|
Tartışma konularımıza sağlam bir cevap

“Bakan olduğum dönemde bize bağlı bir kurumun yöneticisini başarılı bulunmadığı, oradaki işler iyi gitmediği için değiştirmek icap etti. Kendisini çağırarak, bu değişimin bir ihtiyaç olduğunu açıklayarak işimizi kolaylaştırmasını istedim. Birbirimizi üzmeden bu değişimi yapmamızın uygun olacağını söyledim. Hiç beklemediğim bir cevap aldım: ‘Benim bunu şeyhime sormam lazım’ dedi. Ben, onun bir tarikata, bir cemaate bağlı olduğunu bilmiyordum. İyi bir insandı ama başarılı değildi. Ben de hayret ettim bu cevabı alınca. Bugün tartışılan cemaatin değil başka bir cemaatin mensubu birisi. Ama önemli değil, her cemaatte böyle düşünen insana rastlayabiliriz.

‘Anlayamadım, ne yapacaksınız?’ diye sorunca, ‘Şeyhime bir sormam lazım’ dedi. ‘Niçin soracaksınız ki?’ dedim. ‘Ben bu göreve gelirken de ona sormuştum. Onun hayır duasını aldım” deyince ben de ‘Çok doğru yapmışsın. İnsan yeni bir göreve atanırken, gelirken, teklif alırken, yeni bir iş yaparken maddi-manevi büyüklerine sorabilir, fikirlerini alabilir. Onların hayır duasını almak isteyebilir. Belki onların bildiği bir şey vardır senin önünü açacak. Sana o bilgiyi verirler. O bilgi senin çok işine yarar. Belki o görevi kabul etmemene de neden olabilir. Onun için insan böyle bir göreve gelecek olduğunda maddi-manevi büyükleriyle istişare etmesinde hiçbir mahzur yok. Çok doğru yapmışsın. Fakat yanlış olan şu ki, bu gelirken yapılır giderken yapılmaz. Giderken tasarruf buradadır. Burada bir devlet mekanizması işliyor. Sizin bulunduğunuz yerde değişiklik lazım ve bu değişikliğe karar veren bir mekanizma var. Bu kararı ben olgunlaştırıyorum ve bu kararı benim de üstümde olan Başbakan’a götürüyorum o da bunu onaylayınca bu kararı hayata geçiriyoruz. Şimdi senin şeyhin ‘hayır’ derse ben ne yapacağım? Senin şeyhini görevden alacak halim yok. Onunla kavga da edemem, dedim.”

...

Yukarıdaki satırlar gerçek bir olay.

Anlatan da zaten olayı yaşayanın bizzat kendisi; eski Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün.

Geçtiğimiz günlerde çıkan Adım Adım Siyaset isimli kitabında bu anekdota da yer veren Ergün küçük puntolu 343 sayfalık kitabında anlatımına lise yıllarından itibaren başlıyor.

Tanışıp sohbet etme imkanı bulanlar ya da en azından bazı programlarını izleyenler de çok iyi bilir ki Nihat Ergün demir leblebi gibi konuları bile sakin, tane tane ve üslubunu hiç bozmadan anlatır.

Konuşmaya, anlatmaya, cevap vermeye başladığında önce bilindik şeyleri söyleyeceğini sanırsınız bitirdiğinde ise çok farklı bir açıdan konuyu ele almış, başka bir alternatif, çözüm ortaya koyduğunu görüp şaşarsınız.

1962’de doğmuş Kocaeli, İstanbul, Ankara’da yaşamış; serbest meslekten yerel yöneticiliğe parti teşkilatlarından bakanlığa kadar bir çok alanda tecrübe biriktirmiş Ergün’ün anlattığı sadece bir işçi çocuğunun, köy okulunda başlayan bir kariyerin serüveni değil.

“İcat çıkarmaya” çalışan liseli delikanlılar kadar 27 Mayıs darbesi sonrasının, 12 Eylül öncesi ve sonrasının Türkiye’sine; İran Devrimi’nin etkilerinden Milli Görüş hareketinin AK Parti’yi doğurmasına kadar geniş uzun birbirine bağlı bir siyasal sosyal kültürel atmosferi adım adım anlatan bir kitap.

Ülkemizde biyografi, otobiyografi ve hatırat yazma konusundaki büyük eksiklikten hep şikayetçi olunur.

Nihat Ergün elini taşın altına koyarak zor ve zorlu bir süreci kendine has üslubu, detaylara önem veren tarzı ve karakterine uygun şekilde alçakgönüllü ve yer yer ironik şekilde iğneyi kendine de batırarak anlatıyor.

Kitap sadece dün ve bugünle sınırlı değil tabii ki.

Önümüzdeki problemler ve yarın yaşayacağımızı hepimizin adı gibi bildiği en temel meselelere yönelik tespitler ve çözüm önerilerini bütün açık yürekliliğiyle kaleme almış.

Cemaatten şeffaflığa, yolsuzluktan parti-millet ilişkisine, bağımsız tartışma zemininden değişen şartları yönetmeye kadar onlarca kritik başlık kitabın konuları arasında.

Herhalde sade vatandaştan politikacısına bilim adamından akademisyenine gazetecisine son zamanlarda en çok tartışılan her şey bu cümlede: “Türkiye nereden geldi, nerede duruyor ve nereye gidiyor?..”

Ve Nihat Ergün’ün kitabı baştan sona bu cümlenin cevabını arıyor.

Babasının maaşı taksitle bile bir takım ansiklopedi almaya yetmemiş ama sonra ülkesinin milyarlarca dolarlık yatırımlarının altında imzası olan bir insanın gözünden...

#Nihat Ergün
#AK Parti
#12 Eylül
9 yıl önce
Tartışma konularımıza sağlam bir cevap
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi