|
Romantik aşk kültüründen istismar kültürüne değişen aşk ve evlilik anlayışı-2
Ailede ne yaşanırsa birey romantik aşktan onu bekler. Birkaç kuşak öncesine kadar geleneksel ailelerde ve istikrarlı çekirdek ailelerde yetişen çocuklar, aile bağlarının en önemli duygusal tatmin kaynağı olduğuna inanma eğilimindeydiler. Gerçekte bunu yaşasınlar ya da yaşamasınlar böyle olması gerektiğini düşünürlerdi.

Sevgililer arasında romantik ilişkinin özel olacağı varsayılırdı hatta olabildiğince uzun bir süre gözden uzak yaşanırdı. Sevgililer en azından evlenene dek yakınlıklarını toplumsal arenadan gizlemek için ellerinden geleni yaparlardı. Yakınlıklarının anlamı özeldi ve yalnızca onlara aitti. Arzu; hesaplanması gereken, insanı olasılıklar arasında titreterek duraksatan bir güçtü. Bu tereddütlü ikilik neredeyse tüm romantik aşk öykülerinde yer alan en önemli motiflerden biriydi. Günümüzde arzunun nereye götüreceği zaten biliniyormuş gibi davranılıyor; kasvetli bir belirsizlik, şiddet ve ihlallerin açığa çıkması,

suçlamalar, karşı suçlamalar.

Romantik aşk; sabır, kahramanca çaba, tahammül, kendini aşma umudu gibi erdemleri yüceltiyordu. Romantizm, sevdiğini izleyen sevgili imgesi sunuyordu. İstismar ise yalnızca kendine bağımlı birini ya da eşini genellikle sevgi adına kurbana dönüştürerek tatmine ulaşan bir zorbayı sunuyor.

Romantik aşk birleştirici bir güçtü. Olumlu bir mesaja sahipti, hatta olumludan da öte, iki insan arasında vecde ya da aşkınlığa yaklaşabilecek derin uyum vaadi vardı. En derin düzeyde romantik aşk, uğruna ölmeye değer bir şeydi. İstismar ise en kötü yönüyle aşkı, uğruna öldürmeye değer bir şey haline getiriyor.

İstismar çağında yakınlık terörizmi fiziksel ve cinsel saldırıya çok çabuk dönüşebiliyor, genellikle çiftin yanı sıra diğer aile üyelerini de etkiliyor. Ardından kamu arenasına yayılıyor; merkezi ya da yerel aile hizmetleri, kurumlar, polisler, mahkemeler işe karışıyor.

Terörizmin mantığı varsa eğer bunun bir yönü bir davanın tüm dünyaya dramatize edilerek sunulmasıdır. Kültürel gerçekliğin büyük bölümünü ifşaatlar ve itiraflar oluşturuyor; çiftler ve aile üyeleri arasında terör uygulayanlar ya da teröre maruz kalanlar davalarını dramatize etmek için kamuoyu önüne çıkıyorlar.

Her düzeyde fiziksel ve cinsel şiddete açık bir toplumsal ortamda yaşıyoruz. Silah satışlarını denetlemek, televizyondaki şiddeti yumuşatmak sorunu çözmeye yetmiyor, çünkü bunlar hastalıkla değil semptomlarla ilgili. İlgisiz bir topluma dönüştük. İnsanın diğer bir insanın varlığına karşı göstermesi gereken temel saygı yitirildi. Diğerinin hakkını ihlal etmek s ürekli solunan kirli havanın parçası haline geldi. Şiddetli sözcüklerden şiddet içeren eylemlere; ilkel cinsel fantezilerden bilinçli tecavüz eylemlerine hızlı geçişin belirtileri gözleniyor. İstismarın giderek daha yaygın bir yakınlık terörizmi tarzı haline gelmesiyle birlikte, eşler arasında intikam kendini koruma ya da üstünlüğü ele geçirme amaçlı istismarın istismarı örnekler çoğalıyor.

Sevginin topluluk ve yakınlık uğruna sevgi doğurması gibi güç de kendini koruma ve istediğini yaptırma adına güç doğuruyor. Gücün yerini şiddete bırakması, şiddetin şiddet doğurması ile gittikçe artan bir şiddet sarmalına teslim yaşıyoruz. Çiftler birbirlerinin yaşamlarına karşı son derece ilgisiz ama birbirini doğal malı ya da hakkı gibi görmeye çok daha hazır.
#diziler
#medya
#istismar
9 yıl önce
Romantik aşk kültüründen istismar kültürüne değişen aşk ve evlilik anlayışı-2
Bir özgüven teklifi: İslam Düşünce Atlası
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…