Ayasofya'nın ibadete açılma sürecindeki kilit nokta yaşananları anlattı: Emekli öğretmen Kandemir 15 yıldan beri hukuk mücadelesi veriyor

Hem Türkiye'nin hem de dünyanın merakla beklediği Ayasofya kararı son dakika olarak açıklandı. Haftalardır gündemden düşmeyen tarihi yapının yeniden camiye çevrilip çevirilmeyeceğiyle ilgili milyonlar Danıştay'dan gelecek karara kilitlenmişti. Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Bu sürecin başlamasında çok önemli bir role sahip olan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği’nin kurucu başkanı 75 yaşındaki İsmail Kandemir Yeni Şafak'a konuştu. Henüz 20’li yaşlardayken Ayasofya’ya gidip gizli gizli namaz kıldığını anlatan Kandemir, “Orası benim için bir ideal, bir hedef” ifadelerini kullandı.

İsmail Kandemir

Danıştayın Ayasofya kararı için beklenen gün geldi. Herkes Danıştay'ın Ayasofya kararını merakla bekliyordu. Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Danıştayın gerekçesinde, Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı mülkiyetinde olduğu, cami olarak toplumun hizmetine sunulduğu belirtildi. Ayrıca gerekçede, Ayasofya'nın tapu belgesinde cami vasfı ile tescilli olduğu, bunun değiştirilemeyeceği kaydedildi. Ayasofya'nın yeniden cami olmasının yolunu açan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği’nin kurucu başkanı 75 yaşındaki İsmail Kandemir Yeni Şafak'a konuştu. İstanbul Fatih’teki Kariye Camisi, Rumeli Hisarı, İlyas Bey Camisi, Trabzon’daki Ayasofya ve İznik’teki Ayasofya’nın cami vasfına dönüştürülmesi için yıllardır hukuk mücadelesi yürüten emekli Matematik Öğretmeni İsmail Kandemir’in çabaları sonuç verdi. Cami vasfına geri döndürülen yapılardan namaz vakitlerinde ezan sesleri yükselmeye başladı. 15 yılı aşkın süredir Ayasofya Camisi’nde namaz kılınması için hukuk mücadelesi veren Çevreye Hizmet Derneği Başkanı Kandemir’in, bu doğrultuda Danıştay’a açtığı dava ise 2 Temmuz’da görülecek. Yeni Şafak’a konuşan Kandemir, “Ayasofya’nın kendi özüne dönerek yeniden namaz kılınan bir camiye dönüşmesi en büyük arzum. Bu uğurda yıllardır mücadele veriyorum” dedi.

GÜNDEM
Milletimiz Ayasofya açılsın diyor: Tüm Türkiye Danıştay'ın kararını bekliyor

GÜNDEM
Dünyanın gözü Ayasofya'da: Yerli ve yabancı medya kuruluşları yoğun ilgi gösteriyor

BU SAÇMALIK SON BULMALI

Daha henüz 20’li yaşlardayken Ayasofya’ya her gidişinde tarifsiz bir mutluluk yaşadığını ifade eden Kandemir, “Orası benim için bir ideal, bir hedefti. Daha sonraki süreçte Ayasofya’da namaz kılmak için girişimlerde bulundum. İlk olarak Bakanlar Kurulu kararının iptalini istedim. Mahkeme 1985 yılında ‘müze oldu’ şeklinde karar verdi. Bu karar bana çok saçma geldi. Ben 1934 kararını gündeme getiriyorum. Onlar ‘1985’te müze oldu’ diyordu” ifadelerini kullandı.

https://image.piri.net/resim/imagecrop/2020/07/10/04/31/resized_533b6-da1c21b8resized_56db3f176286bresized_346b7f37dba21jkurtarildi.jpg

GÜNDEM
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 'Ayasofya' açıklaması: Kimsenin bizim ibadethanelerimize karışma hakkı yoktur

Karar düzeltimeli

HAYAT
Evliya Çelebi'nin gözünden Ayasofya'nın tılsımları: Her sayıldığında bir kapı fazla çıkıyor

GÜNDEM
477 yıl cami olarak kullanılan Ayasofya'daki ilk cuma namazı heyecanı: Sevinç feryatları koptu

Dört yıldır bekleniyor

Kandemir, Ayasofya’nın müzeye dönüşmesi için Bakanlar Kurulu kararındaki Atatürk’e ait imzanın incelenmesi için 2016’da dava açtı. İmza örneğinin incelenmesi için o döneme ait Bakanlar Kurulu kararının mahkemeye gönderilmesi gerektiğine işaret eden Kandemir, “Kararın örneği 4 yıldır mahkemeye ulaşmadı. Bu nedenle de Atatürk’ün imzasına ait kriminal incemele yapılamadı” dedi. Kandemir sözlerini şöyle sürdürdü: “Atatürk’ün imzasıyla ilgili kararın netleşmemiş olması bu konuyla ilgili başka belgemiz olmadığı anlamına gelmiyor. O dönem bakanlardan birinin İstanbul’da olduğuna dair belge var. Ama aynı bakanın Bakanlar Kurulu’nda imzası var. Bir kişi 1934 şartlarında hem Ankara’da hem İstanbul’da olamaz.”

Benim Kızılelmam