Erdoğan: Nefret söylemi fikir özgürlüğü parantezine alınmamalı

New York'ta 'Nefret Söylemi ile Mücadele' etkinliğinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, önemli mesajlar verdi. Erdoğan, "Günümüzde nefret söylemine en fazla maruz kalanlar Müslümanlardır. Nefret söylemi fikir özgürlüğü parantezine alınmamalı. Barış dini İslam'ı terörle bir araya getirmek çok büyük iftiradır" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Pakistan Başbakanı Han.

Birleşmiş Milletler (BM) 74'üncü Genel Kurulu görüşmelerine katılmak üzere New York'ta bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Merkezi'nde Türkiye ve Pakistan ortak ev sahipliğinde düzenlenen "Nefret Söylemiyle Mücadele" temalı yüksek düzeyli yan etkinliğe iştirak etti.

Toplantının içeriğinin çok anlamlı olduğunu belirten Erdoğan, bu toplantının yapıldığı günün arifesinde Azad Keşmir bölgesinde meydana gelen deprem nedeniyle taziyelerini sunarak, sözlerine başladı.

DÜNYA
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Hindistan'a sert 'Azad Keşmir' tepkisi

Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyen Erdoğan, "

Türkiye olarak ihtiyaç duymanız halinde her türlü yardımı ulaştırmaya hazırız

." diye konuştu.

Bu etkinliği düzenlediği için Pakistan Başbakanı İmran Han'a teşekkür eden Erdoğan, nefret söyleminin küresel ölçekte yükselişte olan İslam düşmanlığı, popülizm, ırkçılık ve yabancı karşıtlığının en yaygın aracı olduğunu söyledi.

"Ruanda'daki katliamları gerçekleştiren Batı'yı kimse hesaba çekmemiştir"

Bu tarz söylemlerin günün her saatinde, sosyal medyada, televizyon programlarında, siyasetçilerin içe ve dışa yönelik beyanlarında normalleştirildiğini, adeta sıradan hale geldiğini belirten Erdoğan, "Unutulmamalıdır ki Holokost'tan Bosna'ya, Ruanda'dan Myanmar'a, insanlığa karşı en büyük suçların işlenmesinde, önce nefret söyleminin ayak sesleri duyulmuştur. Ruanda'daki katliamları gerçekleştiren Batı'yı kimse hesaba çekmemiştir. Orada milyonlar öldürülmüştür ama kimse Batı'ya 'Siz böyle bir katliamı nasıl yaparsınız, nasıl yaptınız?' dememiştir." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, uluslararası toplumun, her biri tarihe kara leke olarak kaydedilen bu acı tecrübelerden gereken dersleri çıkaramadığını vurguladı.

"Terör eyleminden sonra örnek bir tutum sergileyen Yeni Zelanda halkına buradan teşekkür ediyorum"

Christchurch'te 15 Mart 2019'da iki camiye karşı gerçekleştirilen ve 51 Müslüman'ın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan terör saldırısının, bugün sorunun geldiği vahim boyutları tüm dünyaya gösterdiğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

Christchurch terör eyleminin Müslümanları ve masum insanları hedef alan ne ilk, ne de son saldırı olduğunu belirten Erdoğan, bundan önce de Müslümanlar ve diğer inançlara mensup toplulukların şiddete, zorbalığa ve katliamlara maruz kaldıklarını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1993'te Solingen'de Neo-Naziler'in 5 Türk vatandaşını evlerini ateşe vererek kalleşçe şehit ettiklerini, 1994'te El Halil'de İsrailli bir işgalcinin, Halil İbrahim Camisi'nde sabah namazı kılan 29 Müslümanı şehit ettiğini, 125 Müslümanı yaraladığını, 2011'de Oslo yakınlarındaki Utoya adasında 77 canın beyaz ırkın üstünlüğüne inanan bir cani tarafından öldürüldüğünü, 2015'te Chapel Hill kentinde 3 gencin yine bir ırkçı tarafından evlerinde vurularak katledildiğini, 2017'de Kanada'daki cami saldırısında 6 Müslüman'ın hayatını kaybettiğini anımsattı.

"Müslüman kadınlar sırf başörtüsü taktıkları için sokakta, çarşıda, iş yerlerinde tacize uğruyor"

Bugün nefret söylemine, kültürel ırkçılığa, ayrımcılığa, kutsal değerlere hakarete en fazla maruz kalanların Müslümanlar olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tanımı mümkün değil"

Özellikle Hindistan'da Keşmir olaylarıyla bütünleşen bir dönemde orada Müslüman gençlerin sadece inek eti yedikleri için kırbaçlanmasının, palalarla dövülmesinin, ölüme mahkum edilmesinin neyle savunulacağını soran Erdoğan, şunları kaydetti:

Cehaletten beslenen nefret söylemiyle mücadelenin ilk adımının eğitim olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bu gelişmeler üzerine Hindistan'ın Dışişleri Bakanı, ülkemizdeki büyükelçileri, bunlar Türkiye'nin Keşmir'e yaklaşımını doğru bulmadıklarını söylüyorlar. Yani bizim herhangi bir ülkedeki gelişmeleri, biz o ülkelerdeki yöneticilere sorarak veya onlardan izin alarak mı politikamızı belirleyeceğiz? Böyle bir şey mi var? Dünya siyasetinde böyle bir şeyi anlamak veyahut da anlatmak asla mümkün değildir. Bütün devlet kurumlarına bu konuda önemli görevler düşüyor. Hem devletlerarası hem de bölgesel ve küresel nitelikli uluslararası örgütler nezdinde gerçekleştirilen somut girişimler daha etkin hale getirilmelidir." diye konuştu.

GÜNDEM
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’de yaptığı tarihi konuşmanın tamamı: İsrail neresi?