Film festivallerinde verilen ödüllerin, seçilen filmlerin siyasi seçimler olup olmadığı eski bir tartışma. Ancak geçtiğimiz hafta gerçekleşen Adana Altın Koza Film Festivali’yle beraber bir süredir devam eden ‘festivalde film değil, siyasi görüş kazanıyor’ tartışmaları yeniden alevlendi. Aslında benzer tartışmalar daha önceki yıllarda da karşımıza çıkmıştı. Özellikle Gezi Olayları’ndan sonra gerçekleşen bazı film festivalleri adeta siyasi içerikli mesajların yapıldığı konuşmalardan ibaretti. Antalya Film Festivali’nde sahneye çıkıp slogan atan, ya da konserlerinde seyirciye siyasi mesajlarla coşturan sanatçı ve sinemacıları hala unutmadık. İşte bu gergin havadan beslenerek seyirciden not alamayan filmlerini siyasi kimliğiyle öne çıkarma derdinde olanların bir kez daha Adana Film Festivali’nde öne çıkması yine en çok sinema sektöründeki isimleri rahatsız etti. Dünya çapında filmler yapmak yerine siyasi kargaşa oluşturup bundan beslenmek sinema sektöründe de bir süredir tartışılıyor. Biz de bir kez daha bu konuyu sinema dünyasındaki isimlerle konuştuk. Festivallerde siyasi kimliğin öne çıkmadığını savunanlar da var böyle bir lobiden duyulan rahatsızlığı dile getirenler de
SİNEMA İÇİNDE SİYASET
Hatırlayacağınız gibi iki yıl önce Uluslararası Adana Film Festivali’nin sunucusu Meltem Cumbul, en iyi yönetmen ödülünü kazanan Semih Kaplanoğlu’nun elini sıkmamıştı. Bu sahne sinema -siyaset tartışmaları hakkındaki karakteristik bir imaj zedelenmesi olarak zihnimizdeki yerini aldı. Ancak mesele bu sahneden ibaret değil. Daha önce İstanbul Film Festivali’nde de Antalya Altın Portakal’da da Siyad Ödülleri’nde de benzer tutumlar nedeniyle sanatçılar bir araya gelemedi, kutuplaştı. Atılan sloganlar, ödül konuşmalarına yansıyan bazı açıklamalar sanat mahvilini siyasi bir arenaya dönüştürdüğü gibi festivallerin genel havasına da yansıdı, yansımaya da devam ediyor. Yani sanatın siyasetten çok daha üstün olduğu kimi festivallerde adeta unutuluyor. Bu durum Türk sinemasının tüm türleri ve çabalarının da bir araya gelmesine de engel oluyor. Tabi akıllara da şu soruyu getiriyor: Festival filmleri ve verilen ödüller bu siyasi havaya göre mi seçiliyor? Bir sanatçı sahneye çıkıp neden siyasi nukut atar? En son Adana Altın Koza’da bu siyasi nutuk atma görevini Zülfü Livaneli niye üzerine aldı da, Zuhal Olcay sanatçı kimliği üzerinden bir konuşma yapmayı tercih etti? Öte yandan gelecek haftalarda gerçekleşecek Antalya Film Festivali’nde Selahattin Demirtaş’ın kısa film yapılan bir öyküsünün adaylar arasında yerini alması benzer sahneleri Altın Portakal’da göreceğimizin habercisi.
BU TUTUM HEP VARDI
Ahmet Edebali Adana Altın Koza Film Festivali’ni izleyen, aynı zamanda öne çıkan siyasi havadan da rahatsız olan isimlerden biri. Ama “Adana Film Festivali’nde siyaset sanatın üstüne çıktı mı?” sorumuzun cevabının çok öncelere dayandığını belirterek şunları söylüyor: “Maalesef bu tutum yeni bir olay değil. Türkiye’de bazı film festivalleri sadece belli görüşteki yönetmenlere, sanatçılara şans tanıyor. Eğer juri ile aynı siyasi paydada değilseniz bazı festivallerde kendinize yer bulamazsınız.Pek çok sinemacının ortak görüşü kendi görüşünden olmayan filmlerin listelere alınmaması yönünde. Alınırsa da siyasi nedenlerle ödül verilmemesi isteniyor. Tabi bu tutum festivalin genel havasına da yansıyor. Masaya yatırılan sanat değil siyaset oluyor. Bu bizi sinemanın birleştirici tutumundan uzaklaştırıyor. Oysa sinema tam da bunun zıddı bir biçimde tüm fikirleri, düşünceleri ve ideolojileri bir araya getirebilmeli. Hepsinin üstünde biz sanatı konuşabilmeliyiz.”
HEPİMİZ SİNEMANIN ÇATISI ALTINDAYIZ
Biket İlhan Türkiye’nin önemli sinemacılarından biri. Adana Film Festivali’nde de Hilali Ahmer Hanımlar Merkezi isimli belgeseli gösterildi. İlhan, Edebali’nin aksine Adana Film Festivali’nde de diğer festivallerde de siyasi bir tutumun öne çıktığını düşünmüyor. Gerekçesini de şöyle açıklıyor: “Ben festivallerde siyasi bir bakış açısının hakim olduğunu zannetmiyorum. Jurilerin de böyle siyasi bir tutum izledikleri düşünmüyorum. Aynı şekilde belediyelerin de juriler üzerinde etkisi olduğunu sanmıyorum. Juriyi oluşturan insanlar siyasetçi değil sanatçılar. Festivallerde pek çok konu konuşulabilir. Her görüş, her fikri mesaj olarak verebilir. Sinema bizi birleştiren bir sanattır. Onun çatısı altında birleşmeliyiz.”
Lobicilerin işgali var
"Çanakkale'de Bir Gazzeli: Ubeyde" gala yaptı
Sinema ve dizilerin yeni hedefi Çin pazarı
Dünyaya tiyatromuzu tanıtmamız çok mühim
İstanbul'a bahar filmle geliyor
Karadeniz Tiyatro Festivali yarın başlıyor
Adana'da balıkçıların ağına takıldı: 200 kiloluk köpek balığı görenleri şaşırttı