|
Keyif ve zevk âleminde kültür

Türkiye'de kültürel kavgalar devam ediyor. Kültürel hayâtımızın sorunları da büyüyor. Önümüzdeki günlerde ve de hayli uzun bir aradan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığının öncülüğünde bir Kültür Şûrâsı tertip ediliyor. Umarız ki bu Şûrâ, sorunların tartışılacağı ve derli toplu, önünü gören bir kültür siyâsetinin ana eksenlerinin belirleneceği bir zemin olma vasfı kazanır.



Siyâset ile kültür arasında tuhaf bir ilişki olduğunu görüyoruz. Siyâsetin; özellikle de iktidârlar mârifetiyle kültürel alanlara sirâyet etmesinin boğucu bir etkisi olduğu dünyâ ve memleket tecrübesinden biliniyor. Hâl böyleyken, tertip edilecek olan bu Şûrâ'nın amacının, devletin “kültürün sivilliği” meselesine saygı geliştiren bir Şûrâ olmasını bekliyor ve diliyoruz.



Burada bir husûsun açıklığa kavuşması yerinde olur: Kültürün siyâsallaşması sâdece, iktidarlar îtibârıyla değil, muhalefetler îtibârıyla da düşünülmek durumundadır. Siyâsal iktidarlar tarafından güdümlenen köşeli, zevksiz kültür siyâsetleri kadar; siyâsal muhalefetlerin beslediği, sözüm ona, buna alternatif kültür siyâsetlerinin de kültürel kabalaşmayı başka bir cepheden derinleştiriyor.



Kültürün sivilliği ilkesi el hâk doğrudur. Ama siyâsetçe güdülmeyen bir kültürel ortamın; özellikle de “ticârîleşen” bir kültür ortamının neticelerinin de farkındayız. Kolay tüketilen; kolayca alıp satılan kültürel ürünlerin istilâ ettiği bir kültür ortamının sivilliğinden emin olabiliriz; ama kalitesinden o derecede emin olabileceğimizi sanmıyorum.



Kültürel hayatı, iktidâr ve muhalefetiyle “siyâset” ne kadar tehdit ediyor ve kabalaştırıyorsa; sivil plânda da “piyasa şartları” bir o kadar tehdit ediyor. O hâlde ne yapılmalı? Müdahalesiz bırakalım ve piyasa mârifetiyle kurulacak sihirli bir dengeyi mi bekleyelim? İyi paranın kötü parayı kovması gibi, “iyi “ kültürün “kötü” kültürü kovmasını mı umalım?..



Kanâtimce bir müdahale şart. Ama bunun nerelerde ve nasıl yapılacağı uzun boylu tartışılmayı hak ediyor.



Kültürün bin bir tanımı olduğunu biliyoruz. Benim burada veri aldığım anlamı; kültürün “zevkler üzerinden seçkinleşme arzusunu” temsil ediyor. Çünkü siyâsal endişelerle üretilen kültürün ortaya çıkardığı zevksizlik ile sivil de olsa kültürü ticârîleştiren ekonomik endişelerle üretilen kültürün ortaya çıkardığı zevksizlik nihâyetinde örtüşüyor. Gâliba bütün mesele; her iki tür etkiyle daralan bir alanı kurtarmakla alâkalı olsa gerekir.



Modern dünyânın eşitlikçiliği siyâsal düzeyde teşvik etmesine bir diyeceğimiz olamaz. Siyâsal seçkinciliği modern dünyâ ile uyumlulaştırmanın imkânı yok. Bu konudaki ısrarlar kaçınılmaz olarak faşizmleri doğuracaktır. Ama eşitliğin aynılaştırıcı etkisinin doğurduğu meseleleri de görmezden gelemiyoruz. Kabalaştırmalar da bir bakıma buradan temelleniyor. Tabiî ki modern dünyâda eşitliğin aynılaştırıcı etkisine karşı yapılması gereken farklılıkların eşitliğini savunmak olacaktır. Kaba, aynılaştırıcı bir demokrasi ile çoğulcu demokrasi arasındaki farklılık da bu değil midir?



Ekonomik plânda da eşitliğin kabalaştırıcı etkilerini hissediyoruz. Bugün bu, tüketimde eşitlenme; herkesin erişebileceği bir yüzeyselleşme olarak tecelli ediyor. Yarattığı duygusal etki ve tatmin ise “keyif”. Kültürel süreçler de buna eklemleniyor. Elbette kitle kültürünün standartlaştırıcı etkisi ortadan kalktı. Bunun yerini “çeşitliliği” ile dikkât çeken popüler kültürler aldı. Popüler kültürün çok daha demokratik olduğunu söyleyebiliyoruz. Ama bu çeşitlenme yüzeyselleşmenin içindeki bir çeşitlenme.. Kültür plânında seçkinleşme arzusu da tüketimin bir fonksiyonu olarak; yani tüketirken seçkinleşme olarak tezâhür ediyor.



Galiba bütün mesele, her zaman farkında olmasak da siyâset ve ekonominin öncelikleri üzerinden kolonize edilen alan “zevk alanlarında” olup bitenlerle alâkalı. “Zevk bana âit; sana ne?” demek elbette çok demokratik bir tepki olarak görülebilir. Ama zevkler ancak geliştirilen derinliklerse onların sâhibi olma iddiası anlam kazanır. Değilse bahsedilen herhâlde, hiç kimsenin karışmaya hakkı olmayan “keyif”tir. “Zevk benimdir” diyenin biraz da onu geliştirmek için ne yaptığını da anlatmasını beklerim doğrusu…



Kültür Şûrâsı'nın odağına siyâsal ve “ekonomik” endişelerden arındırılmış “zevk” meselesini alması; kültürce keyif verici maddelerden geçilmediği bir iklimde en anlamlı öncelik olacaktır…

#Kültür ve Turizm Bakanlığı
#Türkiye
#Kültür Şurası
7 yıl önce
Keyif ve zevk âleminde kültür
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset