Sevgili Nusret baba,
Cerrahpaşa'nın morgunda cansız yatarken gülümseyen yüzüne son bir kez bakıp gözlerini kapatmamın üzerinden dört uzun yıl geçti. Fakat, bilesin ki bu süre zarfında seni bir tek gün bile aklımdan çıkarmadım. Tıpkı, can dostun, can dostum Hamit Can'ı da hiç çıkarmadığım gibi…
Sizler olmadan hayatım eskisinden çok daha ıssız; fakat gel gör ki yazgımızda savaşmak var. Biz de dur durak bilmeksizin savaşıyoruz. Ha, “Bu kadar boğuşmanın ardından ne kadar mevzî kazandın” diye soracak olursan, sana çok da ümitvâr havadisler veremem doğrusu… Kötülük ve kötüler hâlâ çok güçlü, bizler ise “eski moda”yız. Ancak, tıpkı yukarıdaki fotoğrafında olduğu gibi öte âlemden bana doğru o meşhur müstehzi gülüşünü atmana neden olacak güzel bir şey söyleyeyim de ruhun rahatlasın: Ben hâlâ en az 20 yıl önceki kadar “kararlı” bir adamım. Sayıları iyice azalsa da çevremde de böyle- yeterince kararlı- adamlar ve kadınlar var elhamdülillah…
Rahat ol, biraz zorlanacağız belki, fakat eninde sonunda başaracağız. Kaypaklık ilelebet pâyidar kalmayacak.
Seni her geçen gün biraz daha fazla özleyen kardeşin, Ali Murat…