|
Yaza doğru siyâsal-askerî iklim

Önümüz yaz. Bu iklim değişikliğine bağlı olarak kışın sıkışmış olan bir dizi siyâsal-askerî meselenin de ısınıp yumuşacağına dâir kuvvetli emâreler hissediliyor. Rusya-Ukrayna savaşıyla başlayabiliriz. Ukrayna tarafı yan çizen ve bocalayan NATO devletlerinden gelen desteklerdeki aksamalar ve silâh tedârik zincirindeki eksilmeler sebebiyle hayli zor durumda. Geçen yaz başlattıkları taaruz tam bir başarısızlıkla neticelendi. Kritik bâzı yerleşim birimlerini kaybettiler. Rus ordusu bahar ve yaz aylarında muhtemelen yeni ilerlemeler sağlayacak görünüyor. Bir husûsu hatırlamakta fayda var.
Rusya, Ukrayna’ya tekmil kapasitesini kullanarak girmedi.
Hakiki kapasitelerini muhtemel daha büyük çaplı savaşlara saklıyorlar. Sabırlı ve zamâna yayılan bir stratejiyi tâkip ediyorlar. Daha çok Almanya başta olmak üzere Avrupalı NATO mensubu devletlerin ne yapacağını hesaplıyorlar. Kendileri açısından can sıkıcı olan
Karadeniz donanmasında yaşadıkları kayıplar. Bunun için Transdinyester’i devreye sokarak yarın Odesa’ya karşı daha derinlikli bir operasyonu başlatabileceklerinin işâretini veriyorlar.
Diğer taraftan Avrupa’nın içine düştüğü bocalamaları tâkip ettikleri anlaşılıyor. Baltık devletlerinin keskin Rus karşıtı siyâsetlerinin arkası boşalacak olursa, ki bunun işâretleri de ABD seçimlerinden, bilhassa Trump’ın açıklamalarından geliyor;
ellerini yükseltebileceklerini ve Kaliningrad ile yetinmeyip, Baltık’daki sâhasını genişletecek yeni açılımları başlatabileceklerini
düşünmek çok da hatâlı olmayacaktır. Hâsılı, Rusların nihâî hedefleri Karadeniz ve Baltık’da içine düşürüldükleri sıkışmışlığı gidermek ve kontrol sâhasını genişletmek. Buna mukâbil Avrupa’nın hâli çıkmazlarla dolu. Baltık devletleri ile Almanya arasındaki çelişki aşılabilmiş değil. Giderek de büyüyor. İsveç, Finlandiya, Estonya, Letonya, Litvanya ve Polonya hesapsız bir saldırganlık temâyülünü devâm ettiriyor. Almanya ise mütereddit. Rusya’nın dünyâ kamuoyuna fâş ettiği son dinleme kayıtları Almanya’yı çok zor bir duruma soktu. Fransa ise tahrikkâr bir söylem kullansa da kendisini hayli geride tutuyor. Şansını daha çok Kafkasya, bilhassa da Ermenistan üzerinden deniyor. Eğer Trump seçimi kazanır, ABD NATO’ya verdiği desteği çekerse Avrupa ordusunun kurulmasına dâir safahatta
Almanya’yı hâriçte bırakarak merkeze yerleşmenin, Avrupa liderliğini onun elinden almanın hesaplarını
yapıyor. Rusya ise bu çelişkileri doğru değerlendiriyor ve rahatlıyor.
Gazze savaşı bir diğer mesele. Burada da çok dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Netanyahu ve faşist destekçileri artık dönüşü olmayan bir yola girdiler. Onbinlerce insanın kanında debeleniyorlar. Herhâlde ABD ve Avrupa bu kadarını beklemiyorlardı. Canla başla destekledikleri Netanyahu’nun bir noktada kontrol edilebileceğini düşünmüşlerdi. İşler beklediklerinin aksine seyretti. Dahası, bu savaştan ABD kamuoyu ve Demokratları destekleyen renkli Amerikalılar da son derecede rahatsız. Şimdi bir çıkış yolu arıyorlar. Buna
