Fethin gerçek yüzü Kuntay’dan

Midhat Cemal Kuntay’ın İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü anısına yazdığı Son Posta gazetesinde tefrika edilen fakat hiç yayımlanmayan eseri “Fatih ve Fetih” gün yüzüne çıktı. İbrahim Öztürkçü’nün yayına hazırladığı kitapta fethin bilinmeyen yönleri mercek altına alınıyor.

Seray Şahinler Demir Yeni Şafak
Fethin gerçek yüzü Kuntay’dan

Edebiyatımızın önemli kalemlerinden Midhat Cemal Kuntay’ın 1950 yılında Son Posta gazetesinde yayımlanan fakat sağlığında kitaplaşmayan tefrikası “Fatih ve Fetih: Fatih Sultan Mehmet” ilk kez okurla buluşuyor… Alfa Yayınları tarafından neşredilen çalışma, yazarın titiz çalışması sonucunda ortaya çıkmış bir eser. Kuntay’ın İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü kapsamında kaleme aldığı eserde İstanbul’un fethinin bilinen ve bilinmeyen yönlerini mercek altına alınmış. Fatih ve Fetih’i yayına hazırlayan İbrahim Öztürkçü ile konuştuk:

* “Fatih ve Fetih” yaklaşık 70 yıl sonra bugün okuruyla buluşuyor. Bunun önemi nedir sizce?

Kuntay edebiyat tarihimizde daha çok şair kimliğiyle tanınmasına rağmen, asıl kudretini nesir ve özellikle monografi sahasında göstermiş önemli yazarlarımızdan. Üç İstanbul romanı bazı yazarlar tarafından edebi açıdan pek nitelikli bulunmasa da onun edebî kudreti hiç şüphesiz Türkçe’nin farklı tat ve renklerini yansıtan sanatkârane nesrindedir. Fatih ve Fetih’in ilk defa neşrinin önemi ise birçok yazarımıza göre biraz gölgede kalan Midhat Cemal Kuntay’a yeniden dikkatleri çekecek olması ve onun titiz kaleminin meyvelerinden biriyle bizi yeniden buluşturmasıdır.

MASAL DEĞİL GERÇEK

* Tarihe odaklanan bir çalışma olarak nasıl bir eser?

Midhat Cemal, bu tefrikayı, özellikle İstanbul’un fethinin 500. yıldönümü kutlamalarının konuşulmaya başlandığı 1950 yılında yazmış. 1953 yılı Mayısı fethin 500. yıldönümüne denk geldiği için devletin bütün kurumlarını kapsayan bir kutlama yapılmasına karar verilmiş, bu amaçla birtakım projeler gündeme getirilmiş. Fethin 500’üncü yıldönümüne ait önemli çalışma Midhat Cemal’in “Fatih ve Fetih” adlı tefrikasıdır bence. Yazar, tarihin efsane ve masal olan taraflarından ziyade yerli ve yabancı kaynakları kritiğe tabi tutarak bir eser vücuda getirmeyi amaç edinmiş.

* Eserin içeriğine baktığımızda neler çıkıyor karşımıza?

Mukayeseli tarihçiliğin en güzel örneklerinden biri olmaya namzet olan “Fatih ve Fetih”, İstanbul’un fethinin bilinen ve bilinmeyen yönlerini mercek altına alıyor. Eserde, İstanbul’un fethine dair yerli kaynaklardan Evliya Çelebi ve Tâcüttevârih yazarı Hoca Sadeddin, Namık Kemal, yabancı kaynaklardan ise başta Hammer olmak üzere Rus tarihçilerinden Vasiliyev, İngiliz tarihçisi Gibbon, Fransız yazar Gustave Schlumberger ve Bizans tarihçilerinden Ducas gibi yazarları ve eserlerini kritik eden Midhat Cemal, onların düştükleri hataları da gözler önüne seriyor. Yabancı tarihçilerin ve özellikle Hammer’in fethe ve Fatih’e sürmeye çalıştığı kara lekeleri birer birer deşifre etmesi bakımından bu eser, tarihe bakışımıza çok şey armağan edecektir.

Asıl mecrasını Mehmet Akif monografisinden sonra buldu

* Fatih ve Fetih’in bugün için önemi nedir sizce?

Hikmet Dizdaroğlu’nun ifadesiyle, yıllarca şiir vadisinde büyük mısraların şairi olarak beyhude dolaşan Midhat Cemal Kuntay, Mehmed Âkif monografisinden sonra asıl mecrasını bulmuş ve “Büyük adam kültü” yaratmada Türk edebiyatında haklı şöhretinin kapısını sonuna kadar aralamıştır. Bugünün okuru, internetin de yaygınlaşmasıyla, biraz daha dikkatli ve seçici. Midhat Cemal’in eserleriyle daha önce tanışan okuyucular Namık Kemal, Mehmed Âkif ve Sarıklı İhtilalci Ali Suavi monografileri gibi Fatih Sultan Mehmet’i de başucu kitapları arasına koyacaklardır.