için de gençlik aşkı teması unutulmamış. Yıldız, Evren ve Faryalı arasında yaşanacaklar geçmişin sır perdesini aralayıp, Yıldız'ı kocası Evren'den uzaklaştırırken Faryalı ile yakınlaştıracak. Evren halihazırda karısına Gözde aracılığıyla ihanet ediyor olduğundan seyirci nezdinde bu durum yadırganmayacak. Ateş'in annesine hitaben söylediği hangi aile sorusu; Faryalı, kardeşi Kelebek, otele gidip gelen Aslı vesilesiyle uzun vadede inşa edilecek. Varlıkta değil yoklukta da aile olma teması üzerine gidilse özgün hikayeler yazmak mümkün olacak ama klişeler üzerine senaryo yazmak tercih edildiği müddetçe imkansız.



İlk bölüm tüm hikaye açık edilmekle kalmadı, aşk üçgenleri kuruldu, çatışmalar dile geldi. Sonraki bölümler ilk bölümün genleşmesinden ibaret. Ya sürekli tekrar eden bir hikayeye dönüşecek Bodrum Masalı ya da Güneşin Kızları örneğinde olduğu gibi olmayan şapkadan olmayan tavşan çıkarılmaya çalışılacak. Aslında otel ve lise yeterince verimli kullanılsa yeni karakterlerin dahil olmasıyla hikaye ileriye doğru gelişebilir ama genç kızlar için Ateş ve aşkları, genç erkekler için Su ve aşkları, yetişkinler için Yıldız'ın kocası, gençlik aşkı ve sosyetik arkadaşlarıyla mücadelesi olarak projelendirildiğinden zor gözüküyor. Halbuki şu an ekrandaki dizilerin en büyük problemi ilerlemeyen yerinde sayan senaryoları. Hikaye ilerlemediği, geleceğe dair merak duygusu uyandırmadığı müddetçe, alternatif olduğunda seyirci kanal değiştirmekte bir an bile tereddüt etmiyor.


#Dizi sektörü
#Medya
#Bodrum Masalı
#Güneşin Kızları
8 yıl önce
Bir varmış bir yokmuş
Haftanın ekonomik özeti ve beklentiler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü