|
Beethoven estetiği

1785 ve 1859 yılları arasında yaşamış olan Alman kadın şair Bettina von Arnim (Brentano) tam bir Beethoven tutkunudur. Fakat Bettina'nın daha önce Goethe'ye deli gibi âşık olduğu rivayet edilir. Bettina, Viyana'ya gidip Beethoven'la tanıştıktan sonra, her şeyini borçlu olduğu Goethe'yi unutuverir. Beethoven'a olan tutkusunu Goethe'ye yazdığı bir mektubunda şöyle anlatır: “Sana şimdi anlatmak istediğim insanı görür görmez, bütün dünyayı unuttum, o an aklıma geldikçe dünya da benden uzaklaşıyor. Ayaklarımın ucunda biten ufkum, beni kubbesiyle örterken, kendimi senin yarattığın bir ışık denizinde buluyorum ve mutlu bir coşkunluk içinde sana doğru uçuyorum. Sana burada anlatmak istediğim Beethoven'dır ki, onun yanında seni de unuttum; evet belki de bütün bunların içyüzünü anlayabilecek güçten yoksunum, ama onun, insana özgü yüceliğin kat kat üstünde olduğunu söylersem ve acaba ona yetişebilir miyiz dersem yanılmamış olurum."



Goethe, Bettina'nın bu vefasızlığı karşısında üzülür, sarsılır ama yine de şu gerçeği açıklamaktan kendini alamaz ve şöyle der: “Şüphesiz benden çok daha üstün bir anlayışa ve sağduyuya sahip olan Beethoven'a bir şey öğretebilmeyi düşünmek cinayettir; çünkü onun yolunu, kendi dehası aydınlatıp, ona bir şimşek gibi ışık verirken, karanlıkta kalan bizler, daha günün nereden doğacağını bilemiyoruz. Kısacası, her istediğinde başarılı olurken, her yararlı şey sende mutlu bir zevk yaratırken, bu halin senin, hattâ dostlarının arasında sayılmamın yararını çok iyi bilen benim için de sonsuza dek sürüp gitmesini istemekten başka elden ne gelir. O halde, yerini ne kadar değiştirsen, çevrendeki şeyler ne kadar değişip güzelleşseler de, beni o her zamanki büyük sevginle unutma."



Cevad Memduh Altar'a göre Bettina'nın, Beethoven müziğine yalnız autonomie estetiğinin egemen olduğuna inanması, yani müziğin, müzik sanatı dışında bir olaya, bir düşünce ya da felsefeye bağlanamayacağı seçeneğini benimseyerek, müzikte, müzik dışında bir şeyin var olabileceği görüşünü kabul etmemesi, Beethoven sanatını, autonomie estetiği anlayışına bağlamasını gerektiriyor. Bunun aksi ise hétéronomie estetiğidir ki, bu takdirde, müzik sanatına özgü anlatım potansiyelinin, müzik dışı düşünce, olay ya da felsefeye bağlanarak yorumlanması gerekmektedir. Meselâ Beethoven'in en son eseri olan 9. Senfoni'de, Platon'un “Devlet" adlı eserindeki felsefeyi, müzik sanatının aracılığıyla dile getirmeyi prensip olarak benimsemesi, hétéronomie estetiğine yönelik bir yaratma ideolojisini açıklar. Onun içindir ki, Rönesans'tan bu yana hemen tümüyle hétéronomie estetiğine bağlı olarak gelişimini sürdürmekte olan besteciliğin, geniş bir kültürden beslenmesi ve bestecilerin, tarihi, felsefeyi, sosyolojiyi tüm yönleriyle yakından bilmesi gereklidir. Ne var ki şair Bettina, mektubunda, Beethoven'in bu yönüne de değinmiyor, sadece Beethoven'in kişiliğini, estetik bir hazzın yorumuna bağlıyor.



Altar, Beethoven çapında büyük bir bestecinin ise, müzik sanatına yönelik yorumunun daha çok autonomie estetiğinden güç alıyormuş gibi görünmesi, yani müziği, kendine özgü simgesel anlatım esprisinden gelen bir yoruma bağlaması, sanatçının her şeyden önce bir senfoni üstadı olarak evrimini sürdürmüş olduğunu kanıtladığı yorumunu yapıyor. Bettina, Goethe'ye yazdığı mektupta, Beethoven'ın müzik üzerine kendisine şu sözleri söylemiş olduğunu bildirmektedir: “Müzik, akılsal yaşamdan ruhsal yaşama geçişte, en yüce bir aracıdır. Melodi, şiirin duygusal yaşamıdır. Bir şiirin, düşünden beslenen özü, melodinin yardımıyla daha da duyulur bir aşamaya erişmez mi ? Goethe'ye benden bahsediniz ve ona benim senfonilerimi dinlemesini söyleyiniz. Müzik sanatı, insanı yüce bir erişime götüren ruhsal bir geçit olduğu için, Goethe bana hak verecektir. Müziği, özüyle kavrayabilmek, ancak ruhun ritminden yararlanmakla mümkündür. İşte bu öz, insana seziş verir. Ruh, duygusal besinini bu özden elde etme yolunda geliştikçe, onunla mutlu bir ilişki kurma yolunda da evrimini sürdürür. İnsan, kendini, müziğin açıklanabilmesi imkânsız yasalarına kaptırmakla ruhunu eğitir ve böylece müziksel gerçeğin fışkırıp akabilmesi imkânını sağlamış olur…".



Ludwig Van Beethoven, Avrupa müzik tarihinde derin izler bırakmış bir besteci. Onun iyi bir besteci olmasında hiç şüphesiz Joseph Haydn ve Mozart gibi klasik dönemin bu önemli bestecilerini tanımış ve onlardan etkilenmiş olmasının büyük payı var. Sonuçta Beethoven da tıpkı Haydn ve Mozart gibi, kendi tarzını oluşturmuş sıradışı bir besteci. Onun bu sıradışılığı, özellikle Haydn ve Mozart etkisinden kurtulduğu dönemlerde belirginleşir. Belki de Beethoven'ı Do minör modunda bestelediği eserleri sıradışı hâle getirdi. Meselâ Beethoven'in “kader senfonisi" olarak da isimlendirilen beşinci senfonisi Do minördür. Do minör, etkili ve belki de Beethoven'in içindeki fırtınaları, güçlü ifade arzusunu ortaya koyabileceği en uygun moddur. Batı müziğinde pekçok bestecinin Do minör modunda bestelediği eserleri vardır ama bence Do minörün hakkını Beethoven kadar verebilen bir başka besteci de yoktur. Do minörün, Beethoven'in dünyadan kopup gittiği, âdetâ başka bir âleme daldığı hallerini ifade ettiği şüphe götürmez. Beethoven en güzel, en duygulu melodilerini Do minör ile yazmış. Meselâ, 8 no.lu piyano sonatı (pathetique sonat), 3 no.lu piyano konçertosu, 32 no.lu piyano sonatı, op.30 7 no.lu violin sonatı, 32 çeşitlemesi ve op.1 3 no.lu yaylılar beşlisi de do minör modunda yazılmış. Başka eserlerinde de Do minör bölümler var, ama başlıca ve Beethoven karakteristiğini duyabileceğimiz eserler galiba Do minör.



Do minör veya bir başka ton veya mod… ne olursa olursa bestecilikte Beethoven tarzı ve estetiği, Avrupa müzik tarihini yeni ve farklı bir evreye taşımış, Romantik Dönem'in de kapılarını açmıştır.



ÖZÜR: Geçen hafta “III. Millî Kültür Şûrâsı ve Müzik Komisyonu" başlıklı yazımın son cümlesinde yer alan ve “tasfiye" olarak yazılması gereken kelime yanlışlıkla “tasviye" şeklinde yazılmış. Bu hatalı yazımdan dolayı okuyucularımızdan özür diliyorum
#Beethoven
#Goethe
#Bettina
7 yıl önce
Beethoven estetiği
Kara dinlilerle milletin savaşı
Yandı, bitti, kül oldu
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz! (Yeni Bölüm)
Bütün insanlık Batı’yı sorgulamak zorunda
İnsaf!