Benny Ganz’ı kullanarak İsrâil hükûmetini zayıflatmak ve mümkünse düşürmek de dâhil.
Netanyahu buna, ABD’de kendisini destekleyen kuvvetli
Yahudi lobisini kullanarak ve daha mühimi, savaşı Lübnan’a sıçratmak tehdidi ile
cevap verdi. Biden bir ara çözüm bulmak, Ramazan ayını ileri sürerek bir ateşkes sağlamak gayreti içinde. Katar, Mısır ve Türkiye’yi devreye sokarak Refah hudut kapısına sıkışmış, aç, yaralı ve hasta Filistinlilere âcil yardım ulaştırarak kaybettikleri prestiji yeniden kazanmak niyetindeler.
Türkiye-Mısır, Türkiye-Körfez yakınlaşmaları
bu plâna işlerlik kazandıracak bir olgunluğa ulaşmış görünüyor. Türkiye’ye son zamanlarda yaptıkları şirinlikler de buna işâret ediyor. Türkiye’nin inisyatifi de artıyor. Mahmud Abbas’ın Türkiye ziyâreti de bu açıdan son derecede mühimdi. Önümüzdeki günlerde Refah’tan içeri girecek olan yardım konvoylarına İsrâil’in ne yapacağını göreceğiz. Eğer bu gelişmeler karşısında Netanyahu elini yükseltir ve saldırganlığını arttırırsa, ki kendisi açısından başka bir ihtimâl görünmüyor, Ortadoğu’da tekmil denklemler değişecek ve biz de değerlendirmelerimizi yeniden yapılandırmaya koyulacağız demektir.
Türkiye bu gidişât karşısında eline geçen kozları kullanıyor. Eğer Netanyahu, İran ve Hizbullah’ı da içine alan bir harekât başlatırsa Irak ve Sûriye’deki İran varlığı büyük bir tehlikeye girecek demektir. Doğan belirsizlikleri, boşluk ve kaosu Türkiye’nin kendi menfaatleri istikâmetinde yönetmesi gerekiyor. İbrahim Kalın’ın ABD ziyâreti tam da bu başlığa oturuyor. Reis-i Cumhûr Erdoğan’ın kararlı açıklamaları da bunu destekliyor. Anlaşılıyor ki
Türkiye, İran’ın püskürtülmesi neticesinde doğabilecek boşluğu, ABD ile de çatışmadan doldurmak istiyor.
Yazın yapılacağı artık belli olan büyük çaplı bir askerî operasyon üzerinde ABD ile anlaşmalı yol alınmak isteniyor. Değilse, Türkiye bunu kendi inisiyatifi ile yapacağını açıkça ilân etmiş oldu. Son aylarda yoğunlaşan
Türkiye-Irak, Türkiye-Erbil görüşmelerinde
de bunun zemininin oluşturulmak istendiği anlaşılıyor. Gâye PKK’nın ezilmesi. Bakalım buna CENTCOM ne diyecek? Rusya’nın, Karadeniz’de ihtiyaç duyduğu Türkiye’nin bu kararlılığının karşısında durmayacağını, bilakis, müttefik olsalar da zaman zaman ayağına dolaşan İran’ın Sûriye’den ve Irak’dan çıkarılmasına ses etmeyeceğini düşünüyorum. Muhtemel bir Türkiye-Rusya zirvesinde bunun da aşılabileceğini öngörebiliriz. İran’a gelince, Türkiye’nin bu teşebbüsüne bir cevap vermek isteyebileceğini ve bunun da Fransa ile berâber Kafkasya üzerinden olabileceğini tahmin ediyorum. Ermenistan’ın Âzerbaycan sınırına birlik kaydırmasını da bu yolda değerlendiriyorum..

Önümüz bahar ve yaz.. Gidişât dikkât çekici ve heyecan verici. Kasım mı? Trump’ın yolu açıldı. Devletler o gelinceye kadar mıntıka temizliklerini bitirmek istiyor…

#Siyaset
#Politika
#Süleyman Seyfi Öğün
2 ay önce
Yaza doğru siyâsal-askerî iklim
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî