|
Dizilimler ve çatlaklar

Son gelişmeler, sâdece Ortadoğu'da değil; küresel düzlemde de çok kritik dönüşümlerin yaşanmaya başladığına işâret ediyor. Bunun başlıca dinamik unsurunun, ABD'nin Obama döneminde üzerindeki “ölü toprağını” atması ve âdeta “dişlerini göstermesi” olduğu anlaşılıyor. ABD'nin Sûriye'deki askerî çıkışı, bu zamâna kadar savruk ve belirsiz kalan dünyâ güçlerinin yeni bir dizilim kazanmasına yol açacak bir etki doğurduğu da anlaşılıyor. Bu dizilimin bugünden yarına tamamlanması ve pekişmesini beklememeliyiz. Zâten târihsel tecrübeler de bunun pek de öyle yaşanmadığını gösteriyor. II.Genel Savaş öncesinde Sovyetler Birliği ile Hitler'in Almanya'sı arasında başlangıçta mevcut olan “saldırmazlık” paktının bir anda çözülüp; bir savaşa dönüştüğü hâfızalarda tutulması gereken bir durumdur.



Yeni hareketlenme sonrasında umulması gereken, bir çırpıda yeni bir Dünyâ Düzeninin kurulması olmamalıdır. Târihsel tecrübelere yeniden dönecek olursak; Dünyâ Düzeni ; yâni vâdede sürdürülebilir gözüken bir küresel barış , ancak çok büyük bir “hesaplaşmanın” ardından kurulabiliyorsa geçerli oluyor. 1945 sonrasında ABD'nin hegemonyasında kurulan Dünyâ Düzeni aynı zamanda bir paylaşım temelinde sağlandı. Bu düzen 1970'lere kadar devâm etti. Sonrasında aşındı ve 1990'ların başında sürdürülebilir olmaktan çıktı. Hâl-i hazırda dünyâda yaşanan potansiyel ve aktüel riskler, adım adım büyük bir hesaplaşmaya doğru gidilmekte olduğunu gösteriyor. Clinton-Obama döneminde yaşanan rehâvet, anlaşılıyor ki Trump döneminde aşılacaktır. İşte bahsettiğimiz dizilimler burada ortaya çıkmaktadır. Hâsılı daha işin çok başındayız. Kolay, kolay Sûriye ve Irak'ın düzene sokulmasını ve bizi rahatlatmasını bekleyemeyiz. Tam tersine bundan sonra, meselâ Türkiye için çok kritik olan Münbiç'i hesaplarken Kuzey Kore'de, Çin-ABD ilişkilerinde nelerin yaşanmakta olduğunu dikkâte almak zorundayız. Zâten Sûriye'deki misillemenin hemen ardından ABD'nin Kuzey Kore'ye donanma göndermesi de bunu düşündürüyor. Artık “bölgesel” gerilimler ve savaşlar döneminden çıkıyoruz. Çok daha büyük ölçekli bakışlarla yönetilebilir bir ilişkiler ağının içindeyiz. Dizilimlerin tâkibi işte tam da burada ehemmiyet kazanıyor. Daha net ortaya koyalım: Meselâ artık tek başına Sûriye savaşı diye bir şeyden bahsetmek artık zorlaşıyor. Bunun yerine çok daha büyük bir hesaplaşmada Sûriye Savaşının içindeki dizilim belirleyici oluyor.



Hâl-i hazırda dizilimlerin durumu nedir? Bâzı çatlaklar hemen dikkât çekiyor. Bir kere süreç yavaş yavaş çeperlerden merkeze doğru evriliyor. Çatlakları belirgin kılan da bu. İlk dikkât çeken husus, Almanya ve Fransa'nın başını çektiği Pan-Avrupa ile yine başını ABD ve dominyonları ile birlikte Büyük Britanya'nın çektiği iki blôk arasındaki çatlak bu. Obama döneminde böyle değildi. Ama artık böyle. Bu aslında Ada Avrupası olan Büyük Britanya ile Almanya arasındaki gerilime oturuyor. Hemen bölgedeki yansımasına bakalım: Her ne kadar G7'de Almanya, Atlantik Blôkuna yakın bir açıklama yaptıysa da, bu biraz da zevâhiri kurtarmak kabilinden sayılmalıdır. Zirâ hemen öncesinde Almanya Sûriye'de Esad karşıtı bir operasyona dâhil olmayacağını açıkladı. Brexit sonrasında anlaşılıyor ki Pan-Avrupa güçleri Rusya ile yakınlaşmaya ağırlık verecek gözüküyor. Bu doğrultunun Çin-Avrupa ilişkilerini ne kadar kapsayacağını ise zaman gösterecek. Ama bunu da içermesine şaşırmamak gerekiyor. Rusya'nın Avrupa'da güçlenmesi; yâni bir Pan-Avrupa-Rusya dizilimi önümüzdeki zaman diliminde en büyük gerilim alanlarından birisini oluşturacak gözüküyor. Bu arada Büyük Britanya ile Rusya arasındaki soğumaya da dikkât çekelim. Atlantik ittifâkının bu yakınlaşmaya cevâz vermeyeceği çok açık. Almanya ve Fransa'yı bu açıdan zor günler bekliyor.



Rusya'nın İran üzerinden sıkıştırılması ise Atlantik dizilimine yeni bir aktörü, İsrâil'i de eklemliyor. Bunun bölgesel etkisine gelince , Mısır'ın hizâya getirilmesi, Suudlar ve diğer Körfez güçlerinin de denkleme entegrasyonunu sağlayacak olan bir etki doğurmaya aday gözüküyor. Şimdi soru; Rusya-İrân ittifâkının ne derecede sürüdürülebilir olduğu ile alâkalı. Gelişmeler Rusya'nın şimdilik bunda ısrarlı olduğuna işâret ediyor. Ama bilinmez. Tâkibi gerekiyor. Şimdilik öngörülebilir olan husus, artık İsrâil'in de denklemde yer alacağını gösteriyor. İsrâil ile Rusya ilişkileri çok dikkâtli tâkip edilmeyi hak ediyor.



Atlantik ittifâkının önümüzdeki günlerde dikey ve yatay düzlemde iki yırtığı; ilki Ukrayna, Karadeniz, Kafkasya, ikincisi Orta Asya üzerinden derinleştirmesine şaşırmamak gerekiyor. Bu da Pakistan ve Hindistan gibi başka aktörleri hareketlendirebilecektir. Bu yırtıklar, târihsel İpek Yolu üzerinden Pasifik ile Ortadoğu'nun mukadderatlarını garip bir şekilde birbirine yaklaştıracak olan muhtemel gelişmelerdir. Neticede bu baskılar üzerinden Çin-Rusya yakınlığı ya pekişecek veyâ kopacaktır. Ne diyelim; yaşayan görür…


#Ortadoğu
#ABD
#Çin
7 yıl önce
Dizilimler ve çatlaklar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi